Demirtaş'a 5 ay hapis cezası: Savcı hükümeti nasıl denetleyeceğime müdahale edemez

AĞRI - HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesinden sonra bugün Doğubayazıt’ta davası görülen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a da 5 ay hapis cezası verildi. Duruşmaya SEGBİS’le katılan Demirtaş, “Denetleme görevimi yaparken kullandığım üslup yargı tarafından denetlenemez” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a, Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde 19 Mart 2016 tarihinde katıldığı Newroz programında yaptığı konuşma nedeniyle “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve devletin kurum ve organlarını aşağıladığı” gerekçesiyle 5 ay hapis cezası verildi.”

Doğubayazıt 2.Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, Demirtaş tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS’le katıldı. Duruşmaya HDP Ağrı Milletvekilli Bedran Öztürk, HDP ve DBP’li yöneticiler katıldı. Kimlik tespitinin ardından idamenin okunmasıyla söz alan Demirtaş, dokunulmazlıklarının parlamentodan kaldırılmasını Anayasa’nın 83/2 maddesine göre yerinde olmadığını dile getirdi.

‘MİLLETVEKİLLERİNİN KENDİNİ SAVUNMA HAKLARI ELLERİNDEN ALINMIŞTIR’

Demirtaş, “Anayasa komisyonunda ve Genel Kurul’dan Anayasa ve içtüzükle savunmalarımızın alınması gerekirken, bu yönde tüm aşamalarla savunmamıza başvurulmadan milletvekilliği dokunulmazlığımız kaldırılmıştır. Aynı zamanda kaldırılan bu dokunulmazlığın yasama sorumsuzluğunu kapsayıp kapsamadığı da belli değildir. Dolayısıyla meclis aşamasında milletvekillilerin kendini savunma hakkı ellerinden alınmıştır” dedi.

‘DÜZENLEME ANAYASA DENETİMİNDEN GEÇMEDİ’

Dokunulmazlıkların hangi süreye kadar kaldırıldığının değişiklik kanunda belirtilmediğini söyleyen Demirtaş, “Prosedür gereği milletvekili dokunulmazlığı dönem sonuna kadar kaldırılır. Ancak 20 Mayıs 2016 tarihli değişiklikle dokunulmazlıklar parlamentoda bulunan dosyalar kaldırılırken aynı zamanda dokunulmazlığı dönem sonuna kadar devam edeceği de kabul edilmiştir. Bu durum fiili bir imkansızlık ortaya çıkarmıştır. Şu anda karşınızda hem dokunulmazlığı kaldırılmış hem dokunulmazlığı devam bir milletvekili olarak duruyorum. Oysa ki dokunulmazlık dönem sonuna kadar kaldırılmış olsaydı, yargı mercileri yargılamanın gerektirdiği bütün tedbirleri usulleri uygulamakta serbest olacaktı” diye konuştu. Dokunulmazlıkların 20 Mayıs 2016 tarihine kadar kaldırıldığını ancak belirtilen tarihten sonra dokunulmazlıklarının devam ettiğini belirten Demirtaş, Anayasa’ya aykırı bir şekilde yapılan bu düzenlemenin Anayasal denetiminden geçmediğini söyledi.

‘İDDİANAMEYİ HAZIRLAYAN SAVCI BU KONUDA HİÇBİR ARAŞTIRMA YAPMAMIŞ’

İddianamenin içeriğine ilişkin konuşan Demirtaş, şunları söyledi: “Görevde olan bir milletvekillinin yaptığı konuşmadan dolayı soruşturma yürütülecekse konuşmanın sorumsuzluk kapsamına girip girmediği araştırılmalıydı. Anayasa 83/1. Maddesi milletvekillerinin parlamento içinde söyledikleri sözlerden ve bunları dışarıda tekrarlamaktan dolayı hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacaklarını belirtiyor. Sorumsuzluk müessesi dokunulmazlıktan farklı bir koruma müessesesidir. Parlamenter sistemlerde özellikle parlamentodaki azınlığı yani muhalefetin konuşma hürriyetini normal vatandaşlardan çok daha öncelikli olarak koruyan bir mekanizmadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin birçok kararında milletvekillilerinin düşüncelerinin açıklama özgürlerinin çok daha geniş olmasına hükmetmiştir. Oysa iddianameyi hazırlayan savcılık bu konuda hiçbir araştırma yapmamıştır”

‘SAVCI HÜKÜMETİ NASIL DENETLEYECEĞİME MÜDAHALE EDEMEZ’

Parlamentonun yasama ve denetleme olmak üzere iki asli görevinin olduğunu ve güçler ayrılığı ilkesi gereğince yürütmeyi denetlemek yargının ve yasamanın temel görevi olduğunu hatırlatan Demirtaş, “Anayasamız gereği idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir. Yine Anayasa gereği idarenin her türlü eylem ve işlemi gensoru, yazılı soru, sözlü soru araştırma ve soruşturma önerileri, sözlü eleştiri yoluyla yasama meclisi tarafından da milletvekillileri tarafından da yerine getirilir. 19 Mart 2016 tarihinde Doğubayazıt ilçesinde yaptığım konuşmanın hükümetin politikalarını, uygulamalarını ve aldığı kararları eleştiri yoluyla denetleme görevim ve hakkım kapsamında kaldığı göz ardı edilmiştir. Denetleme görevimi yaparken kullandığım üslup izleyeceğim politika ve bu görevi layıkıyla yerine getirmediğim hususu yargı tarafından denetlenemez. Bunu denetleyecek yegane makam milletin kendisidir. Bunu da sandıkta oy vererek gerçekleştirir. Nasıl ki ben yasamanın bir üyesi olarak gidip bir adliyedeki savcının dosyasına soruşturmayı nasıl yürüttüğüne müdahale edemezsem, bir savcı da benim hükümeti nasıl denetleyeceğime müdahale edemez. Milletten aldığım temsil yetkisine bu temsil yetkisinden kaynaklı yasama ve denetleme yetkimize müdahaledir.” diye konuştu.

‘SİYASİ BİR POLEMİKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL’

Hükümet tarafından şahsına ve patisine yönelik sert eleştiriler yapıldığına ancak hiçbir savcının hükümetin hakaret barındıran söylemlerine karşı soruşturma açmadığına dikkat çeken Demirtaş, “Bu suçlama bana yapılan bir hakarettir. TCK’nın 301. Maddesi’nde düzenlenen TBMM’yi alenen aşağılama suçuna girer. Dikkat çekmek istediğim husus şudur: Benim Türk Milleti’ne, Cumhuriyetine, TBMM’ye veya hükümete hakaret yoluyla aşağılama suçu işlediğim iddia ediliyor. Oysa ki ben zaten TBMM’yi temsil ediyorum ve yaptığım şey devleti oluşturan iki temel erk arasındaki siyasi polemikten başka bir şey değildir. Suç sayılan cümlelere gelince aslında bunların içeriğini savunmak zorunda hissetmiyorum kendimi. Az önce de belirttiğim çerçevede tümüyle siyaset hakkım, parlamenter yetkim, milletvekilli sorumsuzluğum ve son olarak da ifade özgürlüğüm kapsamındadır” dedi.

‘DARBE GİRİŞİMİNDE BULUNANLARA TOZ KONDURMADILAR’

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi henüz yaşanmamışken suç sayılan konuşmalarıyla hükümeti uyarmaya çalıştığını ancak hükümetin darbe girişiminde bulunanlara toz kondurmadığı belirten Demirtaş, “Muhalefetin denetleme yetkisi çok önemlidir. O dönem bu konuşmayı yaptığımda alelacele soruşturma açan savcılar bu uyarılarımı dikkate alacak şekilde soruşturmayı yürütmek için beni tanık olarak çağırsalardı çok daha anlamlı olurdu. Maalesef bu iddianameye benzer hakkımda 102 iddianame düzenlendi. Yargı eliyle susturulmaya çalışıldım. Devlet içindeki kanun ve hukuk dışına çıkmış yapıları, hükümet şahsında eleştirdikçe yargı bizi, hükümetin de hedef göstermesiyle baskı altına aldı” dedi.

Sadece seçildikleri şehri temsil etmediklerini aynı zamanda Türkiye’yi temsil ettiklerini söyleyen Demirtaş, “Bizim yaptığımız siyaseti yargı mensupları beğenmeyebilir. Bu durumda yapmaları gereken şey bize dava açmak değil, oy vermemektir. Bizim de yapmamız gereken şey konuşmalarımızdan dolayı yargılanmak değil, Türkiye’nin her yurttaşından oy alabilecek, destek alabilecek ve Türkiye’nin sorunlarına çözüm getirecek siyaset ortaya koymak olmalıdır” diye konuştu.

Demirtaş’ın ardından savunma yapan avukatlar Fatma Mebuse Tekay, Murat Engin, Yasemin Dora Şeker ve Olcay Öztürk müvekkilleri Demirtaş hakkında 301. Madde’den dolayı açılan davaların birleştirmesi talebi reddedildi.

Mahkeme TCK’nın 62/1 Maddesi gereğince verilen 6 ay hapis cezasını 1/6 oranında indirerek 5 ay hapis cezası verdi.

Mahkemenin kararı açıklamasının ardından tekrar konuşan Demirtaş, “Bugünkü dava emsal bir davadır. Umarım, ‘HDP terör örgütü uzantısıdır’ diyen her hükümet sözcüsü için bu karar emsal alınarak yargılanır” dedi.