‘Hrant Dink cinayetinde kimse masum değil’ 2017-01-19 13:30:44 İSTANBUL - Dink Ailesi avukatı Erdal Doğan, 10 yılını geride bırakan Hrant Dink cinayeti için “Kimse masum değil” diyerek, Başbakanlık, Adalet ve İçişleri Bakanlığının sorumluluğuna işaret etti. Doğan, Dink cinayeti üzerinden siyasi hesaplaşmanın adaletin sağlanmasını ortadan kaldırdığını söyledi. 10 yıl önce bugün genel yayın yönetmenliği yaptığı Agos Gazetesi önünde katledilen Hrant Dink’in arkadaşları, ailesi ve sevenleri, Dink’i katledildiği yerde anacak. 10 yıldır sonuçlanmayan davanın duruşmasına yarın yine Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı C Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer savunmasıyla devam edilecek. Yılmazer geçtiğimiz Salı günü savunmasında, "Bizi silahlı terör örgütü yöneticisi yaptılar. Terör örgütü yöneticisine bakar mısınız? Hepsi Başbakan Erdoğan ve yetkililer tarafından atandı. Niye bir tek siyasi yetkili yok burada. Ergenekon, Balyoz soruşturmaları için emir veren bizzat dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. KCK operasyonlarının talimatını bizzat Başbakan Erdoğan verdi. Tüm planlamasını Başbakan yaptı" şeklinde önemli iddialarda bulundu. Hükümet, Dink cinayetinde “Gülen cemaatini” işaret ederek, sorumluluk almazken, Dink Ailesi avukatlarından Erdal Doğan, Yılmazer'in sözlerini ve davanın seyrini değerlendirdi. BAŞBAKANLIK, ADALET VE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI SORUMLU Doğan, bugün Gülen Cemaati'nden soruşturulan ya da kovuşturulan birçok kişinin bir dönem AK Parti hükümetinin hem idari ve bürokratik hem de siyasi bir ortağı olduğunu hatırlattı. Cinayette Başbakanlık, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere yetkili kişilerin sorumluluğunun olduğunun altını çizen Doğan, şunları söyledi: “Özellikle Hrant'ın katledilmesine giden o yolda Adalet Bakanı Cemil Çiçek vardı. Hrant'a yönelik o linç tayfasının Ermeni Konferansı'ndaki tutumu, Adalet Bakanı olarak yargılamadaki tarzı ve cinayet sonrasındaki söylemleriyle Çiçek'i sorumlu görmek mümkün. Yine o dönemin İçişleri Bakanlığı'nın gelişmelerden haberi olmazsa bile siyasi bir sorumluluğu olmuştur. Aynı zamanda Başbakanlığın da siyasi sorumluluğu söz konusudur. Hrant Dink cinayetine gitmeden önce, kendi gazetesi önünde tüm kamuoyu önünde tehdit edilirken, mahkemelerde polisin gözü önünde linç edilirken, bir koruma tahsis edilmemiş olması, onunla ilgili o kadar öldürme planları yapılırken, buna dair ihbarlar varken, hasıraltı edilmiş olması tabi İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlığın siyasi sorumluluğunu otomatikman doğurur. SİYASİ SORUMLULUK KARARTILIYOR Hrant Dink cinayetinde maalesef o dönem içerisinde siyasi sorumluluk hiçbir şekilde alınmadı, aynı şekilde bahsi geçen davalarla ilgili bir siyasi sorumluluk alınmış değil. Bu nedenledir ki hükümet kendi iktidar ortağıyla yol ayrımına girdiğinde tüm bu gibi davaları sanki onların kontrolünde yapılmış gibi tümüyle onların üzerine yıkma durumu Hrant Dink cinayeti özelinde söylersek siyasi sorumluluğu ve siyasi organizasyonu karartma durumu söz konusu olur. Elbette ki Fetullah Gülen grubuna dair bürokratlar ve onlarla ilişkilendirilen kişilerin sorumlulukları yok değil. Ama bunun yalnızca onlarla sınırlandırılması ve örtülmüş olması Dink cinayeti ve diğer davalar üzerinden bir başka siyasi hesaplaşmayı gündeme getiriyor. Bu da hem adaletin bulunmasını ortadan kaldırıyor hem de diğer faillerinin ortaya çıkmasını engelliyor." 'CİNAYET SİYASİ ÇEKİŞMEYE DÖNÜŞTÜRÜLMEMELİ' Bütün eğilimlerin cinayetin Gülen Cemaati’ne yıkılacağını gösterdiğini dile getiren Doğan, şöyle devam etti: "Hükümetin yapmadığı bir şey değil. Yarın öbür gün düşmanlaştırdığı kesimlere daha sonra ittifak haline tekrar dönüyor. İttifak halinde olduğu zaman da sorumlulukları olan gruplar, kişiler bir bakıyorsunuz cezasızlık haliyle de karşı karşıya kalabiliyor. Bazen bütün bir sorumluluğu bir gruba yıkmak asıl failleri veya diğer siyasi organizasyonu görünmez kılıyor, perdeliyor. Bazen de siyasi bir hesaplaşma, kapışma ve pazarlık konusu da yapabiliyorlar. O açıdan da kaygı verici bir durum. Hrant Dink cinayetiyle ilgili kimse masum değil. Masumiyet konusuyla ilgili bir siyasi cinayet davası ve çekişme haline dönüştürülmemeli. Bu dönüştürüldükçe de ortada sanki hiç kimse sorumlu olmazmış gibi bir sonuç da çıkabilir. Bu kaygıyı taşıyoruz." ‘HÜKÜMET 9 YIL GÖRMEZDEN GELDİ’ Hrant Dink cinayetinin ardından soruşturulan, kovuşturulan ve tutuklanan bazı subay ve emniyet mensuplarının sorumluluklarını avukatları olarak dillendirdiklerini belirten Doğan, "Aradan 9 yıl geçtikten sonra bunların tahliye edilmesi siyasi bir kamplaşma ve hesaplaşmanın parçası haline getirildi. Yoksa dönemin istihbarat daire başkanı, jandarma komutanının bu cinayetteki sorumlulukları çok açıktı. Yine İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün, bunlar hangi gruba ve örgüte mensup olursa olsun sorumlulukları ortaya çıktı. Hükümet bunları 9 yıl görmezden geldi, ellerindeki kamera kayıtlarına bu konuyla ilgili davaya dahil etmedi, cinayet öncesi ve sonrası görevliler ortaya çıktı. Biz bunların sorumluluklarını o zaman çizmiştik. Yıllar sonra bu durumun siyasi hesaplaşmada bir koz olarak kullanılması bizi kaygılandırıyor. Yarın öbür gün bu hesaplaşma pazarlık konusu ile ortadan kalkarsa bir bakarsınız ki cinayetten geriye hiçbir şeyi kalmamış da olabilir" şeklinde konuştu.