Ne ‘kimsesiz’ ne de ‘kimliksiz’ ama... 2017-06-20 09:04:33 İZMİR - Mülteciler ya topluca öldüklerinde ya da 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü gibi özel günlerde hatırlanır. Ancak “umut” için çıktıkları yolculukta can veren ve kimsesizler mezarlığına defnedilen “isimsiz” ve “kimsesiz” mültecilerin ne bir ziyaret edeni ne de hatırlayanı var. Mültecilerin yaşadıkları; ya hıncahınç doldurdukları plastik bir botun denizde alabora olması, ya yaşadıkları barakalarda yangın sonucu can vermeleri, ya bir mahallede saldırıya uğramaları ya da 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü gibi özel günlerde gündem oluyor. Ancak çoğu çıktıkları “umut” yolculuklarında yaşamlarından olduklarında bu dünyadan “isimsiz” ayrılıyor. İzmir’in Bayraklı ilçesinde bulunan Doğançay Mezarlığı’nın kimsesizler bölümünde yaklaşık 200 mülteci bu “isimsiz”lerin sadece bir bölümünü oluşturuyor. Büyük bir bölümünün bir mezar taşı dahi yok. İsimleri dahi bilinmeyen mültecilerin mezarlarının başına siyah levhalara yazılan sadece mezar numaraları yer alıyor. Kimsenin uğramadığı bir köşeye defnedilen mültecilerin yüzde 60’ını kadın ve çocuklar oluşturuyor. Neredeyse hiç ziyaretçisi olmayan mezarlar çiçeklerle bezenmiş. BARBARLIKTAN KURTULDU ‘İHMALDEN’ KURTULAMADI Mezarlığının en acı tarafı ise, bebekler için ayrılan bölüm oluşturuyor. Kimi mezarlarda sadece numara yer alırken kiminde bebek eşyaları, annesinin eşarbı ya da birileri tarafından sahiplenmiş ise mermerden bir mezar taşı bulunuyor. Bu bebeklerden biri de Kobanêli Ahmet Bilal. Kobanê’den DAİŞ saldırılarının ardından ayrılmak zorunda kalarak İzmir’e gelen Xelil Xıdır ve Rewşan Bilal çiftinin bebeği Ahmet. Eylül 2014’te Kobanê’ye yönelik DAİŞ saldırılarından hemen önce dünyaya gelen Ahmet bebek, ailesi ile beraber İzmir’de yokluk içinde yaşamaya mahkum oldu. Sık sık rahatsızlanan Ahmet bebeğin, doğuştan ensefalosel (beyin dokusunun kafasındaki bir açıklıktan dışarıya çıkması) hastalığı olduğu ortaya çıktı. Annesi Rewşan, yüzde bir yaşama şansı karşısında Ahmet bebeğin ameliyat edilmesini kabul etti. Ege Üniversitesi Hastanesi’nde ameliyatın ardından Ahmet bebek ancak bir gün yaşayabildi. Ameliyatın hemen ertesi günü “ani gelişen bir komplikasyon” nedeniyle yaşamını yitirdi. ‘MEZARI SUSUZ BIRAKILMASIN’ Yaşamını yitiren Ahmet bebek, diğer akranları gibi İzmir’de defnedildi. Kobanê’nin özgürleştirilmesinin ardından ailesi Kobanê’ye döndü. Aile İzmir’de bıraktıkları Ahmet’i ise, Halkların Köprüsü Derneği’ne emanet etti. Anne Rewşan’ın irtibatta olduğu dernek yöneticilerinden Gülistan Sultan’dan tek talebi ise, Ahmet’in mezarının susuz bırakılmaması. Sultan da annenin bu talebini gerçekleştirmek için ara ara gittiği mezarlıkta Ahmet bebeğin mezarını suluyor. Sultan şöyle diyor: “Zaten özgür oldukları bir toprakları, dili ve yaşamları vardı. Topraklarındaki zenginlikler yüzünden bir savaş yaşadılar. Bu savaşın suçlusu onlar değildi. Sırf o savaştan hayatta kalabilmek için kaçtılar. Çünkü bu savaş onların savaşı değildi. Savaşı reddettiler hayatta kalmak için öldüler.”