Mehmet Altan: Korkmadığım, tetikçi olmadığım için yargılanıyorum 2017-06-21 19:04:08 İSTANBUL - Yazar Ahmet Altan, kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan, gazeteci Nazlı Ilıcak ile birlikte 17 gazetecinin yargılandığı davada savunma yapan Mehmet Altan, “Korkmadığım için, sinmediğim için, ezbere uymadığım için, tetikçi olmadığım için, özgürlük, demokrasi ve hukuk mücadelemden hiç vazgeçmediğim için, her türlü diktaya, vesayete karşı durduğum için bugün buradayım ve üç kez müebbet hapis cezası istemi ile yargılanıyorum” dedi. Yazar Ahmet Altan, kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan, gazeteci Nazlı Ilıcak ve kapatılan Zaman Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın da aralarında bulunduğu 17 gazetecinin yargılanmasına İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde üçüncü gününde devam ediyor. Duruşmada ilk olarak Zaman gazetesi görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı savunma yaptı. Yazıcı’nın savunmasının ardından mahkeme duruşmaya öğle arası verdi. Verilen öğle arasının ardından Prof. Dr. Mehmet Altan savunma yaptı. Altan, savunmasına Rousseau 254 yıl önce yazdıklarını bugün televizyonda söylese “darbeyi biliyordu, subliminal mesajları veriyor, darbeye zemin hazırlıyor” yakıştırması ile gözaltına alınacağını dile getirerek, “Ardından üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle Silivri zindanlarına atılırdı” dedi. Darbeden haberdar olmadığını kaydeden Altan, “Tabii ki FETÖ’cü bir darbeden haberdar değildim ama hukuk devletinin ne olup ne olmadığını gayet iyi biliyorum” diye konuştu. Altan, “Demokrasinin katledilişine’ alkış tutmadığı için tutuklu olduğunun bilincinde olduğunu söyleyerek, “Bu iddianameye savunma hazırlarken beni en çok bunaltan, ‘suç niteliğinde olmayan iddiaların suç olmadığını’, ‘delil sayılmayanın delil olamayacağını’ anlatmak gibi akıl dışı bir konuda savunma yapmak oldu” dedi. Altan, “Askeri ya da sivil her türlü vesayete karşı mücadelem, demokrasi ve hukuk yolundaki duruşum, toplumun gözü önünde saptanan kimliğim, kişiliğim, yıllardır yazdığım yazılar, kitaplarım, kayıtlara geçen konuşmalarım belli iken, neden, nasıl, niçin darbeyi önceden bileyim, darbeyi neden destekleyeyim? Neden İslamcı gruplar ile işbirliği yapmış olayım?” ifadesinde bulundu. 14 Temmuz 2016 tarihli Can Erzincan TV'deki sözlerine ilişkin ise Altan, “Program iddia edildiği gibi ‘darbeden bir gün önce’ yapılmadı, her hafta Perşembe günü yapılan program her zamanki günü ve saatinde yapıldı” dedi. Söz konusu programda EMASYA protokolünü eleştirdiklerini belirterek, “Uyarı ve eleştiri yapan darbeci olur mu? Uyarı ile darbeye zemin mi hazırlanır? Nitekim Ankara Cumhuriyet Savcılığının FETÖ iddianamesinde, darbeci askerlerin geleneksel terfi süreci dışına taşınarak hızlıca terfi almalarını sağlayan bir yasanın 37 iktidar milletvekilinin önerisiyle gerçekleştiği belgelenmiştir. TV programında vurgulanan tam da budur” diye konuştu. Söz konusu programdaki “fiili başkanlık” sistemine yönelik eleştiriler için ise Altan, “Anladığım kadarı ile iddianameye göre hukuku ve meşru düzeni, Anayasa’nın hükümlerini hatırlatmak ve savunmak suç sayılıyor. Anayasa’ya aykırı hareket edildiğini, edenler açık açık ikrar ederken, hukuku bu şekilde kırmanın toplumu ve devleti nasıl derin sarsacağına dair uyarıları yapan, buna dikkat çekmek isteyen, ömrünü darbelere karşı her türlü vesayetle mücadele ederek geçiren ben, bir darbeci oluyorum, öyle mi? Anayasa’nın 2. maddesi Cumhuriyet’in niteliklerini ‘insan haklarına saygılı, demokratik, laik, hukuk devleti’ olarak sayıyor. Bu sıfatların ileri düzeyde fanteziye dönüşmüş bir durumu var. Hukukun hayatta olması hâlinde; olmayan ve dolayısıyla işlenmemiş bir suçtan gözaltına alınmam, aşırı siyasallaşmış bir yaklaşımla kanıtsız delilsiz tutuklanmam, matbu kâğıtlarla hukuksal itirazlarımın sürekli reddedilmesi, yarına belge olarak kalabilecek bir özensizlikle tutukluluğuma hiçbir inceleme yapmadan devam kararı verilmesi söz konusu olamazdı. Anayasa başta, tüm hukuksal mevzuat paspas gibi defalarca çiğnenmezdi” dedi. ‘HUKUKSAL BİR SKANDALDIR’ “FETÖ”nün medya ayağına yönelik iddialarına dair ise Altan, “2012 yılına kadar Star Gazetesi başyazarı iken görevime son verilmiştir. O tarihten sonra 2016’ya kadar hiçbir gazetenin yazar kadrosunda yer almadım. ‘Medya ayağı’ isem bir gazetede yazıyor olmam gerekmez mi? Yazıyor olmam gerekmez ama 2008 yılında yaptığım telefon görüşmeleri delil olabilir, öyle mi? Anayasal güvence altındaki tüm özgürlükler rahatça, fütursuzca suç gibi sunulmakta, ‘somut kanıt ve delil olmadan’ bu temel hak ve özgürlüklerin kullanılması ağırlaştırılmış müebbetlik suç olarak takdim edilebilmektedir. En başta söylenilmesi gereken, ‘suç’ olarak ve ‘suç kanıtı’ olarak sunulanların hepsi anayasal güvence altındaki özgürlüklerin parçasıdır. Olup biten, kanıtsız, delilsiz, belki de bunlar olmadığı için bir algı operasyonu, hukuksal bir skandaldır” diye konuştu. ‘BUGÜN OLSA YİNE DURURDU’ Altan, gözaltına alındığı sırada evinde 1 dolar bulunmasına ilişkin ise “Bir kısım dolarlar diğer bozuk yabancı para kutusunda, bir tanesi de koridorda dolap içinde, ayrı özel bir yerde. Ayrı özel bir yer; koridordaki vestiyer! Vestiyer içinde, eski bir kırmızı kadın cüzdanında, unutulmuş, eski, ucu yırtılmış bir dolar. Ve ben de darbeciyim, öyle mi? Darbe girişimi tarihi 15 Temmuz’dur, gözaltına alınma tarihi ise 10 Eylül. Bu iki ay içinde 1 dolar meselesi çok popüler idi ve benim evimde 1 dolar bulundu. Bugün olsa gene evimde o paralar gene dururdu. Ben suçlu değilim, yok etmeyi kendime yakıştıramam” ifadesinde bulundu. ‘KORKMADIĞIM, SİNMEDİĞİM İÇİN…’ Altan, “Korkmadığım için, sinmediğim için, ezbere uymadığım için, tetikçi olmadığım için, özgürlük, demokrasi ve hukuk mücadelemden hiç vazgeçmediğim için, her türlü diktaya, vesayete karşı durduğum için bugün buradayım ve üç kez müebbet hapis cezası istemi ile yargılanıyorum. Fikir ve düşüncelerimden ötürü, fikir ve düşünce özgürlüğü olduğu söylenen ülkemde dokuz ayı aşkın süredir cezaevinde tutuluyorum ve yargılanıyorum. İddianame, suçlamalar ve gerekli olan ama bulunmayan kanıtlar yerine, darbeci olduğumu hisseden savcılık görüşü var. Ben de diyorum ki hayır, ben darbeci değilim. Hiçbir koşulda da olamam. ‘Hukuk’ yerine ‘savcılık görüşü ve algı operasyonu’ üzerinden ‘İslamcı terör örgütü’ ile irtibatlı ‘darbecilik’ suçlaması gibi skandal bir zulmün, bu utancın son bulmasını, birey olarak sahip olduğum anayasal haklarımın ve hürriyetimin geri verilmesini istiyorum diyerek savunmasını sonlandırdı. Duruşma yarın Ahmet Altan’ın savunması ile devam edecek.