İHD cezaevi raporu: İşkence sıradan hale gelmiş 2016-12-29 14:51:41 İSTANBUL - Marmara'da bulunan cezaevlerine ilişkin rapor hazırlayan İHD İstanbul Cezaevi Komisyonu, tutuklulara yönelik işkencenin sıradan hale geldiğini belirterek, en çok sıkıntı yaşayanların ise hasta tutuklular olduğu kaydedildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Cezaevi Komisyonu, OHAL sürecinde Marmara Bölgesi Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporu, şube binasında açıkladı. Cezaevleri tek tek gezilerek hazırlanan raporu İHD Cezaevi Komisyonu Üyesi Mine Nazarı okudu. Cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerle yüz yüze, yüz yüze görüşme imkanı olmayan yerlerde mektup-faks yoluyla veya aileleri ile yapılan görüşmelerden hazırladıklarını belirten Nazari, hak ihlallerini şablon halinde hazırladıklarını söyledi. ‘İHD GENEL MERKEZE GÖNDERİLEN YAZIŞMALARA EL KONULDU’ İlk olarak Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevindeki gözlem ve hak ihlallerine değinen Nazari, bu cezaevinde bulunan tutukluların ortak sorunlarını şöyle anlattı: “Kötü muamele ve işkence görüyorlar. Sürgün şeklinde sevkler yapılıyor. Yasaya uygun standartlarda haftalık ortak sohbet hakkı kullandırılmıyor. Keyfi oda aramaları, mahpusların özel eşyalarına el konulması yaşanmaktadır. Gazete, dergi ve basılı eserlerin hapishaneye yasaklı olduğu gerekçesi ile alınmıyor. Mektupların gönderilmemesi veya gelen mektuplar teslim edilmemektedir. Resmi kurumlara, kişilere veya özel kişilere gönderilmeye çalışılan faks ve dilekçeler gönderilmemektedir. İHD Genel Merkeze gönderilen yazışmaların tamamına el konulup, gönderilmemektedir. Haftalık hobi veya sosyal etkinliklerin keyfi bir şekilde kısıtlama getirilmektedir. Kantinde bulunan bazı malzemelerin talimat gereğince kısıtlanmaktadır. (Ör: temizlik malzemeleri). Oda değiştirme taleplerinin kabul edilmemektedir. Sorunların çözümü hususunda hapishane idaresinden muhatap bulunamamaktadır. Hastane sevk taleplerinin yerine getirilmemekte veya geç yerine getirilmektedir.” TUTUKLAR İLE YAPILAN GÖRÜŞMELERE DİKKAT ÇEKİLDİ Nazari ayrıca, tutuklular ile bire bir yaptıkları görüşmelerde ortaya çıkan hak ihlallerini de anlattı. Sincan cezaevinden Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevinde sevk edilerek gelen Zeki Bayhan ile yaptıkları görüşmeleri paylaşan Nazari, “2 ay gibi bir süredir burada. Kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ve yalan yanlış ifadeler nedeniyle dilekçelere el konuluyor. Taahhütlü mektuplar ve fakslar geç teslim ediliyor. Örneğin fakslar 15 gün sonra. Normal posta 2 aydır almıyorlar (kendisi geldiğinden beri almamış). Bir mahpus sevkle gelmiş, sayım esnasında elinde tespih var diye darp ediliyorlar. 3 kişilik odada 6 kişi kalıyor. 3 kişi yerde yatıyor. Battaniye verilmemiş henüz. Yine 3 kişilik kapta 6 kişi için yemek veriliyor. Yönetimin baskı politikalarına karşı rutin olarak insan hakları komisyonlarına dilekçe yazılıyor. Etkinliklere çıkarılmıyor, spor yaptırılmıyor. Ancak heyetin geleceği haberi alınınca yakın zamanda 2 oda 2 oda şeklinde sohbete çıkarılma başlamış. İdare sorunları görüşmüyor. İdare ile iletişim yok. Gazete olarak Rojeva Medya veriliyor ancak Özgürlükçü Demokrasi gazetesi verilmiyor. Bayiye gelmediği için verilmiyor olabilir deniliyor. Hastalar haftalarca revire çıkartılmıyor. Hastaneye sevkler geç yapılıyor. Kurum içindeki F tipi düzeni değişiyor ancak sistem hala F tipi üzerinden işliyor, bu da birçok aksamaya neden oluyor. Kitap sınırlaması var. 20 kitaba izin veriliyor” dedi. 'CEZASI 1 YIL KALAN TUTUKLU BIRAKILMIYOR' Bandırma 1 ve 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevinde yaptıkları ziyaret sonucu gözlemlerini anlatan Nazari, “Özellikle hapishane girişlerinde, mahpuslara çıplak arama dayatılması ve direnmeksizin sadece sözle yapılan itirazların bile işkence ile karşılık bulması, hastane sevklerinde gecikme ve ihmal yaşanması, Yeterli sağlık hizmetinin verilmemesi(ağrı kesici verilmesi dışında hapishanede bir sağlık hizmetinin olmaması), kelepçeli muayene ve tedavi dayatması veya uygulamasının olması, ortak sohbet hakkının kullandırılmaması, dilekçe ve faklarının kaybolması, yerine ulaşmaması veya kendilerine verilmemesi, kantin dışında kırtasiye malzemesinin verilmemesi, kantindeki malzemelerin kalitesiz ve kullanma ömrünün az olması, gelen dergi vs. eserlerin aylar sonra teslim edilmesi, cezasının son bir yılı kalan hiçbir siyasi mahpusun denetimli serbestlik düzenlemesinden yararlandırılmaması ve açık görüşlerde, ailelerinin tacize varır şekilde aranma yapılmaktadır” diye konuştu. HASTA TUTUKLULAR İLE DE GÖRÜŞTÜLER Bandırma Cezaevinde Hasta Tutuklu Medeni Kaya’nın sara hastası olduğunu ve sık sık nöbet geçirdiğini belirten Nazari, şöyle devam etti: “Cezaevi gerek fiziki koşulları gerek beslenme koşulları hastalığını çok olumsuz etkiliyor. 'BİJİ SEROK APO' sloganı atıldı diye, idare tüm tutsaklara hastalar da dahil olmak üzere disiplin cezası vermiş. Vasisi eşi Münire Kaya numarasını ezbere bilmiyordu. Hastalığı nedeniyle spora çıkarılmıyor ve alternatif bir etkinliğe de çıkarılmıyor. Son bir ayda revire çıkmak için müracaatta bulunmuş ancak talebi karşılanmamış.” SAĞLIK HİZMETİ VERİLMİYOR Balıkkesir L Tipi Kapalı Cezaevindeki gözlemleri ve hak ihlallerini de aktaran Nazari, “Arkadaş görüşünün yaptırılmaması, resmi veya özel kurum ve kişilere gönderilen Faks ve mektupların 'Kurum açısından tehlikeli' gerekçesi ile engellenmesi, avukatla yazışmanın engellenmesi, dışarıdan gelen kitaplara haksız bir şekilde el konulması, Kürtçe yazılmış mektupların 1-2 verilmemesi, sohbet, spor ve sosyal faaliyet hakkının kullandırılmaması, bazı malzemelerin alımının kısıtlanması, oda değişimi taleplerinin kabul edilmemesi, listede serbest olan bazı dergi ve gazetelerin verilmemesi, sağlık hizmetinin verilmemesi veya zamanında yapılmayan hastane sevklerin varlığı ve kelepçeli muayenenin dayatılması ve bu nedenle tedavi olamamaları” diyerek özetledi. DÜZCE CEZAEVİNDE İŞKENCE İHD İstanbul şubesi Raportörü Mesut Çakan da Düzce T Tipi Cezaevinde yaşanan işkence ile ilgili tutuklu Mustafa Kengiş’in anlatımlarına dikkat çekti. Çakan, Kengiş’in ağzından Düzce'de yaşanan hak ihlalleri şu şekilde sıraladı: “…olay günü, çok sayıda asker ve gardiyan geldi. Geliş sayıları ve gelişlerindeki tavırlarından bize saldıracakları belliydi. Aramadan önce bizden ayakkabılarımızı çıkarmamızı istediler. Biz de böylesi bir aramanın ilk kez dayatıldığını, genel ve hukuka uygun olmadığını bu konuda müdürle görüşmek istediğimizi aktardık. Gelen asker ve gardiyanlar bize saldırmaya başladılar. Bir arkadaşımızın zorla ayakkabılarını çıkardılar. O sırada ikinci müdür olan Mehmet Baran geldi. Kendisine bu uygulama ile ilgili sizinle görüşmek istiyoruz dediğimizde, müdahale ekibini getirin dedi ve her birimize 6-7 kişi düşecek şekilde görevliler geldi ve hepimizi darp etmeye başladılar. Bizi yerlere vuruyor, tekmelerle kafamıza vuruyor, üzerimize çıkıyorlardı. Kıyafetlerimiz yırtıldı. Çoğu arkadaşın vücudunda halen darp izleri bulunmaktadır. Ağrıları nedeniyle gece uyuyamayan arkadaşlarımız vardır. Zaten hasta olan Selami Keleş ve Yılmaz Atlı adlı arkadaşlarımız da dövüldü. Yılmaz hem 45 yaşın üstünde hem de 20 yıldır hapiste olan biridir. 'Biz Devletiz bizim gücümüzü göreceksiniz. Cezaevleri de bizim elimizde' gibi cümleler kullanılıyordu. Özellikle 15 Temmuzdan sonra bu hak ihlalleri artarak yaşanmaya başladı. Dış güvenlik saldırıyor. Özel bir saldırı timi oluşturulmuş. Bunun dışında, Kitaplar toplatıldı. Dış kantinden sadece sebze yazılabiliyor o da 2-3 haftada bir. Yemekler yetersiz ve besleyici değildir. Mektuplar verilmiyor, başvuru ve dilekçelerimizin akıbetini öğrenmiyoruz. Yerlerine ulaştıramıyoruz. Keyfi şekilde odalara girip dolaplarımızı deviriyorlar. Çöplerle kullandığımız eşyaları karıştırıyorlar. İşkenceden sonra 21 arkadaşımıza disiplin cezası verildi. Revir talebimiz 2-3 ayda ancak karşılanıyor. Tahrik amaçlı sürekli odalarımıza girip çıkıyorlar. Kapıları tekme ve yumruklarla açıyorlar. Üçer kişilik odalarda sekizer kişi kalıyoruz. Nöbet tutan askerler bize taş ve şişe atıyorlar. Hakaret ve küfür sıradanlaşmış diyalog söz konusu bile değil.” DEMİRTAŞ GÖRÜŞMESİ KAYIT ALTINA ALDI Edirne F Tipi Kapalı Cezaevinde yaşanan hak ihlallerine de değinen Çakan, burada tutuklular ile yaptıkları görüşmeleri anlattı. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile yarım saatlik bir görüşme gerçekleştirdiklerini ifade eden Çakan, “Avukat görüşmesi sırasında 2 gardiyan görüşme alanında nezaret etti ve görüşme kayıt altına alındı. Biz bu durumun insan haklarına aykırı olduğunu belirttik. Demirtaş tutuklandığı tarihten beri yaklaşık 40 gündür tecritte. Tek başına kalıyor. Diğer mahpuslarla aynı yerde tutulmasına ilişkin talebi cezaevi idaresi tarafından 'güvenlik' nedeniyle reddedilmiş. Aynı cezaevinde bulunan Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan ile kalma talebi de 'güvenlik' gerekçesiyle reddedilmiş. Son günlerde göğüs ağrısı yaşadığını, spazm geçirdiğinden şüphelendiğini bir gün önce revirde kendisinden kan alındığını, güvenlik nedeniyle hastaneye gitmek istemediğini, bu durumun basına yansıtılmasını da istemediğini, yalnızca bilgi verme amaçlı anlattığını belirtti. Tecrit başta olmak üzere cezaevi koşullarının insan onuruna aykırı olduğunu her uygulamanın bir hak ihlali teşkil ettiğini belirtti" dedikten sonra Demirtaş’ın dün Zeydan ile aynı koğuşa alındığını hatırlattı. ‘KALP PİLİ İLE YAŞIYOR’ Silivri 9 Nolu Kapalı Cezaevi'nde bulunan Ahmet Türk ile de görüştüklerini kaydeden Çakan, görüşme hakkında şunları aktardı: “Tutuklandığı gün tek başına tutulduğunu, ertesi gün tutuklu Bekir Kaya ile aynı odaya alındıklarını belirtti. Kalp hastası. Kalp pili ile yaşıyor. Kelepçeli muayene baskısından dolayı 2 defa rahatsızlanmasına rağmen hastaneye gitmeyi kabul etmediğini, ancak daha sonra ağrısı arttığı için gitmek zorunda kaldığını, hastanede kelepçeli bekletildiğini, muayene sırasında kelepçenin çözüldüğünü belirtti. Yaşı ve sağlık durumu nedeniyle cezaevinde kalamayacağı gözlendi. Tutuklandığı günden bu yana açık görüş yaptırılmadığını, dışarıdan kitap alamadıklarını, mektup/faks gönderemediklerini, alamadıklarını, dışarıyla hiçbir şekilde bir temas kurulmasına izin verilmediğini belirtti. İhlal teşkil eden hususlara ilişkin cezaevi idaresine yazdıkları yazılara da cevap verilmediğini söyledi.” ‘TUTULDUKLARI GÜNDEN BERİ TECRİTTELER’ Van Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya ile HDP’li Nursel Aydoğan, Nihat Akdoğan, Selma Irmak’ın da durumuna dikkat çeken Çakan, şunları söyledi: “Tutuklandıkları günden bu yana tecritte tek başlarına tutulduklarını, birbirleriyle ve diğer mahpuslarla hiçbir şekilde temas kurulmasına izin verilmediğini, bunun 'güvenlik' gerekçesiyle yapıldığının söylendiğini, bu gerekçeyi kabul etmediklerini bildirmelerine rağmen ihlalin devam ettiğini, dış dünyayla mektup/faks yoluyla iletişim kurmalarına engel olunduğunu, kitap alma hakkından yararlandırılmadıklarını belirtmişlerdir.” Çakan, “Silivri 9 No'lu Cezaevinde yaşam hakkı ve haberleşme hakkı ağır şekilde ihlal edilmektedir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılan hükümlülere özgü infaz rejiminden daha katı uygulamalar söz konusudur” dedi.