Direniş abidesi bir anne

BATMAN - İki oğlu ve gelini dağda yaşamını yitiren 77 yaşındaki Barış Annesi Feleknaz Batur, 3 darbe ve birçok baskı gördü, 12 kişilik aileden, şimdi bir tek o kaldı. Ömrünü barışa adayan Batur, “Kanımın son damlasına kadar barışı savunacağım” dedi.

Batman’da yaşayan 77 yaşındaki Barış Annesi Feleknaz Batur, çocuk yaşta zorla evlendirildikten sonra gördüğü zulme rağmen yılmayarak hem erkek devlet şiddetine karşı mücadele ediyor, hem de barış mücadelesini sürdürüyor. Evlendirildiğinde 11 yaşında olduğunu ve ‘evliliğin’ ne olduğunu dahi anlamadığını söyleyen Batur’un, 12 çocuğu olmuş. Savaşta 2 oğlunu ve gelinini yitiren Batur, “Barış Annesi olmak ne demek, her daim güçlü durmak demektir” diyor. Batur, hikâyesini şöyle anlattı:

‘OYUN OYNUYORDUM, EVLENDİRİLDİM’

“Beni Garzan Köyü’nden ismi Mala Ramazan olan bir adamla zorla evlendirdiler. Annem bana ‘Seni onunla evlendireceğim’ dedi. Köyde beştaş oyunu oynuyordum, görenler ise bana ‘Seni almaya gelmişler, evleneceksin, nasıl oyun oynarsın’ diyorlardı. Ben de hala oyun oynamaya devam ederdim. O zaman evliliğin ne olduğunu bile bilmiyordum. Zorla evlendirildiğim adamın yüzünü bile görmedim. Onunla karşılaştığımda kaçardım. Daha 11 yaşındaydım.”

‘ÇOCUKLAR EVLENDİRİLMESİN’

Evlendirildiğinde çocuk olduğu için evliliği bir oyun sandığını ifade eden Batur, “Yatağa ayakkabıyla giriyordum. Dışarıda çocuklarla oyunlar oynuyordum. Evliliğin ne olduğunu bile bilmiyordum. O yüzden çok korkuyordum. Çocuktum ama çocuklara bakıp büyütüyordum” dedi. Çocuk evliliklerine tepki gösteren Batur, “Kimse çocuklarını çocuk yaşta ve zorla evlendirmesin” dedi.

‘ERMENİLER BİZİM GİBİ ÇOK ZULÜM GÖRDÜ’

Çocuk yaşta evlendirilmesinin ardından kendine çizilen kaderi kabul etmeyerek erkek şiddetine karşı direnen Batur, bu direnişinin yanına barış mücadelesini de ekledi. Bugün Kürt halkının maruz bırakıldığı zulmün yıllar önce Ermenilere yaşatıldığını hatırlatan Batur, tanık olduğu zulmü şöyle anlattı: “Bizim köyümüz Ermenilerin köyüydü. Ben o zaman küçüktüm. Dedelerimiz ve ninelerimiz bize anlatırdı. O dönem Osmanlı devleti tarafından kuyular yapılırdı. Ermeni yurttaşları ise kuyulara koyar üzerlerine de toprak atarlardı. Onlar zorla sürgün edildikten sonra bizim dedelerimiz yerleşti bu köye. Ermeniler de bizim gibi çok zülüm ve işkence gördü.”

‘12 ÇOCUK ANNESİYDİM YALNIZ BAŞIMA KALDIM’

Çocuklarını zorluklarla büyüttüğü ancak şu anda ise 12 çocuğundan tek bir çocuğunun bile yanında olmadığını ifade eden Batur, “Çocuklarımı zorluklarla büyüttüm. Yoklukla büyüttüm ve bu günlere getirdim. Şimdi ise 12 çocuğumdan tek bir çocuğum bile yanımda yok. Eşimi de 8 yıl önce kanserden kaybettim. Tek başıma kaldım. Köydeyken fakirlik vardı, yokluk vardı ama çocuklarım yanımdaydı. Şimdi ölsem başımda duracak bir tek insan bile yok. Çocuklarımın her biri farklı yerlere gitti…”

‘İKİ OĞLUMA CEZAEVİNDE İŞKENCE UYGULANDI’

Şu ana kadar 3 darbe ve defalarca baskı ve zulüm gördüğünü söyleyen Batur, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yaşadığı acıları ise şu şekilde anlattı: “Silvan’dan ayrılıp Batman’ın Kozluk ilçesine yerleştiğimizde 12 Eylül sonrasıydı. Birçok insana işkence yapılır evlere köylere baskınlar olurdu. Askerler bizim evimize de baskın yaptı. Bir oğlumu İstanbul’da gözaltına aldılar. Diğer oğlumu ise Silvan’da gözaltına aldılar. Oğlumu almaya geldiklerinde nerede diye sorarlardı. Biz de ‘Bilmiyoruz’ derdik. Daha sonra oğlumu bir ay boyunca gözaltında tuttuktan sonra 8 gün boyunca çıplak bir şekilde işkence ederek Diyarbakır zindanına götürdüler. Burada 2 yıl boyunca çeşitli işkencelerde bulundular.”

‘OĞLUMU SOYUP İÇİ CAM DOLU TENEKEYE ATTILAR’

Batur, diğer oğluna da Diyarbakır’da işkence uygulandığını belirterek, “Orada bir tenekenin içine cam doldurup oğlumu çıplak bir şekilde camların içine koydular. Daha sonra bir torbaya kediyle birlikte koyarak ağzını kapatıp sopalarla vurdular. Oğlumun gözü ve kulağı yara bere içerisinde kaldı. 2 yıl sonra Ecevit’in çıkardığı Rahşan affı ile serbest bırakıldı. Diğer oğlum da Gaziantep Cezaevi’nde çeşitli işkencelere maruz kaldı” dedi.

‘BARIŞ ANNESİ OLMAK HER DAİM GÜÇLÜ DURMAK DEMEKTİR’

“Barış annesi olmak demek her daim güçlü durmak demektir” diyen Batur, “Çok baskı ve zülüm gördük. Eşim, çocuklarım bu dava uğruna öldüler. Biz artık katliam ve kan dökülmesin diyoruz. Kimse ölmesin. Bu yüzden barış annesi olmak şerefli ve onur verici bir duygu. Barış annesi olmak demek her daim güçlü durmak demektir. Ben de gözüm kapanana kadar barış diyeceğim” diye konuştu.

‘KANIMIN SON DAMLASINA KADAR BARIŞ DİYECEĞİM’

Batur, çocuklarının davasını asla bırakmayacağını ve kanının son damlasına kadar barış mücadelesini sürdüreceğini belirtti ve “Hayatımda çok baskı ve zorluk yaşadım. Ama çocuklarıma gözüm gibi baktım. Onları kendi ellerimle doyurdum. Çocuklarım gittiğinden beri ağlıyorum. Ben yaşadığım kadar eziyet ve yokluk çektim. Benden sonra torunlarım, torunlarımın çocukları iyi günler görecek buna inanıyorum. Bu yüzden hem referandumda hem de ölünceye kadar ‘Hayır’ diyeceğim” dedi.

Mahmut Ruvanas / Sonya Bayık - dihaber