Yeni anayasa toplum ile devlet arasında tutkal olabilir mi? 2016-12-25 09:02:26 İSTANBUL - Meclis Alt Komisyonu'na sunulan yeni anayasa metninin içeriği Abdullah Öcalan’ın “Yol Haritası” adlı kitabında yaptığı uyarıları hatırlattı. Öcalan, kitabında ancak bireysel ve toplumsal özgürlükler ile haklar üzerinde yükselecek bir anayasanın Cumhuriyet’in demokratik, sosyal, laik ve hukuki niteliğini gerçek anlamda işlerliğe ve güvenceye kavuşturabileceğini yazmıştı. Toplumsal mutabakat ile hazırlanması yönündeki taleplere rağmen AK Parti ve MHP’nin “milli birlik” ekseninde yaptıkları ortak çalışma ile hazırlanan yeni anayasa metni, TBMM Alt Komisyonuna sunuldu. Bununla birlikte konuya ilişkin tartışmalar da yeniden alevlendi. Farklı çevreler tarafından oluşturulacak olan anayasanın "12 Eylül Anayasası'ndan farklı olmayacağı" şeklinde yorumlanırken, bu konudaki yorumu merak edilen isimlerden biri olan PKK Lideri Abdullah Öcalan, yeni anayasanın içeriğinin nasıl olması gerektiği konusundaki görüşlerini 2009 yılında kaleme aldığı 10 maddelik “Türkiye’de Demokratikleşme Sorunları, Kürdistan’da Çözüm Modelleri-Yol Haritası” adlı kitabında formüle etmişti. Kitabın "Demokratik Anayasa İlkesi" başlığında yeni anayasa için görüşlerini açıklayan Öcalan, yapılacak olan anayasanın devletten çok toplumsal esenlikleri esas alması gerektiğini belirtmişti. ANAYASANIN KAPSAYICILIĞI Kitabında, hazırlanacak olan anayasanın tüm toplumsal kesimlerin konsensüsüyle garanti altına almasının, temel bireysel ve toplumsal haklarla ifade özgürlüğü ve demokratik örgütlenme haklarının belirleyici önem kazandığını vurgulayan Öcalan, “Bireysel ve toplumsal özgürlükler ve haklar üzerinde yükselecek bir anayasa, Cumhuriyet’in demokratik, sosyal, laik ve hukuki niteliğini gerçek anlamda işlerliğe ve güvenceye kavuşturacaktır. Bu anayasal çerçevede diğer toplumsal sorunlarda olduğu gibi Kürt sorunu da çözüm yoluna konulabilecektir. Katı ulus-devlet gömleğini esneten bir Cumhuriyet Kürtlerin bireysel ve toplumsal haklarını kazanması sonucunda, bölünmek şurada kalsın, tarihte hep kurucu unsur olarak rol oynamış temel bir direğin daha da sağlamlaştırılmasıyla gerçek ve kalıcı bir demokratik bütünlüğe kavuşmuş olacaktır. Bu temelde yaşadığı ağır travmalardan, sonu gelmez mal ve can kayıplarından, acı ve gözyaşlarından kurtulmuş olacaktır. Böylelikle ülke ve milletin güvenliği, kalkınması ve mutluluğu kalıcı kılınacaktır” ifadeleri yer veriyor. 'KAVRAMLAR AÇIKÇA TANIMLANMALI' DEMİŞTİ Öcalan, Türkiye somutunda demokratikleşme ve Kürt sorununa çözüm için bazı kavramların açıkça tanımlanmasına, muhtemel çözümlere gidilirken temel varsayımlara, kuramsal çerçeveye ve bağlı kalınması gereken ilkelere ihtiyaç olduğunu da yine vurguluyor. Buna ilişkin tespitleri ise şöyle: “Sorunlar günlük ve dönemsel olmaktan yapısal olmaya kadar değişik süre kavramlarının açıklanmasını gerektirir. Günlük ve dönemsel çözümlerin yapısallığı içermemesi sorunların yeniden nüksetmelerine yol açabilir. Örneğin bazı sorunlar yönetmelikler ve yasalarla çözümlenebilir, ama yapısal-anayasal sorunlar yönetmelikler ve yasalarla çözülemez. Yapısal sorunlar anayasal sistemle ilgilidir ve o çerçevede çözüm gerektirir.” ‘DEMOKRATİK ANAYASA, TOPLUM VE DEVLETİ BİR ARADA TUTAN TUTKAL DURUMUNDADIR’ Demokratikleşmenin siyasi bir hareket olmasına rağmen, toplumsal bir konsensüsle oluşturulmuş bir anayasaya dayanmadan kalıcı ve sistematik bir yönetim rejimi haline gelemeyeceğinin altını çizen Öcalan, demokratik anayasaların bu nedenle demokratik toplum ile devletin uzlaşmasını ifade ettiğini belirtiyor. Bireysel hak ve özgürlüklerin ise, ancak demokratik toplumla anlam kazanabileceği görüşündeki Öcalan, “Aksi halde muazzam güç yoğunluğu olan devlet karşısında bu hakların korunması mümkün değildir. Devleti de sürekli problem oluşturan ve ağırlaştıran bir kurum olarak değil, uzmanlık ve tecrübe birikim alanı olarak çözüm sağlayıcı bir etken halinde tutmak için demokratik anayasa vazgeçilmez bir araçtır. Demokratik anayasa, devleti işlevsel kılan, tecrübe ve uzmanlık birikimi halinde tutan niteliğiyle toplum ve devleti bir arada tutan tutkal durumundadır” diye kaydediyor. ANAYASA'NIN TOPLUMSAL ESENLİĞİ ESAS ALMASI... Öcalan, “Demokratik Çözüm İlkesi”nin daha çok devlet olmayı hedeflemeyen, devletin uzantısı da olmayan sivil toplumun demokratikleşmesini, yani demokratik toplumu esas alan çözüm modeli olarak tanımlıyor. Bu modele ilişkin değerlendirmeleri ise şu şekilde: “Devletin bünyesinde temel biçim değişikliklerine yönelmekten ziyade, toplum bünyesinde işleyen bir demokratik rejim arayan çözümlere yönelir. Devlete ilişkin olarak en çok demokratik bir anayasa talep eder. Tabii ki demokratik anayasanın oluşumu için teorik ve pratik çabalar tatminkâr olmalı, bu anayasa devletten çok toplumsal esenliği esas almalıdır.” Öcalan’ın kaleme aldığı kitabında demokratik ulus çözümünün bazı temel ilkelerini ise şu şekilde sıralıyor: Demokratik Ulus, Ortak Vatan-Demokratik Vatan, Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Anayasa, Bireysel ve Kolektif Hakların Ayrılmazlığı, İdeolojik Bağımsızlık ve Özgürlük, Tarihsellik ve Şimdilik, Ahlâk ve Vicdan, Demokrasilerin Öz Savunması.