'Kızıltepe JİTEM Davası devletin suçlarını ortaya koymaktadır'

ANKARA - Kızıltepe JİTEM Davası'nda konuşan müşteki Şehmus Süer, emekli Albay Hasan Atilla Uğur'un kendilerini tehdit ettiğini belirtti. Müşteki avukatı Erdal Kuzu da, davanın 90'lı yıllarda yaşanan devletin suçlarını ortaya koyduğunu ifade ederek, "Herkesin SEGBİS ile katıldığı bir davada istenilen sonuca ulaşılabilir mi?” diye sordu.

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-96 yılları arasında 22 kişinin gözaltında kaybedilmesi ve infazla ilgili emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir’in yargılandığı Kızıltepe JİTEM Davası'nın 8'inci duruşması Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Mahkemede tutuksuz sanık Ünal Alkan ile sanık avukatları ve müşteki avukatları hazır bulundu. Mahkemeye ayrıca Mardin E Tipi Cezaevi'nden müştekiler Haddüre Güven, Şehmus Süer ve Habib Demir ile müşteki avukatlarından Erdal Kuzu da SEGBİS ile Ankara’daki duruşmaya katıldı.
Duruşmayı, Açık Toplum Vakfı’ndan sosyal araştırmacı Asya Ergün ve avukat Şeyma Ürper'in yanı sıra Özgürlükçü Hukukçular Platformu'ndan Nazan Kaynak da izleyici olarak takip etti.

‘ÜÇ GÜNDE KÖYÜ BOŞALTIN YOKSA YAKARIZ’

Yapılan kimlik tespitinin ardından davanın gizli tanığı Aydos’un adliyeye getirildiği fakat mahkeme heyetinin kimlik tespiti Tanık Koruma Birimi tarafından yapılmadığı için dinlenmesi beklenen Aydos’un bu celsede dinlenemeyeceği ifade edildi.

Duruşma ilk olarak Mardin’de bulunan müştekilerin ifadesi ile başladı. Müştekilerden Şehmus Süer, 1993 yılındaki köy boşalmaları sırasında dönemin emekli Albayı Hasan Atilla Uğur tarafından tehdit edildiğini belirterek, şunları aktardı: “1993 yılında köyüm (Akçapınar) boşaltıldığında buraya (Kızıltepe) geldik. Çok perişan olduk onun için dava açtım. Akçapınar köyündeydik. Askerler geldi, Binbaşı Albay Hasan Atilla Uğur ‘üç günde köyü boşaltacaksınız, yoksa yakarız’ dedi. Köyümüz yakıldı. Çok zararımız oldu, bunun için davacıyım, davaya katılma talebinde bulunuyorum.”

‘KOCAMI KORUCULAR ÖLDÜRDÜ’

Ardından savunma yapan diğer müşteki Haddüre Güven, Kürtçe tercüman aracılığı ile yaşananları, “Eşim Süleyman Ünal’ı öldürdüler. Korucular öldürdü. Beyaz Toros arabada 4 kişi geldiler. İki kişi dışarıda kaldı, iki kişi de evin içerisine girdi. Kocamı evin içinde öldürdüler. İsimlerini bilmiyorum. Yüzleri kapalıydı. Kocamı öldürdükten sonra bunlardan birinin poşusuna elimi attım. Sarışın biriydi. Şikâyetçiyim. Davaya katılmak istiyorum” diyerek aktardı.

'HELİKOPTERLE DİYARBAKIR'A GÖTÜRÜLDÜ'

Son müştekilerden Habip Demir ise, çoban olan kardeşi Memduh Demir’in o dönem 7’inci Kolordu Komutanı Eşref Hatipoğlu tarafından helikopterle Diyarbakır’a götürülerek kaybettirildiğini söyledi. Demir, savunmasında şöyle devam etti: “1995 döneminde abim Memduh Demir çobandı. Dağda hayvanları otlatırken Mayıs ayında PKK ve TSK arasında çatışma çıkınca komutan Eşref Hatipoğlu tarafından alındı ve Diyarbakır’a helikopterle götürüldü. O günden bu yana kayıp. Bu nedenle şikâyetçiyim, davaya katılmak istiyorum."

Ardından söz alan sanık avukatları, köy boşaltmalarının dava ile ilgisi olmadığı gerekçesiyle müştekilerin davaya katılma talebinin reddini istedi.

‘HERKESİN SEGBİS İLE KATILDIĞI DAVADA SONUCA ULAŞIR MI?'

Müşteki avukatlarından Erdal Kuzu, Süer’in talebi için infazlarla birlikte köy boşaltmaların da katılarak davanın bütünlüklü olarak değerlendirilmesini istedi. "İşlenen suçları birden fazlalığı ya da dışı oluşumun işlediği suçlarla birlikte değerlendirilmeli. Memduh Demir'in cenazesi sahipsiz bir mezarlıkta bulundu. Bunların hepsi birlikte değerlendirilmeli ve müştekilerin katılma talebi kabul edilmeli” diyen Kuzu, "Bu davanın özelliği devletin işlediği suçları ortaya çıkaracak bir dava olmasıdır. Davanın maktul ve mağdurları devletin yasadışı uygulamalarına maruz kalmışlardır. Dava ülkede 90'lı yıllarda yaşanan devlet suçlarını ortaya koymaktadır. Bu dava aslında Mardin’de görülmeli ama dava hiçbir hukuksal dayanağı olmaksızın Ankara’ya nakledildi. Herkesin SEGBİS ile katıldığı bir davada istenilen sonuca ulaşılabilir mi?” diye sordu.

Ayrıca müşteki avukatları, davanın sanıklar üzerindeki verasetinin kaldırılmasını da talep etti.

Ardından mahkeme heyeti, duruşmada hazır bekleyen sanık Ünal Alkan’a ifadesi soruldu. Ünal, diyecek bir şeyinin olmadığını belirtirken, savcı da yargılamanın devamına ve ana kararların aynen ikamesi talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti, duruşma kararı için kısa bir ara verdi.

GİZLİ TANIK 'AYDOS' BİR SONRAKİ DURUŞMADA KONUŞACAK

Aranın ardından mahkemeye heyeti, kararını açıkladı. Mahkeme heyeti, müşteki avukatlarının sanıkların davadan vareste tutulması talebi ile müştekilerden Şehmus Süer’in davaya katılma talebini reddetti. Heyet, kimliği deşifre olan “Oğuz” adlı gizli tanığın sonraki celsede Mardin’de SEGBİS ile duruşmaya katılımının hazırlanması ve diğer gizli tanık “Aydos”un kimlik tespitine ilişkin karar verdi.

Diğer müştekiler Habib Demir ile Haddüre Güven'in davaya katılma talebini kabul eden mahkeme heyeti, ayrıca müşteki avukatlarından Erdal Kuzu’nun başka tanıklarla davanın devam edilmesi talebini ise “Tanıkların kim ve ne surette konuşacağı mahkeme heyetine bildirilmek suretiyle” kabul etti.

Mahkeme heyeti, duruşmayı 10 Mayıs'a erteledi.