İSTANBUL - Referandumda "Hayır" diyeceklerini belirten Doğu Güneydoğu Dernekleri Platformu Başkanı Abdulhakim Daş, "12 Eylül'de cesaret edilemeyen bugün gerçekleştirilmek isteniyor" derken, İstanbul DİAY-DER Başkanı Ekrem Baran da, Anayasa teklifinin Medine Sözleşmesi'ne ters olduğunu belirtti.
Anayasa değişikliğinin 16 Nisan'da oylanacağı referandumda "Hayır" yönünde oy kullanacak olanlarının cephesi her geçen gün büyüyor. Doğu Güneydoğu Dernekleri Platformu ve İstanbul Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği de (DİAY-DER) referandumda "Hayır" diyecekler arasında.
'12 EYLÜL RUHU DAHİ ŞU ANKİ İKTİDARA YETMİYOR'
Türkiye’nin Anayasa değişikliğine ihtiyacının olup olmadığını soran Doğu Güneydoğu Dernekleri Platformu Başkanı Abdulhakim Daş, 12 Eylül Anayasası'nın Türkiye’deki toplum gerçekliğine hitap eden ve onu kucaklayan bir Anayasa olmadığını belirtti. Türkiye'de bakıldığında belirli aralıklarla olumlu yada olumsuz değişiklikler yapıldığını kaydeden Daş, "Fakat bir türlü 12 Eylül’ün ruhundan arınamadı. Hala o ruh ile buraya geldiğinden, bu sefer 12 Eylül darbesinin getirdiği koşullara rağmen hazırlanamayan, cesaret edilemeyen Anayasa değişikliği bugün gerçekleştirilmek isteniyor. Yani demek 12 Eylül ruhu dahi şu anki iktidara yetmiyor” dedi.
‘ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÜLKEYİ GERİLETECEK'
Tek insanın yönetebileceği bir kuvvet geliştirildiğini ifade eden Daş, Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesinin demokrasi açısından kuvvetler ayrılığı olduğunu ve bu referandumda "Evet" çıkması halinde yargının üst üyelerinin çoğunun Cumhurbaşkanı tarafından seçileceğini vurguladı. İsminin "tarafsız ve bağımsız" olmasının yetmediğini dile getiren Daş, şunları aktardı: “Önemli olan oraya gelen yargı mensuplarının toplumun nabzını tutan, toplumun değerlerini bilen ve toplumun o normlarına göre hareket edebilen, kişiye bağlı olmadan hareket edebilen kişilerin olmasıdır. Zaten ülkede yargı şimdiye kadar bağımsız değildi. Şimdi ise tamamen bir kişinin emirleri altına girecek.” Daş, Anayasa değişikliğinin ülkeyi ilerletmek yerine gerileteceğini söyledi.
'BİR DİKTATÖRLÜK GETİRİLİYOR'
Dile getirdikleri demokrasinin bu olmadığının altını çizen Daş, bu nedenle "Hayır" diyeceklerini söyledi. “Türkiye çok uluslu, çok renkli, çok kişilikli, dinsel, inançsal, kimliksel birçok farklılıkları var" diyen Daş, ama ülkenin buna göre dizayn edilmediğini ifade etti. Daş, şöyle devam etti:
"Kürtlerin şu anda elzem olan Kürt dili ile eğitim talebi tamamen rafa kaldırılıyor. Türkiye’nin yerelden yönetimi ile ilgili herhangi bir değişiklik çalışması yok. Yani adem-i merkeziyetçilik yerine tek adam merkeziyetçiliği getiriliyor. Bir diktatörlük getiriliyor. Kürtler açısından da herhangi bir statü ve tanımlama yok. Hala Anayasa'da, 'Türkiye’de vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür' kavramı kullanılıyor. Türkiye’deki Türkler dışında hiçbir millet hiçbir etnik azınlık tanınmıyor. Bu da var olan sorunların çözümünden çok uzak, bir Anayasa olduğu aşikar ve o şekilde görünüyor. Cumhurbaşkanı bugünkü Anayasa'yı da ayaklar altına alarak hiçbir kural tanımadan Cumhurbaşkanlığı ya da başkanlık sistemini şuan zaten fiili olarak uyguluyor. Bu kadar korkunun hakim kılınmaya çalışıldığı bir ortamda bunun hiçbir meşruiyeti yok.”
‘EVET KAOS GETİRİR’
Platform yürütmesi olarak referandumda "Hayır" diyeceklerini vurgulayan Daş, “Keşke ‘Evet’ diyebileceğimiz bir Anayasa Türkiye tarafından hazırlanmış olsaydı. Sorunların çözümünü önümüze koyan bir Anayasa hazırlanmış olsaydı. Biz var gücümüzle daha önceki çözüm ve ateşkes süreçlerinde olduğu gibi desteklerdik. Yani barış ortamının olmadığı, demokratik mücadele koşullarının olmadığı, örgütleme ve ifade özgürlüğünün olmadığı böyle koşullarda ‘Evet’ demek daha fazla bir kaosu geliştirmek anlamına gelir. Türkiye’de kaosun yaşanmaması için ve Türkiye’nin kendisine dönük daha düşünüp nerede hatalar yaptığını, bu hataların giderilmesi için yeni bir arayışın olması için Türkiye’deki herkesin bu Anayasa paketine diğer deyimi ile başkanlık sistemine ‘Hayır’ demesi gerekiyor” diye belirtti.
"Hayır"a ilişkin çalışma da yürüteceklerini söyleyen Daş, “O çalışmaların halk içerisinde yaygınlaşması için elimizdeki imkanları da kullanarak bu sürecin ‘Hayır’a evrilmesi için çalışma yürüteceğiz” dedi. Daş, Türkiye’nin demokrasisinin darbe almaması için herkesin "Hayır" demesi gerektiğinin altını çizdi.
'İNANCIMIZA GÖRE HERKESİN HAK HUKUKU VARDIR'
İstanbul DİAY-DER Başkanı Ekrem Baran da, yapılan konuşmalarda sürekli Medine Sözleşmesi'nin örnek gösterildiğini kaydederek, orada Yahudi, Müslümanlar gibi birçok farklı inançlara sahip insanların hep birlikte yaşadıklarını aktardı. Bu farklılıkların kendi dil ve kültürlerini yaşadıklarını söyleyen Baran, ayrıca ortak bir yaşamında sürdürüldüğünü belirtti.
Bugün İslam karşılığı bir felsefenin özellikle Ortadoğu halklarına uygulandığını ifade eden Baran, bunun kader olmadığını ve Ortadoğu halklarının bu duruma mahkum olmak zorunda olmadığını dile getirdi.
Sadece Kürtlerin değil, Arap, Türkmen, Asuri, Süryaniler ve tüm ulusların birlikte bir yaşam sürdürebileceğini kaydeden Baran, şunları aktardı: "Ancak maalesef hala Ortadoğu’da inkar ve imha egemenliğini sürdürmek isteyen devletler, ulusları yok saymak, dillerini yok saymak istiyor. İçimizi acıtan da İslam adı altında bunun yapılmasıdır. Bunun için diyoruz ki İslam’da inkar, imha, kimlikleri yok sayma, dilleri inkar etme yoktur. İnancımıza göre Kuran'da herkesin hakları ve hukukları vardır.”
'BU GERÇEK İSLAM'A AYKIRI'
AK Parti isminin içinde "adalet" olduğunu ancak diğer halklar üzerinde imha ve inkar politikalarını yürütüldüğünü kaydeden Baran, “Bu gerçek İslam’a aykırıdır. Biz Müslüman olarak bunu kabul etmiyoruz. Zulüm, diktatörlük başarılı olmasın, acılar daha fazla çoğalmasın, şehirler yıkılmasın, insanlar ölmesin, cenazeler yerde kalmaması için, mezarlar bozulmasın diye herkesi hak hukuka davet ediyoruz. Bunlar İslam’a göre savaş suçudur. Kadınların, çocukların öldürülmesi savaş suçudur” dedi. Herkesin zulüm karşısında durmasını isteyen Baran, referandumda "Hayır" diyeceklerini söyledi.
'GETİRMEK İSTEDİKLERİ ANAYASA MEDİNE SÖZLEŞMESİ'NE TERS'
Medine Sözleşmesi’nde bütün uluslara yer verildiğini vurgulayan Baran, bugün getirilmek istenen Anayasa'nın içerisinde ulusların, mezheplerin inkarı olduğunu ifade etti. "Bu felsefe gerçek İslam'a karşıdır" diyen Baran, "Bunun için onların kıyaslamasını yapmak bile doğru değil. Zaten bizim dile getirmek istediğimiz şey; kendisini Müslüman olarak ifade eden kişiler nasıl olur da bunu yapıyorlar. Allah ulus ve dillerin inkarını yapmamış. Bunlar da Allah’ın kitabını kabul ediyorlar ama neden Allah’a ve Allah’ın kitabına karşı çıkıyorlar. Burada büyük bir çelişki var. Bunun için gerçek İslam’a inanan birinin bunları kabul etmesi mümkün değildir. Getirmek istedikleri Anayasa Medine Sözleşmesi'ne terstir. Medine Sözleşmesi'nde renklere dillere kültürlere yer var ancak getirmek istedikleri Anayasa'da bunlar yok" şeklinde konuştu.