MARDİN - Nusaybin Xerabê Bava'da yaşananların 1990’lıların tekrarı olduğunu söyleyen DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, o zamandan bu zamana denenmeyen bir şeyin kalmadığını belirterek, “Şimdi de bununla sonuç alıyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar” dedi.
Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Xerabê Bava (Koruköy) köyünde devam eden yasağı kaldırmak ve köyde yaşananların ayrıntılarını ortaya çıkartmak amacıyla köy yolunda nöbette bulunan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, yaşananları değerlendirdi. Kürt sorunun çok uzun yıllara dayanan bir sorun olduğu ve bir halkın taleplerine karşılık sürekli olarak inkar, imha ve göçertme politikası uygulandığını hatırlatan Güven, tüm bu politikalardan dolayı bu sorunun çok uzun bir zamandır çözülemediğine işaret etti.
Kürtlerin bu ülke bütünlüğü içinde, halkın köle olarak değil kimliği ve dili ile yaşamak istediğini söyleyen Güven, “Kürtlerin varoluşsal hakları Irak, İran, Suriye ve Türkiye tarafından gasp edilmiştir. Kürtler 100 yıl önce bir arada yaşıyorlar ve ayrı bir yaşam biçimleri vardı. Her egemen güç Kürtleri kendi içinde eritme politikasına girdi. Eritme politikası içinde yok etmeyi, yok saymayı, inkar etmeyi seçtiler. Kürtler de yaşananlara karşı sürekli olarak isyan etmiştir, mücadele etmiştir” dedi.
Kürt sorunun çözümü noktasında halkın 7 Haziran’da meclise büyük bir anlam yüklediğini ve Kürtlerin büyük bir başarı kazandığını ifade eden Güven, seçim sonuçlarının 8 Haziran’da yok sayılarak ülkenin yeniden savaşa sürüklendiğini ifade etti.
‘BİR KÖY ESİR ALINDI’
Bugün Xerabê Bava köyünde yaşananların son 1,5 yıldır birçok Kürt kentinde yaşatıldığını söyleyen Güven, “Hendek meselesini sürekli alıp ekranlardan işleyen, bu savaş Kürtler hendek kazdığı için yaşanıyormuş gibi yansıtmaya çalışan, manipüle edenler bunu net görmelidir. Nusaybin Koruköy’de hendek mi var? İstihbarat mı aldınız, o istihbarat doğrultusunda o noktaya gidilerek kişiler alınabilir. Ama siz bir bütünen bir köyü esir alarak o köyü sokağa çıkma yasağına mahkum edemezsiniz. Siz orada genç, yaşlı ve çocukları en temel yaşam ihtiyaçlarını gidermez hale getirdiler. Bu dünyanın hiçbir yerinde olmaz, bu bir insanlık suçu işlenmez. Şimdi OHAL adı altında bu köyde bir insanlık suçu işleniyor. Eskiden de bu OHAL yasaları ile bunlar gerçekleştiriliyordu. Şimdi de bunun ile sonuç alıyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar” diye ifade etti.
‘AK PARTİ MHP İTTİFAKI KİRLİ BİR İTTİFAKTIR’
AK Parti’nin son 14 yıldır yürüttüğü politikalarının iflas ettiğini belirten Güven şu şekilde devam etti: “AK Parti’nin söylediğinin tersine politikaları ile çökünce MHP ile ittifak yaptı. MHP milliyetçi cepheden can suyu verdi AK Parti’ye. AK Parti MHP ittifakı çok kirli bir ittifaktır, Kürt halkını katletmek üzerine gerçekleştirilmiş bir ittifaktır. MHP daha yakın zamana kadar AKP’ye ağzına gelen her şeyi söylüyordu. Bugün ne oldu da ne esasları üzerinden anlaştılar. Şimdi Kürdistan’da bir Arap koridoru kurarak, Kürtleri diğer parçalardan ayırmaya çalışıyorlar. Nusaybin gibi yerlerde beton duvarlar örülerek halk bir birinden ayrılmak istiyor. Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 10 bin Suriyeli seçmen kaydedilmiş. Surlular, kendileri oy kullanacak sandık bulamazken 10 bin Suriyeli mülteciyi ne zaman buraya kaydettiniz? Demek ki dediğimiz gibi AK Parti bu Arap koridoru oluşturacak. Bu koridor ile Rojava Kürtleriyle Kuzey’deki Kürtleri birbirinden ayıracak.”
'GEÇMİŞTE MEHMET AĞAR YAPTI'
1990’lı yıllarda halka karşı uygulanan politikaların yeniden hortlatıldığını söyleyen Güven, “O zaman 4 bin civarında köy boşaltılmıştı. Köylülerin evlerinden elbiselerini dahi almalarına izin verilmedi. Köylülere, köy meydanlarında dışkı yedirildi. AİHM ‘den defalarca mahkûm oldu. Nusaybin Koruköy’de de yaşananlar bunlardan bağımsız değil. Geçmişte bunlar Mehmet Ağar eli ile yapılmıştı. Tansu Çiller, örtülü ödeneklerden, devletin kaynaklarından birilerine peşkeş çekerek, Yeşil gibi kişilere milyarlarca para aktararak ‘Kürdü katlet’ demişti. Geçmişte yaşanan faili meçhul cinayetler, Apê Musalar, Mehmet Sincarlar, Vedat Aydınlar gibi binlerce insan katledildi. Sonrasında Bülent Arınç ‘Keşke Diyarbakır zindanı yaşanmasaydı’, Erdoğan, ‘Geçmişte devletin hataları oldu keşke olmasaydı’ dedi. Peki, keşke yaşanmasaydı denilen noktadan bugüne ne değişti de aynı şeyler yapılıyor. Hatta onu aşan şeyler yaşandı” dedi.
‘HALK GÖÇERTİLMEK İSTENİYOR’
Efkan Ala’nın icraatlarını beğenmeyen Erdoğan’ın onun yerine Süleyman Soylu’yu İçişleri Bakanlığı’na getirdiğini ifade eden Güven, bu anlamda Erdoğan’ın “daha uzman” bir isim ile çalışmak istediğini vurgulayarak, “Neden daha uzmandır; Mehmet Ağar’ın öğrencisidir Soylu. O zihniyeti çok iyi biliyor. Ama şunu unutuyorlar birbirlerine sorsunlar; ‘Denenmeyen bir şey kaldı mı?’ Koruköy’ün yaşandığı işkenceler 1990’lı yıllarda kat be kat yapılmıştı. Bu insanlar köyden çıkmak zorunda kalmışlardı. Şimdi o insanlar geri dönüp köylerini yeniden inşa ettiler. Şimdi yeniden evleri yakılıyor, halkın oradan göçertilmesi söz konusu” şeklinde konuştu.
Güven, denenmiş yolların yeniden denenmesi Türkiye ekonomisine, demokrasisine kaybettirdiğin belirterek, bu durumu değiştirmek için herkese büyük görevler düştüğünü referandumun bu anlamda büyük bir fırsat olduğunu söyledi.
‘ŞIRNAK’TA YAŞANANLARDAN FARKLI DEĞİL’
DBP Eş Genel Başkan Vekili Gülcihan Şimşek de yaşananların Kürt halkının imhası ve yok sayılması olduğunu ifade etti. Bir halkın mücadelesini görmeyen, baskı uygulayarak sindirmeye çalışan bir devletin başarılı olamayacağını dile getiren Şimşek, bu politikaların 1990’lı yıllarda denendiğini de hatırlatarak, “Ev yakmaları, faili meçhuller, infazlar. “Cizre'de, Sur'da, Şırnak'ta yaşanan katliamları biliyoruz. Koruköy'de yaşananlar da bundan çok farklı değil. Bugün 12'inci gün ve insanların yaşamsal haklarından mahrum bırakılıyor. Köydeki yurttaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan bizleri de tanımama durumu var” dedi
‘BU GİDİŞATA HALK DUR DİYECEK’
Referanduma giderken bir köyün bu şekilde ablukaya alınmasının düşündürücü olduğunu ifade eden Şimşek, bu baskılarla böyle bir sürecin yürütülemeyeceğini belirterek, “Bizim referandumda da ‘Hayır’ dememiz bundandır. Kürtler kendi taleplerini referanduma giden anayasada görememiştir. Referandumda AK Parti'nin istediği bugün Koruköy'de yaptıklarıdır. Bu gidişata dur diyecek olan halk olacaktır” diye ifade etti.
Dicle Müftüoğlu / Aynur İnedi - dihaber