Aktar: Kararnameler devleti geliyor 2016-12-23 09:22:28 DİYARBAKIR - AK Parti ve MHP'nin üzerinde uzlaştığı partili cumhurbaşkanlığı değişikliğinin büyük felaketleri beraberinde getireceği uyarısı yapan hukukçu Mehmet Emin Aktar, "Yapılmak istenen başkanlık sisteminin hayata geçirilmesidir. Hukuk devleti yerine, kararnameler devletine geçilecek" dedi. Türkiye’de 12 Eylül darbesi ürünü anayasanın değiştirilmesi için yıllardır toplumun bir çok kesimi çağrı ve girişimlerde bulunurken, Ak Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi ise başkanlık yetkileriyle donatılacak cumhurbaşkanlığı ve rejim değişikliği için Meclis'e anayasa değişikliği teklifi sundu. Parlamenter rejimi ortadan kaldıracak tasarı CHP ve HDP’nin karşı çıkması nedeniyle en iyi ihtimalle referanduma gidecek. Tabi bunun için de en az 330 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var. Yılların deneyimli hukukçusu Avukat Mehmet Emin Aktar, anayasaların toplumsal uzlaşma metinleri olduğunu, her gün değişen ve yazılan metinler olamayacağını vurguladı. Aktar, “O yüzden de toplumun üzerinde ortaklaştığı uzlaştığı bir metin olmalıdır. Halkların kendilerini düşünce ve çabalarını görebileceği mutabakatın sağlandığı bir metin olması gerekiyor’’ diye belirtti. Türkiye’de anayasa tartışmalarının yürütüleceği bir zeminin olmadığına değinen Aktar, “Öncelikle demokratik bir zeminin sağlanması gerek. Buna ihtiyaç vardır. Böyle bir ortam bırakalım kamuoyunu, mecliste bile yok’’ dedi. ‘DEĞİŞİKLİĞİN ESASINI BAŞKANLIK SİSTEMİ OLUŞTURUYOR’ Meclis çoğunluğuyla anayasa değişikliği yapıp referanduma gitmeyi planladıklarını ve bunun önünde herhangi bir hukuki engelin olmadığını belirten Aktar, “İktidar partisi ile muhalefette bulunan bir partinin birlikte hazırladığı bir anayasa var. Bu tartışılan anayasanın esasını başkanlık sistemi oluşturuyor. Türkiye tipi başkanlık denilen durum dünyanın hiç bir yerinde olmayan bir sistem’’ değerlendirmesi yaptı. ‘YASAMA YÜRÜTME VE YARGININ DENGESİ DEMOKRASİDİR’ Çağdaş demokrasilerde iki temel ilkenin öne çıktığını ifade eden Aktar, “Bunlardan biri yasama, yürütme, yargı gibi üç organın bir dengede durmasıdır. Diğer ilke ise denetlemedir. Bir ülkede bunlar varsa demokratik sistemdir. Yurttaşlar arasında da güvenli bir hukuk rejimi söz konusu olur. Tam başkanlığın olduğu ABD’de keskin kuvvetler ayrılığı vardır. Buna örnek olarak verebiliriz’’ diye konuştu. ‘CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ DENİLEN TİPİK BİR BAŞKANLIK SİSTEMİDİR’ Bugün yapılmak istenen anayasa ile aslında başkanlık sisteminin getirilmek istendiğine dikkat çeken hukukçu Aktar, “Yapılacak değişikliklerle yargı, yasama ve yürütme bağımlı bir hale getirilecek şuan uygulanan fiili durum anayasal güvenceye kavuşturulacak. Burada başkanlık sistemi denmiyor cumhurbaşkanlığı sistemi deniyor, ama tipik bir başkanlık sistemi getirilmek isteniyor’’ dedi. ‘DIŞINDA KALAN KESİMLERE CİDDİ TEHDİTTİR’ Partili bir cumhurbaşkanlığı sistemi ile kurulmak istenen tek adam otoritesi olduğunu söyleyen Aktar, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin de aynı tarihe getirilmesinin planlandığına değindi. Aktar, bunun nedenini ise şöyle özetledi: “Partili bir cumhurbaşkanı olacağı için, muhtemelen parlamentoda çoğunluk olan partinin adayı cumhurbaşkanı olarak seçilecek. Bu da yasama ve yürütme aynı partiye mensup olacak demektir. Dışında kalan kesimler açısından bu durum ciddi bir tehdit oluşturur.’’ ‘YASAMA YÜRÜTME YARGI TEK ELDE TOPLANIYOR’ Bunun yargı açısından da ciddi değişikleri barındırdığını söyleyen Aktar, “Yargı kurumunu denetleyen HSYK’ya ilişkin düzenlemede değişiklik getiriyor, üye sayısını azaltıyor ve üyelerin yarısı cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor. Böylece yargı da cumhurbaşkanına bağlanmış oluyor. Yargı yürütme yasama tek bir elde toplanmış olduğunu görüyoruz. Buna diktatörlük dersiniz başka bir şey dersiniz fark etmez. Getirilmek istenen sistem bu’’ ifadelerinde bulundu. ‘ÜLKE KARARNAMELER DEVLETİNE DÖNÜŞTÜRÜLECEK’ Yeni anayasanın şuan yapılmak istenen değişikliklerle hayata geçirilmesi durumunda artık kişi güvenliğinden, haklarından bahsetmenin mümkün olmayacağını söyleyen Aktar, sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin cumhurbaşkanı tek başına kararname çıkarabilecek. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılacak. Yasama meclisine sunma ve onay alma zorunluluğu getiriliyorsa da meclis bu kararnameyi tartışana kadar geçen sürede istediği düzenlemeyi yapabilecek. Meclis onaylamazsa yeniden başka bir kararname ile aynı uygulamayı başlatabilecek. Hukuk devleti kanun devleti bir tarafa, kararnameler devletine dönüşecek. Kararnamelerle yönetilecek bir dönemin başlangıcı olacak. Bu herkes açısından zorlu ve sıkıntılı bir dönem demek. Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı adına asla demokratik demeyeceğimiz bir döneme geçiştir.’’ ‘OTORİTER REJİME GEÇMESİNİN NEDENLERİ VAR’ Otoriter bir rejime geçme ihtiyacının Kürt ve Kürdistan meseleleri üzerinden geliştiğini bunu besleyen korkuların olduğunu söyleyen Aktar, “Temel neden Kürt ve Kürdistan meselesi üzerinde düğümleniyor. Ortadoğu kaynıyor. Bu süreçte Kürtler özellikle iki parçada önemli haklar elde ettiler. Güney parçasında federal bir statü, bu statünün bağımsızlığa dönüşmesi çabası var. Rojava’da defacto otonom bir bölge, bunun bir süre sonra hukuki bir statü kazanması Türkiye’de bir korkuya neden oldu’’ dedi. ‘DEMOKRATİK ANAYASA VE KENDİ KÜRDÜ İLE UZLAŞMA’ Mevcut kaos ortamından ancak tüm halkları kapsayacak demokratik bir anayasa ile çıkılabileceğini, bunun zemininin de yaratılması gerektiğine vurgu yapan Aktar, “Bu konuda Türkiye’nin en iyi yapacağı şey kendi Kürtleriyle bir anlaşma ve uzlaşmaya giderek onlarla bir çözüm araması olur. Bunu reddetmesi aslında Kürtlerin hak ve kazanım elde etmesinin önüne geçmek için bir çabadır. Bu Türkiye’ye kaybettirir. Bundan bir an önce vazgeçilmesi gerekir’’ değerlendirmesi yaptı. Ayşe Güney / Vedat Dağ - dihaber