ABD’de ‘Türkiye’nin teröre destek verdiği’ düşüncesi yaygınlaşıyor 2017-08-02 10:13:13 ANKARA - Trump’ın DAİŞ’le Mücadele Koordinasyonu özel Temsilcisi Brett McGurk’ün İdlib çıkışından sonra ABD’deki havayı yansıtan Serdar Turgut, ABD güvenlik camiasının tüm birimlerinde “Türkiye’nin terörizme yardımcı devlet” algısının gittikçe güçlendiğini yazdı. ABD Başkanı Trump’ın DAİŞ’le Mücadele Koordinasyonu özel Temsilcisi Brett McGurk’ün Türkiye’ye yönelik İdlib çıkışının ardından Türkiye-ABD arasında, “teröre destek verme” tartışması gittikçe derinleşiyor. ABD’nin çıkışından sonra AKP’ye yakın medya, “asıl teröre destek veren ülkenin ABD olduğu” yönünde çok sayıda haber yayınlanmaya başladı. TÜRKİYE VE ABD ARASINDA İDLİB’DEKİ EL KAİDE SUÇLAMASI Türkiye Gazetesi bugün manşetinde, ABD’nin DAİŞ’i geri çektiğini ve “17 bin teröristi El-Kaide kılıfına sokarak, Türkiye sınırındaki İdlib’e” yerleştirdiğini yazdı. Haberde ABD’nin teröre destek verdiği ve İdlib’teki Kaide bağlantılı unsurların ABD tarafından yerleştirildiği ileri sürüldü. Oysa McGurk aynı gerekçeler ile Türkiye yönetimini suçlayarak, Kaide liderlerinin havadan o bölgeye inmedikleri uyarısında bulunmuştu. ‘TÜRKİYE’YE ACİL UYARI’ Türkiye’de bu tartışmalar yürütülürken, ABD’de de özellikle Türkiye’ye karşı, “teröre destek veren ülke” imajının gittikçe derinleşmeye başladığı yönünde haber ve bilgiler akmaya başladı. Uzun süredir ABD’de olan Haber Türk’ün ABD Temsilcisi Serdar Turgut, bu konudaki izlenimlerini “Türkiye’ye acil uyarı” koduyla kaleme aldı. Turgut’un “Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni kırılmalar yaşanabilir” başlığı yayınlanan yazıda, McGurk’ün İdlib çıkışının “Türkiye aleyhine yürütülen çok kapsamlı bir operasyonun” parçası olduğu ileri sürüldü. Turgut’un yazısında şu görüş ve uyarılara yer verildi: “ABD, esas amacı Türkiye’yi “terörizme yardımcı devlet” olarak tanımlamak olan bu operasyonu tüm hızıyla sürdürüyor. Gerçi ben bugün bu operasyonu detaylarıyla yazacaktım, ama acil olarak Amerika’da durumun Türkiye açısından ne kadar tehlikeli olduğu uyarısını yapmam gerektiğini düşündüm. Bu gidişatı çok tehlikeli buluyorum ve eğer makul ortak akıl bulunmazsa bunun sonucunda iki ülke arasındaki ilişki bir kırılma noktasına varabilir. Bu kırılmanın nasıl olacağını bilmiyorum, ama burada ulusal güvenlikle ilgili tüm birimlerin bu kırılmayı çabuklaştırmak için çalıştıkları duyumunu alıyorum. Washington’da çalışmakta olan bir gazetecinin uyarısıyla sonuç alınacağı gibi tuhaf, kendini bilmez bir düşüncem yok tabii ki, ama eğer kaygılarım hakkında ‘on the record’ olursam, o zaman iki tarafta da ‘o kırılma noktasına varılmasının hem Türkiye’nin hem de ABD’nin uzun dönemde çıkarlarına aykırı olacağını’ belki birileri görüp makul ortak akılı oluşturmak için çalışır diye umuyorum. BURADAKİ DURUM Amerika’nın ulusal güvenlik camiasının her biriminde Türkiye aleyhine bir hava var ve hepsi de ‘acilen bir şeyler yapılması gerektiği’ düşüncesinde. Her biri kendi tavrına bir kılıf da bulmuş. Örneğin, Savunma Bakanlığı, Rusya’dan alınacak S-400 füze savunma sistemini kendi karşı tavrının gerekçesi olarak öne sürüyor. TÜRKİYE ALEYHİNE BİLGİ TOPLANIYOR! CIA, Obama döneminden devredilen dosyaları da devralmış, ayrıca bugünlerde Suriye sahasında YPG militanlarına verilen talimatta yakalanan her cihat bağlantılı kişiden Türkiye aleyhine bilgi toplanmasını ve bunların görüntülenmesini istemiş. NSA ise dinleme kayıtlarıyla destek veriyor bu çabaya. Özel kuvvetler de Kürt sevgisi yüzünden neredeyse kör olmuş durumda. Dışişleri Bakanı’nı ise dinleyen yok. Anlayacağınız, tüm ulusal güvenlik birimleri, Türkiye’yi teröre destek veren devlet konumunda göstermek için faaliyet gösteriyor. KİM DUR DİYECEK? Eskiden başkanlar, ulusal güvenlik birimlerinin bu şekildeki davranışlarına izin vermez ve bağımsız bir gelişme olsa dahi bir aşamada buna dur derdi. Ama maalesef şu anda bu makul ses ortalıkta yok, olacağı da yok. Çünkü Beyaz Saray’da Başkan’ın etrafı İslamofobik ve Türkiye düşmanı isimlerle sarılmış durumda. Yani Beyaz Saray bu gidişata makul bir ses verip dur diyeceği yerde, yangının üzerine daha fazla benzin dökebilir, ulusal güvenlik birimlerinin daha fazla sertleşmesine neden olur. Ben Washington’u yıllardır takip ettim. Bulunmadığım dönemlerin de iç işleyiş tarihini bilirim. Bugün olduğu kadar tehlikelere açık bir durum hiç olmamıştı burada. Tam yeni elçi atanacağı günlerde makul düşünebilen devlet adamlarının mutlaka bu gidişata müdahale edip kırılma noktasına ulaşılmasını engellemesi gerekiyor.”