HABER MERKEZİ - Suriye savaşını ilk günden bu yana sahada takip eden gazeteci Seyit Evran, “El Bab’tan sonra sırada Minbic ve Rakka var” açıklamaları için “İki ayda Bab’a ilerleyemeyen güç Minbic ve Rakka’ya nasıl gider? Sahada hiçbir karşılığı yok. ABD de Türkiye’nin bu teklifini kabul etmedi. Referandum için propaganda amaçlı kullanılıyor” dedi.
Suriye krizi salt Ortadoğu’nun değil dünyanın önemli gündemlerinden biri. 2011 yılında başlayan ve hala tüm şiddetiyle süren iç savaşın bilançosu oldukça ağır. Yüzbinlerce cana, milyonlarca göçe, binlerce köyün ve onlarca şehrin yıkımına neden olan savaş, bölgedeki tüm siyasi ve askeri dengeleri de altüst etti. “Kimliksiz” Kürtler, DAİŞ’e karşı verdikleri büyük mücadeleyle halkların vazgeçilmezi oldu. “Suriye krizine çözüm” başlığıyla bölgesel ve uluslararası güçlerin görüşme trafiği yoğunlaştı. Moskova ve Washington’un başını çektiği bu görüşmelerden sonuç alınır mı, Bab’ta son durum ne, Şehba bölgesinde neler oluyor, “güvenli bölge” neresi, Türkiye’nin başarı şansı var mı, Kürtlerin projesi nedir, Cenevre’den bu kez çözüm çıkar mı? Tüm bu soruları Suriye iç savaşı başladığından bu yana sahada olan deneyimli gazeteci Seyit Evran’a sorduk.
* Hükümet yetkililerden Genelkurmay Başkanı’na kadar “Bab bitti” deniliyor. Bab'ta son durum ne?
Bab’daki son durumu ilişkin çok farklı görüşler var. TSK ve bağlı grupları kentin büyük bölümünün ellerinde olduğunu iddia ediyor. Hatta kimi haritalar üzerinde oynanarak buna göre de renklendiriliyor. DAİŞ kaynakları ise kentin yüzde 90’a yakınının ellerinde olduğunu iddia ediyor. Alandan aldığım bilgiler, DAİŞ kaynaklarının verdiği bilgilerin doğruluğudur. Türkiye, referandum propagandası için Bab’daki gelişmeleri algı oluşturma amaçlı kullanıyor.
Bab’da şu an Türk ordusu ve bağlı grupları, Bab’ın batısına düşen, daha önce iki kere alıp DAİŞ tarafından ellerinden alınan Şeyh Akil Tepesi ile tepede bulunan hastanedeler. Kentin giriş yeri olan Sekin Şehab’a kadar girip DAİŞ’e oradan saldırılar geliştiriliyor. İki gün önce saat 23.00’te silahlı gruplar gitmediği için Türkiye özel ordu elemanlarıyla bir saldırı başlattı. Önceki gün öğle saatlerine kadar saldırılar sürdü. Ancak öğle saatlerinden sonra saldırılar durdu. Türk ordusu ve bağlı grupları gece Sekin Şebab denilen alanda da kalamıyorlar. Üs haline getirdikleri Şeyh Akil Tepesi'ndeki hastaneye çekiliyorlar.
Bab’ın diğer önemli bir noktası ise kuzeydoğusundaki Qıbbesin ile güneydoğusundaki Bzaah kasabalarıdır. Bzaah "Fırat Kalkanı" güçlerinin komutanı Seyf Ebubekir Polat’ın köyüdür. Şu ana kadar Türk ordusu ve bağlı gruplar birkaç kere beldeye giriş yaptılar. Son girişlerden birinde Seyf Ebubekir köyünde kısa bir görüntü de alıp yayınlattı. Ancak yarım saat sonra beldeyi terk ettiler. Qıbbesin içinde aynı şey geçerli. Bununla birlikte bakıldığında Qıbbesin, Bzaah ve Bab bir üçgen gibi duruyor. Bu üçgen hala DAİŞ’in elinde. Bab, Qıbbesin ve Bzaah’a Türk savaş uçakları tarafından günü birlik hava saldırıları yapılıyor. Topçu atışları, grad füzeleri ile her üç yer bombalanıyor. Bab’da hala çok sayıda sivil var. Bu bombardımanlar sonucu her gün onlarca sivil öldürülüyor.
* Suriye’nin en çok konuşulan bölgelerinden biri de Şehba’dır. “Tampon bölge”, “uçuşa yasak bölge” ve “güvenli bölge” olarak sıklıkla gündeme gelen bir bölge. Şehba'da durum ne ve neler olacak?
Türk ordusu ve bağlı grupları yaklaşık on gündür Şehba’nın köylerine saldırıyor. Cerablus saldırısından sonra kendi askeri gücü ile girip örgütlemek istediği yer oldu. Türkiye Şehba mıntıkasındaki Soran, Azez, Marea, Tel Cibrin, Erşabe, Exterin gibi merkezlerde askeri karargahlar kurup örgütlenmeyi esas aldı. Kısa süre önce bu üslerini bitirdi. Tank, panzer ve zırhlı araçlar ile askeri personel de aktardı bu üslere. Şehba’ya yönelik saldırıları şimdi bu üs ve karargahlarından gerçekleştiriyor. Bu adımlar önümüzdeki dönemde Şehba’ya yönelik kapsamlı planlarının olduğunu gösteriyor.
ŞEHBA’YA HAKİM OLAN HALEP’TE ETKİLİ OLUR
Kaldı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’li yetkililer, “tampon bölge, güvenlikli bölge, göçmenlerin yerleştirileceği bölge” olarak kendilerince Şehba’yı tasarlamışlar. Bir de Şehba’ya hakim olan, Halep’te etkili olur. Ayrıca alandaki Kürt nüfus yoğunluğundan ötürü, Türkiye Şehba üzerine hesaplar yaptı. Türkiye baştan beri Halep’i ele geçirmenin merkezi olarak Şehba’yı seçti. O yüzden dikkat edilirse Liva Tevhid’e Marea’dan çıkış yaptırdı.
ENKS (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) adıyla hareket edenler aracılığıyla Şehba’daki Kürt köylerinde örgütlenmeye çalıştı. Şehba’da 217 Kürt köyü var. Bu da yaklaşık 700 bin kişilik nüfus demek. Türkiye Şehba’ya saldırı için yaptığı hazırlıkları devreye sokacak. Yani Şehba’ya saldırılarını başlatacak. Ancak şu anki konjonktürel durum buna el vermiyor. Türkiye şimdi bunun koşullarını hazırlamaya çalışıyor.
ŞEHBA BAB’TAN 10 KAT DAHA DERİN BATAKLIK
Ne kadar başarır o da ayrı bir nokta. Ancak saldırması durumunda Bab’da saplandığı bataklığın on katı daha derin bir bataklığa saplanacak. Çünkü şu an Şehba’yı savunanların hepsi Şehba’nın köylerinden olan çocuklardır. Devrimciler Ordusu (Ceyşul Suwar) ve Şehba’daki Demokratik Suriye Güçleri (QSD) içinde yer alanların hepsi yöre çocuklarıdır. Türkiye’yi çok yakından tanıyorlar. Türkiye ile bir dönem çalışan insanlardır. Türkiye’nin emellerini en yakından bilenlerdir. O yüzden Türkiye’ye karşı ciddi bir direniş içine girerek büyük kayıplar verdirecekler. O yöre insanlarını iyi tanıyorum. Savaş kapasiteleri ile öfkelerini biliyorum.
* Suriye trafiğe alabildiğine yoğunlaştı, herkes masaya yeni kartlarla geliyor. Rejim, Türkiye, Rusya, ABD ve QSD ne istiyor, planları ne?
Rejim, Rusya’yı arkasına almış kaybettiği yerleri geri almak istiyor. Halep’te iyi bir fırsat ele geçirdi. Ele geçirdiği fırsatı da iyi değerlendirdi. Bab içinde şimdilik o fırsatı değerlendirmeye çalışıyor. Bunu Suriye’nin tamamı için yapmak istiyor. Rejim hala gözlerinin önünde duran gerçeği kabul etmiyor. Eski sistemi ile yürüyeceği yanılgısını yaşıyor. Tabii Rusya ve İran’dan aldığı destekle bunu yapıyor. Rusya ve İran’ın desteği olmadan bir saat ayakta kalamayacağını biliyor. O yüzden bu güçlerin söylediğine göre hareket ediyor.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER DEŞİFRE OLUNCA TÜRKİYE SAHAYA İNDİ
Türkiye Müslüman Kardeşler'in yöneteceği Suni bir Suriye sistemi için çalışıyor. Zaten baştan beri her türlü destekle arkasında durup Suriye rejimini yıkıp yerine geçmesini istediği siyasi, askeri grupların hepsi Türkiye yetiştirmesi Müslüman Kardeşler'dir. Müslüman Kardeşler yüzü deşifre olunca, bizzat sahaya sınırlarını koruma adına indi. Cerablus’tan başladı, Bab, Şehba, hatta Efrîn’e kadar olan alana yayılmak istedi. Minbic ve Rakka’yı bu egemenlik sahası içinde görüyor. Türkiye sınırlarını koruma adıyla gittiği yerin demografyasını değiştirdi. Değiştirmeye devam ediyor. Anti Kürt bir kuşak oluşturmaya çalışıyor. Kürt düşmanlığı üzerinden siyaset devşirmeye çalışıyor. Kürt karşıtlığı ve Müslüman Kardeşler projesinden ötürü Suriye’de çözümün gelişmesi önünde engel olmaya çalışıyor. Suriye’de sınırlarını koruma adıyla girdiği alanlarda işgalci konumdadır. Bunu çok iyi biliyor. O yüzden kendisini kalıcılaştırmanın yolları olarak, sözde polis yetiştirme ya da “güvenlikli bölge, göçmenlerin yerleştirileceği bölge” adıyla bir hat oluşturarak eğittiklerini yerleştirmek istiyor.
Rusya tamamen kendisine bağlı bir Suriye için çalışıyor. ABD Irak’tan sonra bölgeye yerleşmeyi Suriye ile tamamlamak istiyor. Rusya, Türkiye ve ABD’nin planları da buna göre şekilleniyor.
‘GÜVENLİ BÖLGE’ TARTIŞMALARI
* ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump koltuğa oturur oturmaz, Suriye için ilk söylediği söz “güvenli bölge” oldu. Hala da çok konuşuluyor. “Güvenli bölge”de kastedilen neresi oluyor ve Kuzey Suriye'yi kapsıyor mu?
Önceki gün konuştuğum Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkanı İlham Ehmed, ABD’de gerçekleştirdiği bir dizi görüşme arasında “güvenlikli ve tampon bölge” gündeminin de olduğunu söyledi. Ehmed, QSD ve YPG denetimindeki alanların en güvenlikli alan olduğunu ABD yetkililerinin de gördüğünü söyledi. Nerelerin güvenlikli bölgenin sınırları olacağı ve alanının henüz tamamıyla belirlenmediğini söyledi. Ancak güçlerinin denetimi altındaki alanın olmasının "büyük bir ihtimal" olduğunu belirtti. Ehmed’in verdiği bilgilere bakılırsa “güvenlikli ve tampon bölge” Kuzey Suriye topraklarını ve kendi güçlerinin denetimindeki alanda olacağını gösteriyor. Türkiye'de o yüzden son dönemlerde daha saldırgan bir politika izlemeye başladı.
TÜRKİYE’NİN BAŞARI ŞANSI SIFIRDIR
* Türkiye'nin bu amacına ve hedefine ulaşma ihtimali nedir?
Türkiye’nin Suriye’deki politikaları tamamen çöktü. Suriye topraklarına girerek işgalci duruma düştü. "Silahlı ve siyasi muhalefet grupları" dedi, bu grupların hepsine sırt döndü. İşgalci duruma düşen bir gücün politikalarının başarılı olarak amacına ulaşması biraz zor bir durumdur. Çünkü Suriye politikası Rusya’dan yapılacak herhangi bir açıklamaya göre değişebilir. O yüzden başarı şansı sıfırdır.
* Özellikle son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan sıklıkla “El Bab’tan sonra sırada Minbic ve Rakka var” diyor. Bu söylemin sahada karşılığı var mı?
İki ayda Bab’a ilerleyemeyen güç Minbic ve Rakka’ya nasıl gider, diye merak ediyorum. Aslında Türkiye bu açıklamalarla, ABD ve Rusya’ya “QSD ve YPG yerine biz size asker olmaya hazırız” deniliyor. Ama bu güçler bu toprakların çocuklarından oluşuyor. Bu toprakların insanlarının ülkelerine, topraklarına, halklarına, kültürlerine, inançlarına, kimliklerine ve tarihlerine sahip çıkıp savunmak için bir araya gelerek oluşturdukları güçlerdir. Türkiye için bunun hiçbir koşulu yok. Ne hukuki ne de ülke ve toprak açısından böyle bir imkanı yok. O yüzden bu açıklamaların sahada hiçbir karşılığı yok.
Aslında Türkiye daha önce kendisine bağlı grupların ABD ve Rusya ile bu konuda anlaşmalarını sağlamaya çalıştı. Yani ABD’ye birçok görüşmede, "QSD ve YPG ile Minbic ve Rakka operasyonunu başlatma. Onlar yerine bizim gruplarla başlat" şeklinde teklif götürdü. Ama ABD Türkiye’nin bu teklifini kabul etmedi. Çünkü gruplar dediği kesimlerin bazıları El Kaide, bazıları Müslüman Kardeşler kökenli gruplardı. Bazıları da hırsız, talan gruplarıydı. ABD bu gruplara güvenmedi. Güvenseydi belki Türkiye’nin teklifini kabul ederdi. Türkiye Bab operasyonu ile "Gruplarım" dediği gruplarının gerçeğini kendisi de gördü. Yani onlara güvenilmeyeceğini o da anladı. O yüzden artık gruplar da demiyor, direkt "Ben size ordu, silah, cephane ve donanımımla askerlik yapayım" teklifini götürüyor. Bunun kabul edileceğini sanmıyorum. Çünkü bir hukuki dayanağı yok. Gerçekleşme imkanı olmayan bir talep, istek. Ama Türkiye özellikle de Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan, önümüzdeki referandumdan olumlu sonuç almak için propaganda amaçlı kullanıyor.
KÜRTLER CENEVRE’YE ‘FEDERASYONU’ GÖTÜRECEK
* Cenevre tekrar gündemde, bu kez Kürtlerin masada olmasının önemine dikkat çekiliyor. Kürtlerin Cenevre’ye katılması durumunda, çantalarında hangi projeyle gider?
Kürtler, Kuzey Suriye halklarıyla, halkların iradesi, özerk yönetim ve federasyon çatısıyla gidecek. Suriye sorunun çözüm anahtarı olarak gördükleri federasyon sistemini götürecekler. Gördüğüm kadarıyla şu ana kadar ne uluslararası güçlerin ne de Suriye’de "Muhalefetim" diyen kesimlerin çözüme dair bir projeleri yok. Çözüm yolu ve yöntemi olmadan çözüm nasıl olur, onu da doğrusu bilmek zor.
Türkiye önce kendisine bağlı Müslüman Kardeşler gruplarının Suriye’de yönetimin tamamını ele geçirmesini istemişti. Bu gerçekleşmedi. Şimdi iki amaçla gidecek. Bir Kürtlerin bir statü kazanmamaları, ikincisi ise kendisine bağlı grupları iktidar ortağı yapmaya çalışıyor. Bu da Suriye'de çözüm değil, daha çok çatışma demektir.
Kuzey Suriye halklarının bölgelerini temsil etmek için katılmaları Suriye’de çatışmasızlık durumunun garantisi olacak gibi. Ayrıca DAİŞ ile mücadele olur. Ama katılmamaları durumunda ise çatışmaların devam etmesi ve DAİŞ ile mücadelenin zayıf kalması demektir. Bu da Suriye’de savaş ve şiddetin devam etmesi demektir.
Erdoğan Altan - dihaber