Cumartesi Anneleri Güçlükonak’ı sordu 2017-01-07 14:15:38 İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, 615’inci haftada da bir araya gelerek, 1996 yılında yaşanan Güçlükonak katliamını sordu. Bir katliamın yasını tutamadan bir başka katliamla uyanıldığını belirten Cumartesi Anneleri, kaostan çıkmanın tek yolunun Türkiye'nin demokratik değerler temelinde yeniden inşa edilmesi olduğunu söyledi. Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için yoğun kar yağışına rağmen 615’inci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde, üzerine kımızı karanfiller ile “barışı” simgeleyen beyaz tülbendin bırakıldığı, “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açılarak kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı. Oturma eylemine, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı. Güçlükonak katliamında yaşamını yitirenlerin akıbetinin sorulduğu eylemde ilk olarak Güçlükonak'ta babası Ahmet Kaya'yı 12 Ocak 1996’da gözaltında kaybeden Emine Kaya Erbek konuştu. Erbek, “Her gün kan akıyor. Artık bu kan dursun. Daha nereye kadar bu kan akacak. Ben buraya sadece babam ve amcam için değil bütün kayıplar için buradayım ve burada olmaya devam edeceğim” dedi. Güçlükonak katliamının açığa çıkartılmasını isteyen Erbek, "İlk katliam Güçlükonak’ta oldu ve sonrasında Roboski ve birçok katliam oldu. Barış oluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi. ‘KHK'LER DARBE KAVRAMLARIDIR’ Kaya’nın ardından CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu söz alarak, her gün büyük acılar çeken annelerin bu meydanlarda olduğunu söyledi. 2017 yılına kanlı girildiğini dile getiren Tanrıkulu, “Her yer kan kokuyor. Can korkusu yaşamayan sadece canlı bombalar var. Onun dışındaki herkesin can endişesi var” dedi. Yeni yayınlanan 3 Kanun Hükmünde Kararname'ye (KHK) değinen Tanrıkulu, “Darbe yönetimin uyguladığı yöntemler ve kavramlardır KHK’ler. Bunlar bugün yeni KHK’lar ile karşımıza çıktı ama biz mücadeleye devam edeceğiz” dedi. OHAL’İN GÖLGESİNDE... Bu haftanın basın metnini 21 Mart 1995 yılında gözaltına alındıktan 5 gün sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. 2017 yılının ilk buluşmalarını yine katliamların ve yeniden uzatılan OHAL'in gölgesinde gerçekleştirdiklerini ifade eden Ocak, “Peş peşe gelen ve ağır kolektif travmalara yol açan katliamların yarattığı yıkım ortamındayız. Bir katliamın yasını tutamadan bir başka katliama uyanıyoruz. Ölümlerin sıradanlaştığı, nefret, kin ve linç kültürünü besleyen kanlı bir kaosun içindeyiz” diyerek hükümetin yürüttüğü çatışmacı siyasetin yarattığı bu kaostan çıkmanın tek yolunun Türkiye'nin demokratik değerler temelinde yeniden inşa edilmesi olduğunu söyledi. '21 YIL ÖNCE GÜÇLÜKONAK'A BASKIN YAPILDI' 21 yıl önce, 10- 12 Ocak tarihleri arasında askerlerin Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptığını dile getiren Ocak, Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'un gözaltına alındığını belirterek şunları söyledi: "Gözaltına alınan köylüler, Taşkonak Jandarma Taburu'na götürüldü. İşkenceyle sorgulanarak öldürüldü. 15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz, Mehmet Öner ve Lokman Özdemir, sürücü Ramazan Nastı yalnız göndermemek için 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu'na gitti." ‘BAŞLARINA ÇUVAL GEÇİRİLDİ’ Taburdakiler yalnız minibüs sürücüsünün gelmesini beklediğini ancak sürücü ile birlikte gelen 4 korucunun hesaplanmadığını dile getiren Ocak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tanık bırakmamak için 4 korucu da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde askerler tarafından trafiğe kapatılan yola çıktı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Yolu kesen özel tim, önce minibüsü silahla taradı. Attıkları roketler sonucu minibüs ve içindeki 10 ceset kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi." ‘BAŞVURULAR SONUÇSUZ KALDI’ İstanbul'da "Barış için Bir Araya Çalışma Grubu’nun çağrısıyla, sivil toplum kuruluşlarının üyelerinden oluşan bağımsız bir heyet Genelkurmay Başkanlığı aleyhinde, "toplu cinayete azmettirme ve haber alma özgürlüğüne müdahale” iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğunu söyleyen Ocak, yapılan bütün başvuruların sonuçsuz kaldığını belirti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 'ne (AİHM) taşınan davada Türkiye'nin etkin soruşturma yapmadığı için mahkûm olduğunu dile getiren Ocak, “Katliamdan 13 yıl sonra dönemin bakanlarından Adnan Ekmen yaptığı itirafta: 'Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. PKK'nın değil, JİTEM'in işiydi, söyleyemedik' dedi. Güçlükonak katliamının faili devlettir. Bu katliamı planlayanlar, uygulayanlar, örtbas edenler, gerçeği değiştirerek toplumu yanlış bilgilendirenler bilinmektedir” diyerek katliam yapanların hesap vermesini istedi. Maside Ocak, metni okuduktan sonra gözaltına alınarak, Taksim Polis Merkezi'ne götürüldü.