Öldürdükleri Kocakaya'nın ailesinden davacı oldular! 2016-12-26 09:17:44 DİYARBAKIR - Lice’de sokağa çıkma yasağı sırasında, özel harekâtçıların ailesinin gözleri önünde işkence ederek katlettiği Mehmet Şirin Kocakaya’nın annesi, 3 kardeşi ve akrabalarına 32’şer yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Operasyonda yer alan 7 asker aileden davacı oldu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Diyarbakır’ın Lice ilçesi Yalaza (Kerwas) köyü Mehlê mezrasında geçen Haziran ayında ilan edilen sokağa çıkma yasağı ardından başlatılan operasyonda Mehmet Şirin Kocakaya’nın işkence ile katledilmesini engellemek ve köyde çıkan yangına müdahale etmek isteyen 28 kişi hakkında yürüttüğü soruşturmayı tamamladı. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek”, “5442 Sayılı İl İdaresi Kanununa muhalefet”, “Görevi yaptırmamak için direnme”, “Hakaret” ve “Örgüt propagandası yapmak” ile suçlanan, aralarında Kocakaya’ın annesi, 3 kardeşi ve amca çocukları ile akrabalarının da bulunduğu 28 kişi hakkında 32’şer yıl hapis cezası istendi. İddianamenin tamamında ailesinin gözü önünde özel harekâtçıların yaptığı işkence ile katledilen Mehmet Şirin Kocakaya’dan bahsedilmemesi ve nasıl yaşamını yitirdiği konusunda bilgi verilmemesi dikkat çekti. Haklarında dava açılan 28 kişiden 23’ü Kocakaya soy ismini taşırken, 5 kişi de aynı köyde oturuyor. İddianamede, operasyona katılan 7 asker ise “kendilerine hakaret ettikleri” iddiasıyla “müşteki” (mağdur, şikayetçi) olarak yer aldı. TUTUKLANANLARIN TAMAMI SERBEST BIRAKILDI İddianamede, Haziran ayında Lice ilçesinde yürütülen “Bayrak 14 Müşterek Özel Birlik Operasyonu” kapsamında Yalaza Mahallesi’nde PKK’liler ile askerler arasında çatışma çıktığı hatırlatıldı. Köylülerin, çatışmanın yaşandığı olay yerine “canlı kalkan” olarak geldiği ileri sürülen iddianamede, köylülerin askerlere hakaret içeren söylemlerde, operasyonu engelleyemeye yönelik tutum ve davranışlarda bulundukları iddia edildi. Köylülerin protesto sırasında, slogan atarak, askerlere hakaretlerde bulunduğu, taş ve sopa ile direndikleri, bu nedenle gözaltına alındıkları ileri sürüldü. İddianamede, operasyon nedeniyle internet ve telefon şebekesinin köyde, şüphelilerin PKK’nin internet siteleri üzerinden yaptığı çağrılar üzerine olay yerine “canlı kalkan” olarak giderek “Örgüt üyesi olma” suçunu işlediği öne sürüldü. İddianamede, köylülerin “Sokağa çıkma yasağı”nı ihlal edip evlerinden dışarı çıkması nedeniyle “İl İdaresi Kanunu’na muhalefet” suçunu, attıkları sloganlarla da “Örgüt propagandası” suçunu işlediği savunuldu. Tutuklu olan 14 kişinin tutukluluk incelemesi ve avukatların tensip ile tahliye taleplerini geçen hafta değerlendiren mahkeme, tutuklu 14 kişinin tahliyesine karar verdi. Davanın yargılamasına Mart ayında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. NE OLMUŞTU? Diyarbakır’ın, Lice, Hazro ve Kocaköy ilçelerindeki 39 köyde, 20 Haziran’da ilan edilen ve 3 Temmuz’da sona eren “sokağa çıkma yasağı” sırasında binlerce asker, polis ve korucunun katılımıyla "Bayrak-14 Şehit Jandarma Teğmen Abdülselam Özatak Müşterek Özel Birlik Operasyonu" adıyla operasyon başlatılmıştı. Operasyon kapsamında Lice ilçesi Yalaza (Kerwas) köyü Mehlê mezrasının 300 metre yakınında PKK’liler ile askerler arasında çatışma çıkmış, 3 PKK’li yaşamını yitirmişti. Çatışmanın ardından gözaltına alınan Mehmet Şirin Kocakaya, ailesinin gözü önünde özel harekâtçıların işkencesiyle katledildi. İşkence gören Kocakaya’nın feryadı, 300 metre ilerdeki evinde oturan felçli babasının kulaklarına kadar ulaşmıştı. Kocakaya, yandaş basında "Ankara bombacısı" ve “terörist” olarak hedef gösterilmişti. Köyde çıkan yangına müdahale etmek ve Kocakaya’ya işkence eden özel harekâtçıları engellemek isteyen aralarında Kocakaya’nın annesi Neşide, kardeşleri Erdal, Berfin ve Rojhat Kocakaya’nın da bulunduğu 34 kişi, asker ve polislerce feci şekilde darp edilerek gözaltına alınmıştı. Gördükleri işkence nedeniyle ağır yaralanan ve vücutlarında birçok kırık oluşan Kocakaya’nın kardeşleri Erdal ve Rojda Kocakaya ile akrabası Veysi Gökhan Diyarbakır’daki Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde getirilmiş, daha tedavileri bitmeden tutuklanmıştı. Köyde yaşananlar nedeniyle şok geçiren 6 haftalık hamile Çimen Kocakaya ise "sokağa çıkma yasağı" bahane edilerek 2 gün boyunca ambulansın köye girişine izin verilmemesi nedeniyle düşük yaptı. Sağlık durumu ağırlaşan, ölüm tehlikesi yaşayan Kocakaya, HDP'li vekillerin girişimleriyle 2 günün ardından köye gelen ambulans ile İlçe Devlet Hastanesi'ne kaldırılabildi. Ancak Kocakaya karnındaki 40 günlük bebeğini kaybetti. Öte yandan, Kocakaya’nın işkence ile katledilmesine ilişkin Lice Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma yürüttüğü öğrenilirken, soruşturmanın akıbeti konusunda bilgi edinilemedi. AVUKATLAR OTOPSİYE ALINMAMIŞTI Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, ailenin talebi olmasına rağmen Diyarbakır Barosu’nun görevlendirdiği avukat ile aile avukatının Kocakaya’nın otopsisine girmesini engellenmiş, ön otopsi raporunu kimseye vermemişti. Kocakaya’nın cenazesinin yıkanıp kefenlendiği bölümü ablukaya alan polis, aileden sadece amca Avni Kocakaya’yı almış, cenazenin fotoğrafını çekmesine izin verilmemişti. Kocakaya’nın cenazesini teşhis eden amcası Avni Kocakaya, Şirin'in bedeninde kurşun ve ateşli silah izi bulunmadığını, işkence nedeniyle vücudunda morluklar olduğunu söylemesi, işkence iddialarını güçlendirmişti. Köyde yasak olduğu için cenaze Yeniköy Mezarlığı’na defnedilmiş, gözaltına alınan Kocakaya’nın kardeşleri, işkence ile katledilen ağabeylerinin cenazeye katılmasına izin verilmemişti. Anne Neşide Kocakaya, o gün yaşananlara ilişkin verdiği röportajda, şunları söylemişti: “90'larda eşimi işkence ederek felç eden devlet bugün de oğlumu işkence ile katletti… Şirin'i alıp yanımıza getirdiler ve işkence etmeye yeniden başladılar. Oğlumun işkence edilişine engel olmak isterken hepimize işkence yapmaya başladılar. Herkesi yere yatırıp karşılıklı işkence edip hakaret ve küfürler savurdular…” SADAT MI YAPTI? Tutuklu DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, olaydan sonra gözaltına alınan 34 köylünün SADAT denilen özel bir birim tarafından yakılmak istendiğine dikkat çekmiş, “Bir birim geliyor. Sakallı, kollarında Arapça yazısı olan bir ekip benzin getirtip köylüleri yakmaya çalışıyor. ‘Yakacağız’ diyor. Oradaki askeri subay izin verse belki de yakacaklar. Bu örgüt kime bağlı MİT’e mi bağlı, Saray’a mı bağlı? Hükümet bu soruların cevabını vermiş değil” demişti. Uluslararası Savunma Danışmanlık Ticaret Şirketi’nin (SADAT) başkanının Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 30 Ağustos 1996'da kadrosuzluktan emekliye sevk edilen Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi olduğu ortaya çıkmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti’ye yakın İslamcı eski askerler tarafından kurulan Özel Güvenlik Şirketi SADAT'ın kurucusu olan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’yi Başdanışmanı olarak atamıştı.