10 Ekim davası: Bu ülkenin aydınlarını sadece biz değil siz de kaybettiniz 2017-02-09 19:42:33 ANKARA - 10 Ekim katliamında yaralanan ve hala hastanede tedavi gören Cihan Andiç’in babası Ahmet Andiç, kutuplaşmadan medet umanların seçime ramak kala Diyarbakır'ı kana buladığını söyledi. 10 Ekim Ankara katliamının ikinci duruşması 4’üncü gününde devam ediyor. Ankara Adliyesi 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden duruşmaya çok sayıda müşteki, avukat, tutuklu sanık ve izleyici katıldı. Müşteki ifadeleri sırasında zaman zaman duygulu anlar yaşanırken, kimi zaman fenalaşan müştekiler de oldu. ‘MEĞER DEVLET HER ŞEYİ PLANLAMIŞ’ Katliamda yaşamını yitiren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğrencisi Güney Doğan’ın annesi müşteki Derman Doğan, verdiği ifadede oğlu Güney’in hayalleri olduğunu fakat katliam ile engellendiğini söyledi. Anne Doğan şunları ifade etti: “Güney 23 yaşındaydı. Dünya güzeli bir çocuktu benim oğlum. Hayalleri vardı. Güney'in astımı vardı, her an onun korkusuyla yaşıyordum. Güney'in tek hayali, herkes farklı düşünürken, ‘Ben okulu bitirince kimsesiz öğrencileri okutacağım’ diyordu. Güney'im silahsızdı. Savaşa değil, barışa, kardeşliğe, özgürlüğe gitti. Devlet izin vermişti, bunun için bomba kimsenin aklına gelmedi, o bir devlet oyunu olduğunu anlayamadı. Meğer devlet her şeyi planlamış. Polis yerinde bekliyormuş, kimsenin bundan haberi yokmuş, şimdi 81 il benim memleketim, benim kardeşim. Ben pırıl pırıl çocuk yetiştirdim, katil yetiştirmedim ama bu devlete katil lazımmış.” ‘ADALET OLSAYDI BEN DE BURADA OLMAZDIM’ Anne Doğan ifadesinde ayrıca adalete inanmadığını da belirtti. Doğan, “Ne yaptı devlet, hiç çocuğu yokmuş gibi 2 bomba patlattılar, yetmiyormuş gibi gaz sıktılar. Herkes küçükken çocuklarını polisle korkuturdu. Ben ‘o da devlet memuru’ derdim. Meğer öyle değilmiş. Onda kalp yoksa gaz da sıkar, her şeyi yapar. İnsan olsaydı, gaz sıkmazdı. Yaralılara erken müdahale edilebilseydi, daha çok insan kurtulurdu, belki Güney de kurtulurdu. Artık benim adalete de güvenim kalmadı. Adalet olsaydı ben de burada olmazdım. Umarım bundan sonra kimse ölmez diyorum. Hiç kimse ağlamasın” şeklinde konuştu. ‘BU ÜLKENİN AYDINLARINI SADECE BİZ DEĞİL SİZ DE KAYBETTİNİZ’ Katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik’in ablası Edge Tedik Ejderoğlu da “Bu ülkenin aydınlarını, önderlerini sadece biz değil, siz de kaybettiniz. O bizim canımız, kardeşimiz, yoldaşımızdı. Onunla planlar yapmıştık. Çocuklarım dayılarını kaybetti. Çocuklarım, ‘Anne üzülme, dayım sadece yürüyemiyor ve güneşi göremiyor’ diyor. Tüm sorumlulardan şikayetçiyim. Buradakilerden ve yakalanmayanlardan şikayetçiyim. Siyasi sorumlulardan, sorumlu kamu görevlilerinden şikayetçiyim” şeklinde ifade verdi. ‘POLİS NİYE SALDIRIR, NİYE MÜDAHALE EDER?’ 10 Ekim barış mitingi için Ankara’ya Maraş’tan gelen müştekilerden Mehmet Eren, katıldıkları mitingin barış mitingi olduğunu bu yüzden de aklına katliam gibi bir olayın olacağını düşünmediğini ifade ederek, şunları söyledi: “Mitinge gittik çünkü biz haber bültenlerinde asker polis ölümü görmek istemiyorduk, diğer yandan Taybet Ana’nın, Miray bebeğin ölmesini istemiyorduk. Karmaşık duygular içindeyiz. 10 dakika önce çay içtiğiniz arkadaşınızın parçalanmış bedenini arıyorsunuz. Bunu nasıl anlatır, tarif edersiniz? Bana bir süre baygın kaldığımı söylediler. Kendime geldiğinde kopmuş bir kol vardı. Ayşegül duman ayağa kalkamıyordu. Gaz bulutu yükseliyordu o sırada. Yaralarımızı sarmaya çalışanlar bir anda kaçıştılar. Polis niye saldırır, niye müdahale eder? Ne olmuştu? Sanıklar sanki komşu kavgasından buradalarmış gibi, bizden daha özgüvenliler. Herkesten şikayetçiyiz, sebep olan herkesin yargılanmasını istiyoruz.” ANDİÇ: TOPLUM BARIŞ VE HUZURA SUSAMIŞ DURUMDA Katliamda yaralanan ve hala hastaneden tedavisi süren Diyarbakırlı Cihan Andiç’in babası müşteki Ahmet Andiç da ifade verdi. Andiç, Gar’da bulunanların uzun süren kirli savaşın sona ermesi için mücadele ettiklerini ifade ederek, şunları söyledi: “Uzun süredir ülkede bir kirli savaş sürüyor. Toplum barış ve huzura susamış haldedir. 2012'de barış süreci başlatıldı, kutuplaşma yerini diyaloğa bıraktı. Toplum barışa umutlanırken, bilinçli bir şekilde tekrar gerildi. İktidar sahipleri gerilimden medet umar hale geldi. Kutuplaşmadan medet umanlar seçime ramak kala Diyarbakır'ı kana buladı. Ben oradan tesadüfen kurtuldum. Seçim sonrası halklar kararını verdi, tek parti iktidarı yerine ortaklaşın çağrısı yaptı. Muktedirlerse, bunu kabul etmedi. Şer ittifakı, Suruç Katliamını gerçekleştirdi. Böyle bir ortamda ne yapılabilirdi? Sendikalar, odalar, partiler Ankara'da bir araya gelerek toplumsal barış çağrısı yapmak istediler.” ‘DEVLETİN TÜM KURUMLARINDAN ŞİKAYETÇİYİM’ Andiç son olarak şunları söyledi: “Cihan'ın 2 çocuğu korkuyor. Yatağına yaklaşmıyor. Çünkü artık onları sırtına alan bir babaları yok. Arkadaşların anlatımlarından çıkan, bu bir ihmal, 2 kişinin saldırısı değil. Bu belli bir gücün muhaliflerini etkisizleştirmek için gerçekleştirdiği bir eylemdir. O yüzden ben, bana sahip çıkması gereken devletin böyle kastından dolayı tüm kurumlarından, suça iştirak eden kişilerinden şikayetçiyim.” ‘ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ O GÜN BİZE CENAZE ARACI DAHİ VERMEDİ’ Katliamda yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ümit Seylan’ın abisi Ömer Seylan da kardeşinin katliamdan 3 gün sonra kardeşinin cenazesinin DNA ile eşleşmesi ile bulduğunu belirtti. Seylan, “Ankara Büyükşehir Belediyesi o gün bize cenaze aracı dahi vermedi. Erzurum'a cenazeyle girişte bizim önümüzü de polisler kesti, bizi saldırı olacağı iddiasıyla çevreyoluna yönlendirdi. Biz ancak oradan Tekman'a gittik. Bize orada da ambulans tahsis edilmedi. Ben merak ediyorum, neden bize böyle davrandılar, çünkü 'öteki'ydik. Başta buradaki eli kanlı caniler olarak sorumluluğu olan herkesten şikayetçiyim” şeklinde konuştu. ‘ÜNİVERSİTEDE KATLİAMI ANDIM, CEZA ALDIM’ Ankara Katliamında İstanbul’dan gelen ve katliamda yaralanan müşteki Uğur Erman Karakoç ise okuduğu üniversitede 101 kişiyi andığı için okuldan uzaklaştırıldığını ifade etti. Karakoç şunları söyledi: “Üniversitede hayatını kaybedenler için anma yaparken, güvenlik güçleri geldi beni darp ederek gözaltına aldı. Benim yaralandığım, arkadaşlarımın hayatını kaybettiği katliamı andığım için gözaltına alındım, sonra yine soruşturma açıldı yine bana ve ceza aldım. Başbakan, Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı ve diğerlerinden şikayetçiyim.” Uğur Erman Karakoç son olarak Adnan Yücel’in şiirlerinden şu bölümü okudu: Saraylar saltanatlar çöker, kan susar birgün, zulüm biter. Menekşeler de açılır üstümüzde, leylaklar da güler. Bugünlerden geriye; bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler...