İSTANBUL - İşkencede öldürülen Rıdvan Karakoç’un anıldığı Cumartesi Anneleri eyleminde konuşan sanatçı Nur Sürer, “Bizi hak ve özgürlüklerimizden, toplumsal barış ve huzurdan, demokrasiden ve kayıplarımızdan uzaklaştıracak olan bu anayasa değişikliğine 'Hayır' diyoruz" diye konuştu.
Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak amacıyla 621'inci haftada Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. “Failler belli kayıplar nerede?” pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Pankartın üzerine barışı simgeleyen beyaz tülbent ve karanfiller bırakıldı.
‘İKİ ELİMİZ YAKALARINDA OLACAK’
Eylemde ilk olarak 21 Mart 1995'te gözaltında kaybedilip daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak'ın ağabeyi Hüseyin Ocak konuştu. Ocak, "O dönem bir sürü tanık vardı. O dönemde tanıklık edenler gelsin bugün de tanıklık etsin" diye konuştu.
‘SAVCILAR DEVLET İLE YÜZ YÜZE GELMEK İSTEMİYOR’
Dosya ile ilgili bilgi veren avukat Gülseren Yoleri, 22 yıl önce bir soruşta başlatıldığını ve bu dosyada devlet tarafından öldürüldüğüne ilişkin delillerin olduğunu kaydetti. Dosya ile ilgili etkin bir soruşturmanın yapılmadığını ifade eden Yoleri, dosyanın uzun bir süre bomboş kaldığını belirtti. Geçtiğimiz yıl ailenin çabaları ile tanık listesini savcılığa verdiklerini ifade eden Yoleri, tanıkların dinlendiğini ama yine hiçbir şey yapılmadığını söyledi. Yoleri, “Bu tür davalara bakan savcılar ısrarla olayın üzerine gitmiyorlar; Çünkü devlet ile karşı karşıya kalmak istemiyorlar” dedi.
‘EY DEVLET SENDEN ALACAĞIM VAR’
Rıdvan Karakoç’un ağabeyi Hasan Karakoç, 22 yıldır Galatasaray Meydan’ında olduklarını ve söyleyecek her şeyi tükettiklerini dile getirerek, “Karşımızdakiler sanki duvar bizi duymadılar. Sağır, dilsizi oynadılar. İnsanım diyen herkes feryadımızı duydu ama onlar duymadı” dedi. Dönemin başbakanı ile görüştüklerini ve “Üzerinde duracağım” dediğini hatırlatan Karakoç, “104 yaşındaki annenin ve bizim gözümüzün içine bakarak yalan söyledi. Duygularımız ile oynadı” diye konuştu. Annesinin oğlunun katilleri ile hesaplaşmadan yaşamını yitirdiğini anımsatan Karakoç, “Ey devlet senden alacağım var. Bir kardeş, abi, yoldaş alacağım var” diyerek hesabını soracaklarını kaydetti.
‘HUKUK OLMADIĞI İÇİN 621 HAFTADIR BURADAYIZ’
20 Şubat 1995'te gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç'un akıbetinin sorulduğu bu hafta ortak basın metnini Cumartesi insanlarından Oyuncu Nur Sürer okudu. "Bu topraklarda gerçek anlamda kuvvetler ayrılığı olmadığı için, yargı bağımsızlığı olmadığı için, hukuk yerine keyfiyeti esas alan siyasal bir rejim olduğu için biz 621 haftadır Galatasaray’dayız" diyen Sürer, demokratik bir rejim için kuvvetler ayrılığının, denge denetleme mekanizmalarının ve yargının bağımsızlığının vazgeçilmez olduğunu en iyi bilenlerin kendileri olduğunu söyledi. Sürer, "Bu evrensel teoriye aykırı olarak tüm gücü ve yetkiyi denetimsiz bir biçimde tek elde toplayarak bizi hak ve özgürlüklerimizden, toplumsal barış ve huzurdan, demokrasiden ve kayıplarımızdan uzaklaştıracak olan bu anayasa değişikliğine hayır diyoruz" diye konuştu.
'TESLİM OLMAZSA ÖLDÜRÜRÜZ'
Karakoç dosyasındaki 22 yıllık hukuksuzluğun son bulmasını istedikleri için bu hafta bir araya geldiklerini aktaran Sürer, "Asiye Karakoç’un 34 yaşındaki oğlu Rıdvan Karakoç İstanbul’da yaşıyordu. 90’lı yıllarda Kürt siyasi partilerinde çalışmalar yürütmesi, aynı zamanda Kürt sanatı ve kültürünü tanıtmayı ve paylaşmayı amaçlayan Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş çalışmalarında da yer alması nedeniyle polisin takibindeydi. 1994 yılında gözaltına alınan bir kişinin ifadesi doğrultusunda hakkında önce yakalama kararı çıkartıldı. Sonra, arama kararı gıyabi tutuklama kararına çevrildi" dedi.
Karakoç’u arayan polislerin, Karakoç ailesinin evini abluka altında tuttuğunu hatırlatan Sürer, şöyle devam etti: "Sık sık evi basan polisler aileye 'Rıdvan gelip teslim olmazsa biz bulur öldürürüz!' diyorlardı. Evine gidemeyen Rıdvan, ailesi ve avukatı ile düzenli olarak haberleşiyordu. Bu haberleşme 15 Şubat 1995 tarihinden sonra kesildi. Aynı tarihte Karakoç Ailesi’nin evindeki polis ablukası da kalktı ve ev baskınları son buldu."
'İŞKENCE İLE ÖLDÜRÜLDÜ'
Rıdvan’ı arayan Karakoç ailesinin tüm mercilere başvuru yaptığını ancak sonuç alamadığını belirten Sürer, gözaltına alındığı inkâr edilen Rıdvan için devletin tüm kurumlarının üç ay boyunca “Bizde yok!” cevabını verdiğini anımsattı. Gözaltında kaybedilen oğulları Hasan'ı arayan Ocak ailesinin, 1995 Mayıs ayında Beykoz Savcılığı’ndaki dosyalar arasında tesadüfen Rıdvan Karakoç'un işkence görmüş cansız bedeninin fotoğrafını bulduğunu aktaran Sürer, şu anımsatmalarda bulundu: "Böylece işkence ile öldürülmüş Rıdvan Karakoç'un bedeninin 02 Mart 1995 tarihinde Beykoz’da ormanlık alana atıldığı gerçeği açığa çıktı. Onun gözaltına alındığını gösteren işaretler, polisin işkence yöntemlerinin uygulandığına dair izler olmasına rağmen, Rıdvan'ın cansız bedeni 'kimliği meçhul kişi' olarak gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedildi."
Sürer, 3 Haziran 1995 tarihinde ise Rıdvan'ın mezarına ulaşan Karakoç ailesi onu bulunduğu yerden alarak Gazi Mahallesi Mezarlığı’na tekrar defnettiğini ifade etti.
'ARTIK YETER'
Karakoç ailesinin etkin soruşturma yapılarak hakikatin açığa çıkartılması ve faillerin yargılanması talebinin 22 yıldır karşılıksız kaldığını dile getiren Sürer, "Artık yeter, 22 yıldır sürüncemede bırakılan soruşturmanın etkin bir biçimde sürdürülmesini, olayın tam olarak nasıl meydana geldiğinin belirlenmesini, sorumluların tespit edilmesini ve cezalandırılmasını sağlamasını istiyoruz!" diye konuştu.