Hukukçular: Toplumun canını yakan her şey için 'Hayır' 2017-01-26 09:01:47 ANKARA - Hukukçular, Anayasa düzenlemesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarın "yargılanma" korkusuyla hazırlandığını belirterek, "Bu Anayasa değişikliği aslında merkezileşmeden de öte tek lidere bağlılık açısından bir hukuksal zemin yaratmaya çalışıyor. En az Beştepe Sarayı kadar kaçak. Toplumun canını yakan her şey için 'Hayır' demek lazım" dedi. İktidarın suçlarını örtmek amacıyla Anayasa değişikliğini hayata geçirmeye çalıştığının altını çizen avukat Kazım Bayraktar, “Hem dünyada hem Türkiye’de bu tarz iktidarlar kapitalizm ile siyasal bir merkezileşmeye gidiyor. Yani güçler ayrılığı idi, demokratik ilkelerdi, hukuk devleti ilkeleriydi bunları ağır ağır yok etmeye başladılar. Hepsinde de merkezileşme tek bir lidere bağlılık şeklinde bir eğilim söz konusu” dedi. Yapılan değişiklikle zaten bağımlı olan yargının daha da bağımlı hale getirildiğini belirten Bayraktar, değişimle tek bir kişiye yani Erdoğan’a biat eden bir devlet yapısının ortaya çıkarıldığını söyledi. ‘KORKULARIN ESERİ DEĞİŞİKLİK’ Bayraktar, Erdoğan’ın yargılanmamak için elinden geleni yaptığını ve bu yüzden de klasikleşmiş devlet yapısının terk edileceğini ifade etti. Bayraktar, şöyle devam etti: “Her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak zorundalar çünkü iktidardan düştükleri taktirde ya yurt dışına gidecekler ya da yargılanacaklar. Böyle olunca bu merkezileşme aynı zamanda onların korku ve kaygılarına göre şekil alıyor. Böylece ortaya çok garabet durumlar da çıkıyor. Yani bu Anayasa değişikliği aslında merkezileşmeden de öte tek lidere bağlılık açısından bir hukuksal zemin yaratmaya çalışıyor. Bu devlet sistemi de faşizmdir.” ‘TOPLUMUN CANINI YAKAN HER ŞEY İÇİN HAYIR' Anayasa düzenlemesine "Hayır" demek için toplumun çok fazla gerekçesi olduğunu anımsatan Bayraktar, “Yoksulluğa karşı mücadele için bu anayasaya 'Hayır' demek lazım. İşçi haklarını geliştirmek için bu anayasaya 'Hayır' demek lazım. Doğanın ve doğal kaynakların yağmalanmasına karşı bu anayasaya 'Hayır' demek lazım. Kürtler üzerindeki baskıya, kentlerinin yok edilmesine karşı durmak için 'Hayır' demek lazım. Toplumun canını yakan ne varsa bugün, toplumun en ücra köşesine kadar canını yakan ne varsa hepsini öne çıkartıp bunlardan kurtarmak için bu anayasa değişikliğine 'Hayır' demek lazım” diye konuştu. Hukukçu Halil İbrahim Vargün ise, OHAL rejimi döneminde gerçekleşen Anayasa tartışmalarına halkın katılamadığını çünkü her an iktidar tarafından terörize edilme riski ile karşı karşıya olduğunu dile getirerek, Anayasal değişikliklerinin normal dönemlerde yapılması gerektiğini vurguladı. Vargün, ayrıca Anayasa'nın Meclis'teki tartışma biçimi ile ilgili de şunları söyledi: “Meclis'te 4 parti var ve bu dört partiden bir tanesinin eş genel başkanları tutuklanmış, milletvekillerinin çoğu tutuklanmış adeta devre dışı bırakılmış, ambargo uygulanıyor. Böyle bir ortamda anayasa değişikliği taslağı Meclis'e getirildi. Tartışmaları eskiden Meclis TV'den izlerdik artık o da yok. Yani halktan saklanarak, gizlenerek tartışmalar yürüttüler. Bu da çok sıkıntılı. Toplumun önemli bir kesimi o metinde ne olduğunu konusunda bilgi sahibi değildir.” ŞÜPHELİ ÇOĞUNLUK! Anayasa maddelerinin incelendiğinde yürütme, yargı ve yasam yetkilerinin tek kişinin elinde toplandığının açık olduğunu vurgulayan Vargün, Cumhurbaşkanı yetkilerini denetleyecek mekanizmanın dahi işlevsiz bırakıldığına işaret etti. Vargün, “Dünyanın başka yerlerinde de başkanlık sistemleri var ama orada mekanizmalar var. Burada görülen tek mekanizma şu; 400 milletvekili Cumhurbaşkanı'nı yüce divana götürebilir.‘Partili cumhurbaşkanlığı’ deniliyor bunun anlamı şudur; ‘Bütün milletvekillerini belirleyen Cumhurbaşkanı olacak’ Kendisinin seçtiği kişilerin onu yargılaması eşyanın tabiatına aykırıdır. Böyle bir şey mümkün değil, bunun için Meclis'teki milletvekili sayısı 600’e çıksa dahi 400 vekil yüzde 70’e tekabül ediyor. Anayasa değişikliği için bile daha az oy gerekirken, başka bir yerde neden böyle bir nitelikli çoğunluk aranmıyor?” ‘BU ANAYASA EN AZ BEŞTEPE SARAYI KADAR KAÇAK’ Avukat Alişan Şahin de, Anayasal değişikliklerin bir mutabakat çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade ederek, yapılan Anaysa değişikliğinin hukuk ile alakası olmadığını belirtti. Şahin, “Bu Anayasa değişikliği, kesinlikle yangından mal kaçırma edasıyla, meşruluğu tartışılan bir Cumhurbaşkanı'na bir meşru kılıf uydurma, boğazına kadar suça batmış olan bir kişinin suçlarının hesabını vereceği için ilerdeki zamanda yapılacak yargılanmanın önünü kesmek adına yapılan bir yasam faaliyeti olarak görüyorum. Hukuk ile alakası yok. Bu Anayasa en az Beştepe Sarayı kadar kaçak. Bu yasanın geçmesi durumda ilerde daha çok karmaşa ve kaos yaşanacaktır. Bu yönden de 'Hayır' demek için Meclis'teki anti demokratik oylama şekli bile tek başına yeterli görülmektedir” diye belirtti. ‘DEMEK Kİ TERÖRÜN DOZUNU BU DEVLET AYARLIYOR’ Şahin, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtuluş’un “Referandumda Evet çıkarsa terör biter” sözlerini ise “Bu siyaset adına da insan adına da çok talihsiz ve hiçbir şeyle bağdaşmayan bir açıklama. Demek ki terörün dozunu bu devlet ayarlıyor. İstediği zaman terörü yok edecek, istediği zaman terörü alevlendirecek, benim bu açıklamadan okuduğum budu” şeklinde değerlendirdi. Selami Aslan - dihaber