Hiçbir nesil o günleri unutmayacak! 2017-02-09 11:08:08 ŞIRNAK - Bir yıl önce Cizre bodrumlarında oğlu Mehmet ve Orhan Tunç’u yitiren anne Esmer Tunç, “Değil ben; torunlarım, çocuklarımın torunları bile bu yaşananları unutmayacak” dedi. Babası Orhan Tunç öldürüldüğünde dünyaya gelen “Bêkes”in birinci yaş gününde doğum günü kutlanmadı ve hiç kutlanmayacak! Şırnak’ın Cizre ilçesi Cudi ve Sur mahallelerinde yaralıların günlerce yardım bekledikten sonra yakılarak öldürüldüğü bodrumlar “vahşet bodrumları” olarak hafızalara kazındı. Bir yıl önce olayın yaşandığı her iki mahallenin birleştiği noktada binalar yerle bir edildi, sokaklar ortadan kaldırıldı, enkazları dahi bırakılmadı. Büyük bir yıkımdan dolayı bugün, yaklaşık 200 kişiye mezar olan bodrumların yerleri bile tespit edilemiyor. Bu bölgeden geçip giden insanların kulaklarında, bodrumda yaşananları dünyaya duyuran Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un “Bizimle gurur duyun diz çökmedik” sözü yankılanıyor. ‘BU DERT İÇİMİZDEN GİTMEYECEK’ Yasak süresince yaralılara ve çocuklarına sağ ulaşabilmek için ellerine aldıkları beyaz bayraklara sokaklara çıkanlardan biri olan Mehmet ve Orhan Tunç’un annesi Esmer Tunç, yaşadığı acıyı şu cümleyle dile getirdi: “Biz sağ olduğumuz sürece bu dert içimizden gitmeyecek.” Herkesin insanların yakıldığına şahitlik ettiğini söyleyen Esmer Tunç, “Ölüm, ölümdür, ölüm artık sıradanlaşmış. Sokaklarda öldürülen 17 yaşındaki gençleri de toplayıp benzin döküp yaktılar. Bu dünyada kimse böyle bir şey görmemiş. Filistin’de bile böyle bir zulüm görülmemiştir. Botan, Cizre, Sur, Şırnak, Silvan’ı göçerttiler, evlerini yıktılar, çocuklarını öldürdüler. Erdoğan’ın hedefi Kürtleri öldürmekti” dedi. BEYAZ BAYRAKLARA ATEŞ AÇILDI Bodrumlardaki yaralıların sağ çıkartılması için yürüttükleri mücadeleyi anlatan Esmer Tunç, şöyle devam etti: “Belediye binası önüne geliyordum ve bodrumların olduğu bölüme gitmek için çabaladım. Anneler olarak bodrumların olduğu bölüme kadar yürüdük. Su hatları kesilmişti ama sokaklar çamurlar içindeydi. Taziye evi civarında yürüdük. Sonra askeri araçlar bize korna çaldı. Silah seslerinden sonra iki asker yanımıza gelerek, ‘O tarafa gitmeniz yasak. Teröristler üzerinize ateş açar’ dedi. Sonra başka askerler de geldi ve o askerlere kızdı; ‘Bunlar o teröristlerin anneleri, onlarla konuşmayın’ dedi. Sonrasında ateş açtılar. Direkt üzerimize açmıyorlardı ama bizi korkutmak için etrafımıza sürekli kurşun yağdırıyorlardı. Sonra bizi gözaltına aldılar.” Esmer Tunç, o günleri tekrardan yaşarcasına anlattı ve yaşanan gözaltı sürecinden sonra iki kez daha beyaz bayraklarla bodrumlara doğru yürüyüşlerini ve nasıl engellendiklerini kaydetti. ‘ZULMÜ KABUL ETMİYORUZ’ Bir halk olarak Kürtlerin artık özgürlük istediğini ve gerçekleşen direnişin de bu yüzden başladığını belirten Esmer Tunç, “Biz her başımızı kaldırıp ‘Varız’ dediğimizde baskı, zulüm görmüşüz, kaybolmuşuz. Artık gençlerimiz var ve haklarını istiyor. Çok eskiden askerler köyümüze geldiğinde de çocuklarımız korkar ve koşarak yanımıza gelirdi. Gelip bu topraklara yerleşenler, zulüm edenler olmuş. Atalarımız kabul etmiş ama bugün biz kabul etmiyoruz” dedi. Gözleri yaşlar içinde kimi zaman da sözcükler boğazında düğümlenirken Mehmet Tunç’un mücadelesini dile getiren Esmer Tunç, Mehmet Tunç’un tek isteğinin topraklarının özgürlüğü olduğunu, ailesinin onu koruma güdüsüyle yaklaşmasına da “Ölüm elbet gelecek. Ama şerefli bir ölüme gitmek gerekir” diye yanıt verdiğini aktardı. ‘KİMSENİN ÖNÜNDE BAŞ EĞMEDİ’ Mehmet Tunç’un daha çocuk yaşta baş eğmeyen bir özelliğinin olduğunu söyleyen Esmer Tunç, şöyle dedi: “Hapiste de, yargılanırken de devlete baş eğmedi. Mahkemeye çıktığında, ‘Ben ne senin mahkemeni tanıyorum, ne senin yargılamanı ne de senin bana dayattığın dilini kabul ediyorum. Ben ancak kendi anadilimde savunma yaparım’ demişti. Herkes alkışladı onu. Mehmet yiğitti, kahramandı hayatı boyunca kimsenin önünde baş eğmedi. Ne ağalara, ne koruculara, ne devlete baş eğmedi. Daha çocuk yaşta iken okulda bu yüzden şiddet gördü.” ‘DİRENİŞ KALESİNE ÇEVİRDİLER’ Esmer Tunç, bodrumlarda Mehmet Tunç ile birlikte oğlu Orhan Tunç’un ve kentte saldırıların önüne geçmek için gelen öğrencilerin yaşamlarını yitirdiğini hatırlattı. Çocuklarının mücadelesinin öldürülmelerine rağmen bitmediğini, dünyanın dört bir yanında onların fotoğraflarının ellerde olduğunu belirten Tunç, “İki kardeş sonuna kadar mücadele etti omuz omuza. Cizre’yi bir direniş kalesine dönüştürdüler” diye konuştu. Esmer Tunç’un, son sözü de “Değil ben; torunlarım, çocuklarımın torunları bile bu yaşananları unutmayacak” oldu. ‘BÊKES BABASINI GÖREMEDİ’ Mehmet Tunç’un kardeşi Orhan Tunç da bodrumlarda öldürülenlerdendi. Hamile olan eşi Güler Tunç’u doğumdan önce arayarak “Ben gelirsem çocuğumun adını koyarım ama gelemezsem adı ‘Bêkes’ olsun” diyen Tunç, bebeği doğduktan 1 gün sonra onu bir kez göremeden yaşamını yitirdi. Eşi ile sürekli telefonda konuştuğunu, öldürüldüğü gün de kendisini arayarak, “Af Örgütü bizi aradı, bizi bugün hastaneye götürecekler” dediğini belirten Güler Tunç, eşinin ve yanındakilerin o sabah katledileceklerini bilmeden hastane kapısında beklediklerini söyledi. DOĞUM GÜNÜNÜ KUTLAMAYACAK Kendisi için en büyük acının oğlunun bu acıyı ve kimsesizliği yaşaması olduğunu söyleyen Tunç, “Orhan’ın aşkını, sevgisini bir köşeye koydum Bêkes’e üzülüyorum. Herkesin bir babası var ama Bêkes’in yok. Bêkes büyüyor ama babasız...” dedi. Tunç, babasının ölüm tarihine denk gelen Bêkes’in doğum gününün de kendilerine mutluluk vermediğini, bu yüzden kutlamayacaklarını söyledi. Dicle Müftüoğlu / Zozan Fendik - dihaber