Türkiye yargısının aynası Dink cinayeti- DOSYA 2 2017-01-17 09:03:06 İSTANBUL - “Türk düşmanı Ermeni” olarak hedef haline getirilen Hrant Dink cinayetinin üzerinden 10 yıl geçse de, cinayetin failleri henüz ortaya çıkmış değil. Bir dönem failleri Ergenekon içerisinde arayan yargı, şimdi de failleri Gülen Cemaati içerisinde arıyor. Dink cinayetindeki 10 yıllık yargı pratiği Türkiye’de yargının gelmiş olduğu noktayı da gözler önüne seriyor. “Türk düşmanı Ermeni” olarak hedef haline getirildikten sonra öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink için adalet arayışı yer yer basın açıklamaları ile yer yer adliyeler önünde tutulan nöbetlerle 10 yıldır devam ediyor. En uzun sürelisi olan ise Hrant’ın Arkadaşları’nın Çağlayan Adliyesi önünde başlattığı eylem oldu. 10 yıldır adalet arayışı devam etse de henüz cinayetin arkasındaki esas faillere, tetiği çekenler kadar Dink'in öldürülmesine göz yumup bu cinayete “yol verenlere” ulaşılmış değil. "Türklüğe hakaret" kararı sonrası Hrant Dink’e yönelik tehdit atmosferi her geçen gün büyümeye başladı. Yeni davaların ardı arkası kesilmedi. Duruşmalar sırasında adliye önünde eylemler yapıldı, saldırı girişimleri yaşandı. ‘BEYAZ BERELİ’ TETİKÇİ Tüm bu olaylar silsilesiyle açıkça hedef haline getirilen Dink, 19 Ocak 2007'de Agos yakınlarındaki bir bankadan çıktığı sırada “beyaz bereli” bir tetikçi tarafından katledildi. Kalabalık caddede Dink'i ensesinden vurarak kaçan katilin görüntüleri de kısa sürede televizyonlarda yayınlanmış, katilin Ogün Samast isimli bir kişi olduğu ortaya çıkmıştı. Tetikçi Ogün Samast'ın olay günü yalnız olmadığı görüntülerden anlaşılıyordu. Samast, yıllar sonra verdiği ifadesinde, “Olay günü Şişli’ye gittim ve adresi buldum. İki şahsın beni takip ettiğini gördüm. Oradaki ankesörlü telefondan Yasin Hayal’i aradım, ‘Abi beni takip edenler var polis var sanki arkamda’ dedim. Yasin de kendinden emin bir şekilde bana ‘olabilir onlar bizden’ dedi” sözlerini sarf etmişti. KAMERA KAYITLARI YOK EDİLDİ Ayrıca polis tarafından toplanan cinayet anına ilişkin kamera ve mobese kayıtlarının önemli bir kısmının yok edildiği, dosyaya konmadığı yargılamanın sonraki aşamalarında ortaya çıkmıştı. İstihbaratın “yardımcı elemanı” Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci'nin emniyet ve jandarma görevlilerine cinayetin işleneceği yönünde bilgi vermelerine rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı da sonradan ortaya çıkmıştı. Üstelik Erhan Tuncel, Dink'in öldürüleceği bilgisini cinayetten önceki son bir yıl içerisinde tam 17 kez emniyet yetkililerine ilettiği de F istihbarat raporlarında ortaya çıkmıştı. TALAT PAŞA CİNAYETİ İLE BENZERLİK GÖSTERİYOR Cinayetin işleniş biçimi de neredeyse bir asır önceki bir suikastla çarpıcı şekilde benzerlik taşıyordu. Ermeni tehcirinden sorumlu Talat Paşa, Berlin’de 15 Mart 1921 günü Ermeni Sogomon Tehliryan tarafından, tıpkı Dink gibi ensesinden vurularak öldürülmüştü. İşleniş şekli “önceden belli” olan cinayetle açık bir mesaj veriliyordu. Nitekim Trabzon Emniyeti’nde görevli polis Muhittin Zenit'in cinayetten hemen sonra “yardımcı eleman” Erhan Tuncel'le yaptığı konuşmada “Ne oğlum, direkt kafaya sıkmışlar... Tek farklılık, kaçmayacaktı ama bu kaçtı” dediği tespit edilmişti. ANKARA VE İSTANBUL’A FARKLI F4 Ayrıca Trabzon'dan İstanbul ve Ankara'ya gönderilen “Dink'in açıkça öldürüleceği” bilgisini içeren F4 raporunda farklı ifadeler kullanıldığı, İstanbul’a gönderilen raporda “ses getirici bir eylem”den bahsedildiği, Ankara’ya gönderilen raporda ise “Hrant Dink’in öldürüleceği” bilgisi olduğu belirlendi. F4 denilen istihbarat raporu, Emniyet İstihbarat Dairesi'ne terfi ettirilen dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç'in imzasını taşıyordu. Trabzon jandarması tarafından, Samast'ın yakalanmasından 1.5 saat önce hazırlanan raporda ise cinayet silahının Ardeşen el yapımı olduğu bilgisi açıkça yer alıyordu. Başbakanlık müfettişlerince, dönemin Jandarma Komutanı Albay Ali Öz'e bunun nasıl olabileceği sorulmuş, Albay Ali Öz cevap vermemişti. HİÇBİR ÖNLEYİCİ ÇALIŞMA YAPILMAMIŞ Trabzon Jandarma, Emniyet ve İstanbul Emniyet görevlileri, Dink cinayetinin işleneceğini ayrıntılarıyla bildikleri halde hiçbir önleyici çalışma yapmadıkları gibi cinayetten sonra, belgeleri eksik gönderdikleri, bazı deliller üzerinde tahrifat yaptıkları, sahte belgeler düzenledikleri, arşivlerde temizlik yaptıkları da ortaya çıkan başka bir detaydı. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında İstanbul Emniyeti’nde de sahte rapor düzenlendiği ortaya çıktı. Emniyet personelinin, Trabzon'dan gelen ihbar üzerine “Yasin Hayal'i araştırdık” demelerine rağmen cinayetten sonra 22 Ocak 2007 tarihinde bu araştırmanın yapıldığı müfettişlerce ortaya çıkarıldı. İLK DAVA AÇILDI Nisan 2007’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “tetikçi” Ogün Samast, azmettiriciler Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 18 kişi hakkında dava açıldı. Ogün Samast’ın dosyası yaşı küçük olduğu için İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilirken mahkeme, Samast'a “tasarlayarak adam öldürmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak” suçlarından toplam 22 yıl 10 ay hapis cezası verdi. MAHKEMEDEN SANIKLARA BERAAT 5 yılda görülen 25 duruşma sonunda 17 Ocak 2012’de mahkeme, bütün sanıkların ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan beraatine karar verdi. Yasin Hayal, “Hrant Dink’i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Erhan Tuncel, “patlayıcı madde imal etmek, kullanmak” suçlarından 10 yıl 6 ay hapse mahkum oldu. Aynı gün tahliye edildi. Mahkemenin “örgüt yok” kararına Dink ailesi avukatlar ise "Olayın üzerinden 5 yıl geçti. 5 yılda, Arat Dink’in de dediği gibi bizimle dalga geçtiler. Meğer dalganın büyüğünü en sona bırakmışlar. Meğer Hrant büyük bir planın parçası olarak değil, 3-5 kendini bilmez tarafından öldürülmüş. Bu kadarını beklemiyorduk. Gerçekten bu kadarını beklemiyorduk'' sözleri tepki gösterdi. SAVCI İTİRAZ ETTİ Mahkemenin kararını savcı Hikmet Usta'nın “Örgüt de var, delil de var” diyerek temyiz etmesinin ardından Yargıtay, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi olduklarına karar verdi. Yargıtay’ın bozma kararına uyan İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkları, “suç işlemek için örgüt kurmak, yönetmek ve kurulan örgüte üye olmak” suçlarından yeniden yargılamaya başladı. Ogün Samast'ın "suç örgütüne üye olmak" suçlamasıyla yargılandığı İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava da ana dava ile birleştirildi. SORUMLULAR TERFİ ETTİRİLDİ Cinayette ihmal ve sorumlulukları olan kamu görevlisi isimler soruşturulmak bir yana, çeşitli görevlere terfi ettirilerek ödüllendirildi. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler Kamu Güvenliği Müşteşarlığı'nın ardından İçişleri Bakanı yapıldı. Dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ise Osmaniye Valiliği'ne atandı. Dink 2007’de öldürüldüğünde İstihbarat Daire Başkanlığı görevinde bulunan Ramazan Akyürek, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığına, Hrant Dink'in “ölüm fermanım” dediği Yargıtay kararında imzası bulunan Mehmet Nihat Ömeroğlu da Türkiye'nin ilk ombudsmanlığına atandı. Suikast istihbaratını ilk alan isim olduğu iddia edilen dönemin İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın başına getirildi. Dinç aynı zamanda Erhan Tuncel'i “yardımcı eleman” olarak emniyet bünyesine alan isimdi. İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ise 1. Sınıf Emniyet Müdürü oldu. İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ise emniyet müdürlüğü sırasına girdi. Dink cinayeti sorumlularından dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü amiri Ercan Demir ise Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne atandı. Dink'in katili Samast ile hatıra fotoğrafı çektiren polis Yakup Kurtaran, Malatya Emniyet Müdür Yardımcılığı'na kadar yükseldi. AİHM TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ 14 Eylül 2010'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ölümünden önce Hrant Dink'in ve daha sonra ailesinin yaptığı 5 ayrı başvuruyu ele aldığı davayı ortak bir karara bağladı ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) “yaşama hakkı”, “ifade özgürlüğü” ve “etkili başvuru” hakkıyla ilgili maddelerini ihlal ettiğine yer verdi. 14 Aralık 2010'da kesinleşen kararda, "Hrant Dink'in koruma başvurusunu beklemeksizin kendisinin yaşamını korumak, cinayet planlarından haberdar olan resmi makamların ödeviydi" ifadeleri kullanıldı ve Türkiye, Dink ailesine 113 bin Euro tazminat ödemeye mahkum edildi. YENİDEN YARGILAMA YOLU AÇILDI Aile kararla beraber Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu ve dosya yeniden açıldı, kamu görevlileri için soruşturma izni istendi. 26 Temmuz 2014’te HSYK 3. Dairesi Dink’in ölümünde görevlerini ihmalden Ramazan Akyürek, Reşat Altay, Engin Dinç, Faruk Sarı, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan için soruşturma izni verdi. Yine Dink ailesinin şikayeti üzerine dönemin vali yardımcısı Ergun Güngör, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler ve 6 polis hakkında soruşturma izni istendi. Uzunca bir sürenin ardından kamu görevlisi dokuz isme de yargılama yolu açıldı. 2014 yılında soruşturmada kamu görevlilerinin ifadelerinin alınması ve tutuklama kararıyla yeni bir sürece geçildi. Cinayet döneminde Trabzon İstihbaratında görevli Muhittin Zenit ve Emniyet Amiri Özkan Mumcu 13 Ocak’ta tutuklandı. Yine dönemin Trabzon İstihbarat Şubesi'nde amir olan ve Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne terfi ettirilen Ercan Demir ise 19 Ocak'ta tutuklandı. 27 Şubat'ta ise Eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek mahkeme tarafından tutuklandı. “Paralel Yapı” soruşturmasında tutuklu bulunan Ali Fuat Yılmazer'le birlikte soruşturma kapsamında tutuklu kamu görevlisi sayısı böylelikle 5'e yükselmiş oldu. 20 Ekim'de soruşturma savcısı Gökalp Kökçü tarafından aralarında Celalettin Cerrah'ın da olduğu 26 kamu görevlisi hakkında iddianame hazırladı. İki kez iade edilen iddianame üçüncü seferde kabul edildi. İddianamede Gülen Cemaati yapılanmasının, emniyet içindeki oluşumunu tamamlamak için cinayeti önlemediği belirtildi. Savcının "yol verilen cinayet" diye tanımladığı cinayet ile Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının da önünün açıldığı ifade edildi. Kamu görevlilerinin ihmaline yönelik soruşturmada son dönemlerde oldukça önemli bilgilere ulaşıldı. Bunlardan biri tetikçi Ogün Samast’ın İstanbul’a gittiği sırada Trabzon İstihbarat Şubesi’nden çok sayıda görevlinin terminalde bulunduğunun ortaya çıkmasıydı. Ayrıca Dink'in öldürüldüğü sırada çevrede 5 jandarma görevlisinin bulunduğu telefon kayıtlarından tespit edilmesiydi. Dink’in Bakırköy’deki evinin bulunduğu bölgenin HTS kayıtları incelemesinde jandarmaya ait bazı telefon numaralarının Dink’in evinin bulunduğu bölgede sinyal verdiği tespit edildi. Bazı jandarma görevlilerinin Dink’in evinin çevresini de cinayetten önceki dönemde izledikleri ortaya çıktı. Soruşturma dosyasında yer alan görüntülerdeki üç kişinin “Ogün Samast’a yardımcı-gözlemci ve takipçi olan” jandarma görevlileri olma ihtimâli üzerinde durulurken, yine cinayet gününe ait silinen banka kamera kayıtlarına ilişkin tutulan tutanak bulundu. Bu tutanak cinayetten tam 9 yıl sonra ortaya çıkıyordu. Soruşturma ile ilgili son gelişmelerden birisi de kamu görevlileri hakkındaki davayı açan ve jandarma hakkında kritik bilgilere ulaşan Savcı Gökalp Kökçü'nün soruşturmadan alınarak Genel Hazırlık Soruşturma Bürosu’nda görevlendirilmesi oldu. OLAY YERİNDE JANDARMA OLDUĞU TESPİT EDİLDİ Dink’in öldürülmesine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca yürütülen soruşturmada Dink’in öldürüldüğü saatlerde olay yerinde jandarma görevlilerinin olduğu tespit edilmişti. Ancak savcı Gökalp Kökçü, jandarmayı kamu görevlileri ile ilgili hazırladığı iddianameye dahil etmemesi dikkat çekti. ASKERLERE GÖZALTI 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Kökçü, 26 Temmuz 2016'da yeniden soruşturmanın başına getirildi. 27 Temmuz'da İstanbul ve Trabzon’da 4 jandarma ve bir yayınevi sahibi tutuklandı. 31 Temmuz'da aralarında askerlerin de bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı. 3 Ağustos'ta ise Fox TV Haber Müdürü Ercan Gün, Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Aynı gün jandarma görevlilerinden Jandarma Uzman Çavuş Abdullah Dinç tutuklandı. 7 Ağustos'ta da dönemin Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinden Ergün Yorulmaz tutuklandı.9 Ağustos'ta eski astsubay Emre Cingöz, Hrant Dink cinayetinin olduğu gün olay yerinde olduğu gerekçesiyle, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, "Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması üyeliği” ve “kasten öldürmeye iştirak" suçundan tutuklandı. Aynı gün Şüpheli jandarma astsubaylar Mustafa Küçük, Mikdat Özbek, eski uzman çavuşlar Rahmi Özer ile Musa Yıldırım ise aynı suçlardan, adli kontrol uygulanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 16 Ağustos’ta Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, jandarma istihbarat görevlisi Astsubay Veysel Şahin, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli Astsubay Ecevit Emir ve Uzman Jandarma Adem Sarıgöl tutuklandı. Hrant Dink cinayeti davasında “örgüt olmadığı”nı söyleyen ve iki kişi dışındaki sanıkları tahliye eden mahkemenin başkanlığını yapan hakim Rüstem Eryılmaz 20 Ağustos’ta Gülen Cemaati soruşturması kapsamında tutuklandı. 25 Ağustos’ta ise gazeteci Ercan Gün ile Dönemin Trabzon Jandarma İstihbarat Müdürü Metin Yıldız tutuklandı. Tutuklu yargılanan Ogün Samast, Yasin Hayal, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı C Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve dikkat çeken isimlerden. Yapılan yargılamada ise, sanıkların haklarındaki suçlamalara karşı savunma yapmalarından öteye gidebilmiş değil. Hrant Dink'in katledilmesinde payı olan isimlerden olduğu belirtilen ve 26 yıla kadar hapsi istenen Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ise, geçtiğimiz Ekim ayında Eskişehir Emniyet Müdürü olarak atandı. Dink cinayeti ilk işlendiği dönemlerde failleri, “Ergenekon failleri” arasında arayan yargı, failleri bugün de darbe girişimi sonrası Gülen cemaati içerisinde arar durumda. YARIN: 10 yıldır adalet aranan dava Yasin Kobulan - dihaber