Cumhuriyet yazarı Kara: Basın özgürlüğünde Uganda'nın gerisindeyiz 2017-07-26 17:03:31 İSTANBUL - Cumhuriyet davasında savunma yapan gazetenin yazarı Hakan Kara, Türkiye'nin dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüştüğünü belirterek, "Basın özgürlüğünde Uganda'nın gerisindeyiz. Bağımsız gazeteciliğin kökü tümüyle kazınmak isteniyor" dedi. Duruşma gazeteci Ahmet Şık'ın savunması ile devam ediyor. Cumhuriyet gazetesinin 11'i tutuklu 17 yazar, yönetici, çizer ve çalışanının yargılandığı davanın ilk duruşmasına üçüncü günde devam ediliyor. Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi'ndeki 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasında gazetenin yazarı Hakan Kara savunma yaptı. 34 yıldır Cumhuriyet gazetesinde çalıştığını hatırlatan Kara, “Gazetede bugüne kadar 2 bini aşkın haber, röportaj, söyleşi ve köşe yazım yayınlandı. Bunların arasında FETÖ'yü öven tek bir yazı yok. Gazetecilik yaşamım boyunca ne FETÖ'yü ne de başka bir terör örgütünü öven tek satır yazı yazmadım” dedi. Kara’nın savunmasından satır başları şöyle: “FETÖ ile aynı sofrada yemek yemedim. Pensilvanya'ya hiç gitmedim. Yıllarca FETÖ'yü öve öve bitiremeyen, onu yere göğe sığdıramayanlar, ona 'Hocaefendi Hazretleri' derlerdi. Ben böyle bir ifadeyi hiç kullanmadım. FETÖ'ye 25 yıl boyunca hizmet eden, ondan maaş alan Hüseyin Gülerce gibi insanların FETÖ'ye güvenmesini, örgütün güçlenmesini, yaygınlaşmasını sağlamadım. Ne benim ne ailemin boğazından FETÖ'nün tek bir kuruşu geçmedi. TEK BİR KANIT YOK Buna rağmen ben 'örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekle' suçlanıyorum. Tescilli FETÖ'cü Hüseyin Gülerce tanık, bense burada sanık koltuğunda oturuyorum. İddianamede FETÖ ya da herhangi bir terör örgütüyle ilişkim olduğuna dair tek bir kanıt yok. Buna rağmen 9 aydır hapisteyim. 'BU HASRETLİK BİTSİN' DİYEN BEN DEĞİLİM Diğer yandan Pensilvanya'ya hiç selam söylemedim. 'Ne istediniz de vermedik' demedim. 'Bitsin artık bu hasret' diye FETÖ'ye ülkeye dön çağrısı yapmadım. MGK'de 2004 yılında verilen FETÖ raporunu yok hükmünde sayan ben değilim. 2010 yılında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde FETÖ'yü tehdit olmaktan tümüyle çıkaran ben değilim. Bugün Türkiye'de darbeye karıştıkları gerekçesiyle yargılanan 160 general ve amirali ben terfi ettirmedim. Terfilerin altında kimin imzası var? Bu general ve amirallerin güvenlik soruşturmalarını ben yapmadım. Askeri lise, KPSS gibi sınavların sorularını ben çalarak, yüz binlerce genci mağdur etmedim. PENSİLVANYA'YI ZİYARET EDEN POLİTİKACILAR KİMLER? 15 yıl boyunca Pensilvanya ziyareti New York uçaklarını dolduran siyasetçi ve politikacılar kimlerdi? Neden bunların listesi çıkarılmaz. Hiçbir Cumhuriyetçi o uçaklarda yer almadı. FETÖ'ye her türlü desteği verenler, 15 temmuzun taşlarını döşeyenler Cumhuriyetçiler değildi. BUGÜN CUMHURİYETÇİLER YİNE HAPİSTE Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt bir gazetedir. Bu gazeteye adını Atatürk koydu. Ülkenin en eski, en köklü, aynı zamanda en saygın gazetesidir. Türkiye'de FETÖ ile en çok mücadele eden gazete Cumhuriyet'tir. 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir. Bunun 34 yılına ben tanığım. Fakat bugün Cumhuriyet yazar ve yöneticileri hapiste. Hem de FETÖ'cülükle suçlanıyorlar. Eğer 9 aydır hapiste olmasam bu iddiaları ciddiye bile almaz güler geçerdim. Dün FETÖ'cüler Cumhuriyetçileri Ergenekonculukla suçlayıp hapse attılar. Bugünse Cumhuriyetçiler FETÖ'cü diye suçlanıyorlar ve yine hapisteler. Amaç aynı, Cumhuriyet'i susturmak. Fakat bu sefer ikinci bir amaç daha var. Tüm medyaya gözdağı vermek. Korku iklimi yaratmak. Tüm muhalif sesleri susturmak. CUMHURİYET DEMOKRASİNİN SAVUNUCUSUDUR Cumhuriyet demokrasinin savunucusudur. Demokrasiyi yıkmaya çalışan her kuvvete karşı mücadele edecektir. Ülkemizde her anlamıyla gerçek bir demokrasi kurulması için çalışacaktır. Aklın bağnazlıktan, bilimin dinden bağımsızlaşması için çaba gösterecektir. MEKTUP YAZMAM BİLE YASAK Cumhuriyet soruşturmasını başlatan savcı Murat İnam örgüt üyeliği suçuyla yargılanıyor. Ama hiç hapis yatmadı. Tutuksuz yargılanıyor. Bense ondan çok daha hafif bir suçla yargılanmama karşın 9 aydır hapisteyim. Sayın İnan, bir yandan yargılanırken diğer yandan savcılık mesleğini sürdürmeye devam ediyor. Oysa ben gazeteciyim, mesleğimi yapamadığım gibi mektup yazmam mektup almam bile yasak. KANITLAR GİZLENİYOR Savcılar kuşkuyu etkileyecek lehte ya da aleyhteki tüm kanıtları toplamakla yükümlüdür. Ne yazık ki elimizdeki iddianamede, lehimize tek bir kanıt bile yer almamaktadır. Lehimize olan kanıtları toplamak bir yana, yapılan inceleme sonucu ortaya çıkan ve açıkça lehimize olan kanıtlar bile iddianamede dile getirilmemiş, görmezden gelinmiştir. DÜŞMAN CEZA HUKUKU OLAMAZ Türk Ceza Sistemi'nin bir zamanlar Hitler Almanyası'nda ve Stalin Rusyası'nda benimsenmiş, günümüzde tiksintiyle tarihin çöplüğüne atılmış olan 'fail ceza hukuku'na değil, 'eylem ceza hukuku'na dayanır; 'düşman ceza hukuku'nu da dışlar. Sadece özgürlüğüm elimden alınmadı. Lekelenmeme hakkım da çiğnenmiştir. Somut tek bir kanıt olmadan niyet okumayla, varsayımlarla tutuklandım. İDDİANAMEYİ OKUDUKA ZİHNİM KARIŞTI Sayın Yargıç bu iddianameyi okudukça okudukça 'zihnim karıştı.' Acaba bu iddianame bir 'Manipülasyon' mudur, 'Cumhuriyet Gazetesi'ne karşı bir psikolojik harekat mı yürütülmektedir' diye düşünmeye başladım. GAZETECİYİM MÜNECCİM DEĞİL Sayın başkan, ben gazeteciyim. Müneccim değil. Beni arayan kişinin telefonunda bylock olup olmadığını bilemem. Fakat Emre Aktaş'ın beni aradığında bylock kullanıcısı olmadığını biliyorum. Nereden biliyoruz bunu? Çünkü HTS kayıtlarında aslında yazıyor. Çünkü HTS kayıtlarına göre, Emre Aktaş beni 12 Şubat 2013 tarihinde saat 17.54'te aramış. O tarihte bylock programı henüz icat edilmemişti. ŞİMDİ ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU SUÇLU MU YANİ? FETÖ hangi tarihten itibaren suç örgütü sayılıyor? Daha somut söylemek gerekirse: 2013 yılında Fethullah Gülen Cemaatinden olan bir kişiye mesaj geçmek suç mu? Fethullah Gülen o tarihte örgüt lideri olarak mı görülüyor? Onunla konuşmak, telefon etmek, bağlantı kurmak suç mu? 2013 yılı Eylül ayında Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen'i Pensilvanya'da ziyaret etti. Görüşme iki saat sürdü. Neler konuşuldu tam olarak bilmiyoruz. Görüşmenin bir bölümünde Türkiye'nin Suriye politikası konuşulduğu söyleniyor. Bu durumda FETÖ ile görüşen Ahmet Davutoğlu şimdi suç mu işlemiş oldu? Örgüt lideri ile görüşmekten dolayı suçlu mu? Davutoğlu görüşmesinden yaklaşık bir ay sonra 20 Ekim 2013 tarihinde FETÖ ABD'de, rahatsızlık geçirdi. Tansiyon yüksekliğinin yol açtığı ritim bozukluğu nedeniyle 12 saat hastanede kalmış. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Fethullah Gülen'i telefonla arayarak 'geçmiş olsun' dileklerini ilettiler. Yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Fethullah Gülen'i arayıp geçmiş olsun demekle suç mu işlemiş oldu? Savcıların söylemeye çalıştığı şey bu mu? MANTIĞA AYKIRI Savcılara göre FETÖ şüphelileri ile telefon irtibatı içinde olmak kuvvetli suç şüphesi oluşturuyor. Bu akıl ve mantığa aykırı bir yaklaşımdır. Bu durumda Cumhuriyet soruşturmasını yürüten savcı Murat İnam'la temas eden herkes terör örgütüne yardım etmek suçunun potansiyel failidir. Çünkü kendisi FETÖ/PDY dosyası sanığıdır. İki kez müebbetle yargılanmaktadır. Buna göre savcı Murat İnam'ı dosyaya atayan başsavcı, dosyayı birlikte yürüten savcılar, savcılıktaki memurlar, kendisiyle konuşan yargıçlar, İnam'ın telefonla görüştüğü hatta bayram mesajı attığı herkes suç faili haline gelir. AKIL ALMAZ İDDİALAR ÖNE SÜRÜYORLAR Şimdi basit bir hesap yapalım, diyelim ki ortalama bir insan bir yılda 30 telefon kaydı oluştursun. Türkiye'de 200 bin bylockçu var. Her biri 2014'ten bu yana 2 yıl içinde 60'ar telefon kaydı oluştursa şu anda Türkiye'de 12 milyon suçlu var demektir. Kaldı ki öyle meslek grupları var ki, onların bylockçularla konuşma olasılığı çok daha yüksek. Bir kere muhtarların tümünü hemen hapse atmak gerekecektir. Sonra gazetecileri, avukatları, aile hekimlerini... Diğer yandan AKP milletvekilleri kaç bylockçuyla görüşmüşlerdir? Savcılar akıl almaz iddialar öne sürüyorlar. HER ZAMAN İKTİDARLA ARASINA MESAFE KOYDU İddianamede, Cumhuriyet Gazetesi'nde radikal bir yayın değişikliği yapıldığı öne sürülmektedir. Le Monde'un kurucusu Hubert Beuve Mery 'Gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir. Her ikisine de ihtiyaç var. Bazen çok fazla temas vardır ve yeterli mesafe yoktur. Bazen ise bunun tam tersidir. Zor bir denge meselesidir' der. Bugün Türk medyası artık bu dengeyi koruyamıyor ne yazık ki. Cumhuriyet her zaman iktidarla arasına mesafe koyan, iktidarlara karşı eleştirel bir tutum alan, iktidarların politikalarını sorgulayan bir gazete olmuştur. Bu nedenle 80'li yıllarda kimi arkadaşlarım Cumhuriyet'i 'müzmin muhalefet' olmakla eleştirirler de. Cumhuriyet'in bu muhalif tavrı, sosyal demokrat partilerin iktidar ortağı olduğu dönemlerde de değişmedi. BEN GAZETECİYİM Kaldı ki ben gazetecinin muhalif olması gerektiğini savunmuşumdur hep. Gazetecilik, sesini çıkaramayanların sesi olabilmektedir. Haksızlığa uğrayandan, ezilenden yana olmaktır. Her koşulda gerçekleri korkmadan dile getirebilmektedir. Cumhuriyet AKP'nin iktidara geldiği günden bu yana iktidarın uygulamalarına karşı eleştirel bir tutum içindeydi. Bu tutumunda hiçbir değişiklik olmadı. Hatta 2008'de yanlış anımsamıyorsam 'Tehlikenin farkında mısınız' diye bir kampanya da yürütmüştü Cumhuriyet gazetesi. DÜN MUHALİFKEN BUGÜN YANDAŞ OLMADI Kİ Kimi gazeteler iktidara karşı muhalif bir tutum içindeyken bu tutumu zaman içinde tümden değiştirip, iktidara destekler yayınlar yapmaya başladılar. Fakat dün hükümetin hoşuna gitmeyen haberler yayınlayan Cumhuriyet Gazetesi bugün hükümetin hoşuna giden haberler yayınlamaya başlamadı ki. Dün muhalifken bugün yandaş olmadı ki. Eğer hükümetin hoşuna giden haberler yayınlanmaya başlansaydı biz burada olmazdık. Cumhuriyet'in FETÖ'yü ya da herhangi bir dini tarikat veya cemaati övdüğüne hiç tanık olmadım. Böyle bir şey de mümkün değildir. Cumhuriyet hiçbir dönemde terör örgütlerinin eylemlerini meşru gösteren yayınlar yapmamıştır. Cumhuriyet her zaman teröre, şiddete karşı çıkmış bir gazetedir. Nefret söyleminin de kullanılmadığı gazetedir. Bu iddianamede suçlama konusu yapılan yayınlar gazetecilik faaliyetidir. Hiçbiri silahlı terör örgütlerinin propagandası değildir. 'İTİBARSIZLAŞTIRMA KAMPANYASI YÜRÜTÜLDÜ' Sayın yargıç, 9 aydır hapisteyim. İnsanın özgürlüğünden yoksun kalması, çocuğundan, sevdiklerinden ayrı kalması elbette zor. Fakat benim için bundan da kötüsü FETÖ'cü terörist olarak suçlanmaktır. 9 ay boyunca Türk medyasında, yandaş televizyon ve gazetelerde FETÖ'cü ve terörist olarak adlandırıldım. Daha da ötesi ülkenin en yetkili ağızları henüz iddianamem bile çıkmadan benim terörist olduğumu söylediler. Ben gazetecilik yaşamım boyunca bu evrensel ilkeye daima sadık kaldım. Ama bugünün yöneticileri bu en basit ilkeyi bile çiğnemekte hiç sakınca görmüyorlar. Bu üzücü bir durumdur. Bana bu süre boyunca sadece suç atılmadı. Adeta bir 'itibarsızlaştırma' kampanyası sürdürüldü. 'BAĞIMSIZ GAZETECİLİĞİN KÖKÜ KAZINMAK İSTENİYOR' Türkiye bugün dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüştü. 170'i aşkın gazeteci hapiste. Basın özgürlüğünde Uganda'nın gerisindeyiz. Bu Türkiye'ye yakışan bir durum değil. FETÖ ile mücadele görüntüsü altında, hükümetin hoşlanmadığı haberler yapan gazeteciler hapse atılıyor. Bağımsız gazeteciliğin kökü tümüyle kazınmak isteniyor. Oysa basın özgürlüğü halkın haber alma özgürlüğüdür. Basın özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasi de olmaz. Bizler demokratik bir toplumda fikirlerimizi özgürce ifade etmek ve gazetecilik yapmak istiyoruz." Kara’nın savunması ardından çapraz sorgusuna geçildi. Üye hakimin “FETÖ dışında PKK ve DHKP-C’ye diar bir açıklama yapacak mısınız” şeklinde sorusuna Kara, “iddianamede hepsi için konuştum” dedi. Kara’nın savunması ardından Cumhuriyet Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay’ın savunmasına geçildi. Günay’ın savunmasının satır başları ise şu şekilde: “Cumhuriyet gazetesi yaşamı boyunca siyasi iktidarların baskısı ile karşılaşmış bir gazete. Çok defa kısa sürelerle kapatıldı, çalışanları yargılandı. 85 yılının başında geldim ben Cumhuriyete. Dürüst gazeteciliğin yapıldığı tek gazeteydi ve bu düşüncem bugünde devam ediyor. Kitap ekini 25 yıldır yönetiyorum. 787'NCİ DAVA İLE MUHATABIM Başımdan geçen 3 davadan bahsetmek istiyorum. 1972’de başladım gazeteciliğe ve 1978’de ilk davam ile karşılaştım. Gerekçeleri saçma sapandı. Bu davaya girmedim. İlk davamın üzerinden 40 yıl geçti. 786 davanın hepsi beraat ile sonuçlandı. Şimdi ise 787’nci dava ile muhatabım. Görevimin gereği olarak Türkiye’nin dört tarafındaki kitap fuarlarını izlerim. Bunlardan ikisi fuar için yaptığım görüşmelerdir. Diğer ikisi de farklı kişilerle yaptığım görüşmelerdir. Beni arayanlarda onlar olmuştur. Bu 4 iletişim kaydı ve vakıf yöneticisi olduğum için 267 gündür tutukluyum.” MAHKEME BAŞKANI: VURUCU ANLATIM BEKLERDİM! Günay’ın savunmasını bitirmesi ardından mahkeme başkanı “Vurucu anlatım beklerdim sizden” demesi dikkat çekti. Mahkeme başkanının “Kitap ekine bir şey aldığınızda kime karşı sorumluydunuz? içerik anlamında” sorusuna Günay, “Kimse içeriğe karışmaz. Hiç kimse karışmadı şu ana kadar” yanıtını verdi. Hakimin “Editoryal bağımsızlığınız var mıydı? Editoryal bağımsızlık mutlak mıdır?” sorusuna ise Günay, “Editöryal bağımsızlık mutlaktır. İlhan Selçuk bile bir gün arayıp sormadı benim kitabımın reklamını yap demedi” dedi. Duruşma, gazeteci Ahmet Şık’ın savunması ile devam ediyor.