Xerabê Bava'nın 71 yıllık tanığı: Her şeye rağmen güzel olacak!

MARDİN - Xerabê Bava’da herkesin devletle bir hikayesi var. Üç gün önce gözaltından çıkan 71 yaşındaki Ebubekir Koçhan, sayısız gözaltı, tutuklama, baskı ve şiddette rağmen gülümsüyor ve “Her şey güzel olacak” diyor.

Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Xerabê Bava (Koruköy) köyü, 90’lı yıllarda olduğu gibi yeniden şiddet, baskı ve ekonomik sömürüyle karşı karşıya. Günlerdir abluka altında olan köy, 1995 yılında boşaltıldı. Göçe zorlanan 185 hane, Nusaybin, Kızıltepe, İstanbul, İzmir hatta Kıbrıs’a kadar yayıldı. 7 yıl aradan sonra 60 hanenin dönüş yaptığı köyde, faili meçhuller, tutuklama ve gözaltılarla ilgili herkesin bir hikayesi var. Bunlardan birisi olan 71 yaşındaki Ebubekir Koçhan, adeta devlet ile köy arasındaki yaşanmışlıkların fotoğrafı. Kimine göre, geçmişi Roma, Bizans, İskender ve Selçuklu’lara kadar dayandırılan köyün en yaşlılarından Koçhan, “Ben kendimi bildim bileli çok şey geldi başımıza. Devlet bize çok büyük zorluklar yaşattı. Sadece bana da değil, herkes yaşadı” diye özetledi.

‘HER VAKİT BİR ŞEY OLUYOR’

Çocukluğunu anlatırken, “Bizim durumumuz iyiydi. Hayvan alıp satardık, fıstık bahçelerimiz vardı. Ama tüm bunlardan bir hayır görmedik. Her vakit bir şey oluyordu… Mesela bu yıl yaşananlar, gelecek yıl da ne olur belli değil” diyen Koçhan, bütün sorunun "Kürtlerin esaret altına alınması” olduğuna bağladı.

‘NE ZULÜM VARSA GÖRDÜK BU DEVLET’

1986 yılını köyün devletle tanıştığı tarih olarak anımsatan Koçhan, sonrasında hiç bitmeyen silsileyi şöyle anlattı: “Ne zulüm varsa gördük bu devletten. 1991 yılında gözaltına alındığımda işkenceden kulağım patladı. Şimdi pekiyi duymuyorum. 2005 yılında gözaltına alınarak tutuklandım ve 4 ay hapis kaldım. Hapis, para cezaları... Geçen yıl kızımı kaybettim, sokağa çıkma yasaklarından. Hala cenazesini alabilmiş değilim. Koruculuğu kabul etmediğimiz için 1995’te köy tamamen boşaltıldı. Nusaybin, Kızıltepe, İzmir, İstanbul, Kıbrıs her birimiz bir yere dağıldı…”

‘BU MÜSLÜMANLIĞA GÖRE BİR İŞ DEĞİL’

1995’te gözaltında öldürülen Hamit ve Bayram Bal’ın cesetlerinin bulunduğu Akarsu’ya ilk ulaşanlardan olduğunu vurgulayan Koçhan, katmerleşmiş acılarına neden ağlamadığını şu sözlerle dile getirdi: “O gün Hamit’in babasının ağlamadığını gördüm. Dişleri çekilmişti, kafalarına kurşun sıkılmıştı, işkence edilmişti... Bu Müslümanlığa göre bir iş değil dedi ve ağlamadı.”

‘YOK PAHASINA SATTIK’

Köy boşaltılmadan hali vakti yerinde olduğunu hatırlatan Koçhan, ellerindeki birikimlerinin nasıl bertaraf edildiğine dikkat çekti ve ekledi: “Bir hafta içinde boşaltacaksınız dediler. Köylüler hayvancılık ve tarım ile geçimlerini sağlıyordu. Bağ, bahçelerimiz vardı. 4-5 milyona (eski para ile) giden hayvan çiftini fırsatçılar bir milyona elimizden aldı. Büyük zararlar gördük. Tüccar bir milyona verecek misin vermeyecek misin diyordu. Verdik… Kızıltepe’ye yerleştim olmadı geri döndük 2002 yılında.”

‘BİR KEZ DAHA İNŞA EDERİZ’

Yeniden başa dönen ve köyün boşaltılmış halini hatırlatan Koçhan, “Köy boşaltıldıktan sonra evler ateşe verilmişti. Döndüğümüzde evlerin tamamı tahrip olmuştu. Yakılmış, yıkılmıştı… Zaten onların umurunda değil, bizim durumumuz. Geri döndüğümüzde yeniden inşa ettik. 4 kamyon kum getirip tamir ettim. Şimdi yeniden yıktılar, gidip yeniden tamir edeceğim” dedi.

‘ÜZÜNTÜM KAYBETTİĞİMİZ CANLARDAN’

Üzüntüsünün kaybettiği ekonomik birikimden olmadığını vurgulayan Koçhan, “Üzüldüğüm tek şey, yitirdiğimiz canlardır. Gerisi yıkılır, yeniden yapılır” diye kaydetti.

‘BİZ GÖRMEZSEK ÇOCUKLARIMIZ, TORUNLARIMIZ GÖRECEK’

Kendi hikayesinin Kürt halkının yaşadıklarından bağımsız olmadığını anımsatan Koçhan, şöyle devam etti: “Biz eşit olsaydık, zulüm bu kadar zoruma gitmezdi. Bu hayatta eşit değiliz. Biz yaşamdan bir tat alamadık. Biz göremesek de çocuklarımız ve torunlarımız görecek. Bir kişi, bir şey için çaba, emek harcadıysa, sonunda ona ulaşır. Emekleri boşa gitmez. Mesela biz bir ağaç ekeriz, 2-3 yıl bakarız ve üzüm verir o bağ. Eğer sen ona emek vermezsen ondan bir şey alamazsın.”

‘HERŞEY DÜZELECEK, GÜZEL OLACAK’

Abluka kalkar kalmaz köye döneceğini kaydeden Koçhan, etrafındaki karamsar, üzgün ve kaygılı bekleyen gözlere bakarak şunları ifade etti: “Yasak kalktığı gibi döneceğim. Bahçelerimiz, hayvanlarımız orada, toprağımız orada. Bu durumlarda bitecek. İyi şeyler belki bir ömür sürer ama kötü şeyler bir ömür sürmez. Bir kişinin emekleri boşa giderse moralsiz olur, ama ben biliyorum ki bizim emeklerimiz boşa gitmeyecek. O yüzden yüzüm hala gülüyor. Kime karşı bir zulüm uygulanırsa insan olarak içimiz acıyor. Êzidîlere zulüm edildiğinde hepimiz ağladık. Kim zora düşerse onun için üzülüyoruz. Biz devletten bir şey istemiyoruz. Tek söyleyeceğim, biz de insanız, haklarımız var. Biz Devletin düşmanı değiliz ama bizi insan olarak görmüyor. 71 yıldır insan olarak görmediler. Ben inanıyorum her şey düzelecek, güzel olacak.”

Dicle Müftüoğlu / Sedat Yılmaz- dihaber