Gazete Şujin’den ‘Kadının medyaya katılımı’ çalıştayı 2017-07-29 15:35:58 İSTANBUL - Gazete Şujin'in düzenlediği, "Kadının medyaya katılımı" başlıklı çalıştayda Gazeteci Rojda Korkmaz Kobanê’deki gazetecilik deneyimini anlattı. Avukat Diren Cevahir Şen de, kadınların mücadelesi ile medyanın dilinin değiştiğini söyledi. Gazete Şujin, medyada erkek egemen dile alternatif oluşturmak için “Kadının medyaya katılımı” başlıklı çalıştay düzenledi. İsveç Enstitüsü ve Operation 1325'in katkılarıyla Eğitim Sen İstanbul 3 No’lu Şube’de düzenlenen çalıştay, iki gün sürecek. Çalıştaya, gazeteci Sibel Yükler, Rojda Korkmaz, Avukat Diren Cevahir Şen, Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Üyesi Gülhan Benli, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Fidan Atasever ile çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. 'KOBANE DEVRİMİ KADIN DEVRİMİDİR’ İlk oturumda konuşan Gazeteci Rojda Korkmaz, "Çatışma ortamında gazetecilik" deneyimlerini paylaşarak bir sunum gerçekleştirdi. Çatışmaların yoğun olduğu dönemde Kobenê'de gazetecilik yaptığını anlatan Korkmaz, "Kobane’ye gittiğimde öncelikle gözlemlerimi yazmak istedim. Arin Mirkan’la bütünleşen Kobanê’de, yoğun bir yıkım söz konusuydu. Kent, ‘beni yaz, anlat’ diyordu. Var olan halini ve direnişi yazmak istiyorsunuz" diye belirtti. Uluslararası basının da kendileri ile birlikte sahada olduğunu belirten Korkmaz, "Onların kaskları, kendilerini koruyacak ekipmanları vardı. Ancak bizim böyle bir imkanımız yoktu" dedi. Sıcak savaşın en iyi gözlemlendiği yerlerin mevziler olduğunu ve mevzilerin de evlerden oluştuğunu söyleyen Korkmaz, havan topu sesini de ilk kez bu mevzilerde duyduğunu anlattı. 'KENTİN GÜVENLİĞİNİ KADINLAR ALIYORDU' Savaşın boyutlarının çok farklı olduğunu sözlerine ekleyen Korkmaz, “Her adımımıza dikkat etmek zorundaydık. Gazeteciliği o koşullarda yürütmek çok farklı. Bize her zaman bir savaşçı eşlik ediyordu. Onlar hangi koşullarda savaşıyorsa biz de o koşullarda haber yapıyorduk. Gazetecilerin orada çalışma koşullarını normalleştirmek için bir çaba vardı" dedi. Korkmaz, sadece mevzilerindeki haberleri değil, öz savunma eğitimlerini de haberleştirdiklerini anlattı. Gözlemlerini paylaşan Korkmaz, “Bir köye gittiğimizde kadınlara ait fotoğrafların kurşunladığını gördük. Çünkü IŞİD, kadınlara karşı inanılmaz bir nefret duyuyordu. Aynı zamanda oyuncak bebeklerin başlarını örtmüşlerdi. Genel olarak kentin güvenliğini kadın savaşçılar alıyordu. Şehre, geri dönüşler olurken YPJ’li kadınlardan ne yapacakları hakkında görüşler aldık” diye konuştu. Korkmaz, "Kobanê'de değil de başka bir yerde savaş muhabirliği yapsaydım ve 'yollarda mayın var' deseydiler. Her halde Kobanê‘deki gibi göze almayabilirdim" dedi. 'KADIN MÜCADELESİ MEDYANIN DİLİNİ DEĞİŞTİRDİ' Avukat Diren Cevahir Şen ise, "Kadın Haberleri ve Hukuk" başlıklı sunum gerçekleştirdi. Ana akım medyasının kullandığı genel bir dilin olduğunu dile getiren Şen, kadınların ortak yürüttükleri mücadelenin ana akım medyasını da zorladığını belirterek, “Artık ‘namus cinayeti’ değil, ‘kadın cinayeti’ olarak yazıldı. Bu da kadınların mücadelesi ile dönüşen bir durum. Artık kadın hareketinin etkisiyle medya değişiyor, dönüşüyor. Egemen medya bile bizim dili nasıl kullandığımızı dikkate alıyor" diye ifade etti. Üstü örtülü, yumuşatılmış başlıkların bir anlamda kadına yönelik şiddetin meşrulaşmasını ve normalleşmesini sağladığını ifade eden Şen, "Şiddetin ve tecavüzün faili erkektir ama kadınların fotoğrafları kullanılıyor. Kadınların değil, erkeklerin fotoğraflarını yayınlayarak erkekler teşhir edilmeli” dedi. Şen, devletin en tepesindeki isimlerin de kadınlarla ilgili kullandıkları cümlelerde cinsel saldırıları meşrulaştırmaya çalışıldığını kaydetti. YÜKLER: BASINDA HEGEMONİK BİR ERKEKLİK VAR Çalıştay, gazeteci Sibel Yükler'in "Medyada kadın ve canlı odaklı habercilik" konulu sunumu ile devam etti. Ulusal yayın yapan tüm yayınların genel yayın yönetmenlerinin erkek olduğunu belirten Yükler, CNN Türk’ün haber toplantısından bir kare göstererek, gündemin belirlendiği bir toplantıda tek bir kadının olduğunu kaydetti. Yüksel, “Yayın zincirinde ciddi bir hiyerarşi vardır. Hegemonik bir erkeklik var ayrıca basında. Militaristler, herhangi bir savaşta bile ‘ordumuz, askerimiz’ şeklinde haber geçtiklerini görüyoruz. Bir de medyada işlenen kadın haberlerini üçüncü sayfa haberlerinde görüyoruz. Kadınlar ilişkileri, cinsel, bedensel nesneleştirmesiyle anılıyor” dedi. 'EN BÜYÜK UNSUR ANA AKIM MEDYA' “Kadın haberlerinin öneminin yitirilmesini etkileyen en büyük unsur ana akım medyadır. Böylelikle mahkeme heyeti de bu durumdan etkileniyor” diyen Yükler, haberlerde sadece faillerin beyanlarının yazıldığını ancak olayı yaşayan kişilerin beyanlarına yer verilmediğini kaydetti. Kadın ve çocuk davalarının politikleşmesi için başka bir “skandal olayın” yaşanmasının beklenmesi büyük bir suç olduğunu kaydeden Yükler, gazetecilerin de haber hırsından kaynaklı çıkan haberlerde kadınları ve çocukları kullandığını söyledi. "Kadının Medyaya Katılımı" çalıştayı yarın gazetecilerin ve STK temsilcilerinin de katılımıyla basına kapalı devam edecek.