TEKİRDAĞ - Her sabah yine erken saatlerde kalkarak Çorlu Eğitim Sen Şubesi'nin yolunu tutan ihraç edilen öğretmenler, “Artık yediğimiz tek şey simit ama onurumuzla" derken, ihraçların kendileri için bir "onur nişanesi" olduğunu söylüyor. Öğretmenler, "Mesleğimize ve onurumuza sahip çıkmak için Hayır" diyor.
Olağanüstü Hâl (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile (KHK) binlerce eğitim emekçisi görevlerinden ihraç edilirken, bunlardan 49’u Tekirdağ'dan. 49 eğitim emekçisinden 31'nin Eğitim Sen üyesi olması Tekirdağ'da ihraçların nasıl yapıldığını gözler önüne sermeye yetiyor. Eğitim emekçilerinin ihraç sonrası ne yaptıklarını öğrenmek için ziyaret ettiğimiz Çorlu Eğitim Sen Şubesi’nde, eğitim emekçilerinin sıcak tebessümleriyle karşılaşıyoruz.
‘YEDİĞİMİZ TEK ŞEY SİMİT AMA ONURUMUZLA…’
Sabah okula gider gibi Eğitim Sen şube binasına yanlarında getirdikleri simit ile gelen öğretmenler, ocakta pişirdikleri çay eşliğinde başlıyorlar kahvaltı yapmaya. Sıcak gülüşlerin ve esprilerin eksik olmadığı kahvaltı masasında “Artık yediğimiz tek şey simit ama onurumuzla...” diyen öğretmenlerin, yüzünden eksilmeyen duygu ise moral bozukluğu ve üzüntünün aksine devamlı bir gülümseme. Öğrencilerini özledikleri her hallerinden belli olan öğretmenlerin çoğu ise artık emekliliği yavaş yavaş gündemlerine almış olmasına rağmen ihraçla bırakmanın üzüntüsünü yaşıyor.
REFERANDUMDA ‘HAYIR’ DİYECEKLER
En yenisi 4 yıl tecrübeli olan öğretmenlerin pek çoğu ise 20 yılın üzerinde bir deneyime sahip. Yılların vermiş olduğu tecrübe ile bugünlere geldiklerini belirten öğretmenler, ayrıca karşılaştıkları sürecin yabancısı olmadıklarını vermiş oldukları mücadele ile bağlantılı olarak görüyor. Öte yandan ülke gündemi ve referandum sürecine dair de tartışmalar yürüten ve ihraç edilmelerini “onur nişanesi” olarak gören bu öğretmenler, yaşamış oldukları bireysel acılar ile birlikte mesleklerine ve onurlarına sahip çıkmak adına referandumda "Hayır" diyecek.
2 ÇOCUĞUYLA EVSİZ BIRAKILDI
Eşi ile birlikte aynı anda ihraç edilen 32 yıllık öğretmen Yıldır Arslan, devletin iktidar savaşları sonucunda alınan kararların ihraçlarına yol açtığını ve hayatlarının alt üst olduğunu söylüyor. Biri 3 diğeri 5 yaşında iki küçük çocuğu olan ve kaldıkları lojmanlardan ihraç edildikten sonra 15 gün içerisinde çıkmaları istenen Arslan, ihraç edilme kararlarının çok sert olduğu görüşünde. Arslan, bu duruma dair tepkisini iç çekerek, “Suçluyorlar ama somut bir dayanak göstermiyorlar. Savunma hakkı vermiyorlar. Her platformda ve herkese karşı suçsuzluğumu savunmaya hazırım ama bu olanağım yok. Çok beter bir şey… Çaresiz kalıyor insan” sözleriyle dile getiriyor. Arslan, yaşadıkları şok etkisi ardından ihraçlarının aslında büyük oyunun bir parçası olduğunu düşünüyor.
‘YAŞADIĞIM ACILAR İÇİN HAYIR’
Yaşadığı bireysel acılar bağlamında referandumdaki tercihinin kesinlikle ‘Hayır’ olacağını söyleyen Arslan gerekçelerini, “Sonuna kadar ‘Hayır’ çünkü demokrasi kültürü, çok seslilik önemli. Zaten parlamenter demokrasi sıkıntılıydı. Fakat çözüm bu değil. Parlamenter sistemin yeniden yapılandırılması, işlerlik kazandırılması gerekirken daha da beter bir sisteme tek adamlık rejimine doğru sürükleniyoruz. Başkanlık sisteminin olmazsa olmazı yargı bağımsızlığının olmasıdır. Tüm başkanlık sistemlerinde temel unsur denetleyici unsurun olması gerekiyor ama bizde getirilen bu Türk tipi dedikleri başkanlık sisteminde denetleyici mekanizma yok. Her şey tek kişinin elinde. Yargıyı da belirleyen, şekillendiren başkan olacak dolayısıyla bu kelimenin tam anlamıyla faşizan bir yapı ve sistemin getirilmesidir” diyerek özetliyor.
‘ÖZGÜRLEŞTİM, ARTIK DEVLET MEMURU DEĞİLİM’
Eğitim-Sen şubesinde simit yerken sohbet ettiğimiz 28 yıllık öğretmen Kazım Ünlü ise sendikanın en sevilen esprili hocalarından. Mesleğe başlar başlamaz Demokratik Öğretmen Hareketi içerisinde yerini alan ve örgütlü mücadelesini öğrencileriyle birlikte okulda, sokakta ve alanlarda sahiplenen Ünlü, yaşadığı ihracı “onur nişanesi” olarak görenlerden. Yavaş yavaş emekliliği de gündemine alan bir öğretmen olan Ünlü, Türkiye’de hiçbir zaman olağan bir koşul yaşamadıklarını 54 yıllık tecrübesine dayanarak şöyle anlatıyor: “Şu yaşadığımız süreç birikim üzerinden bana hayret verici bir süreç olarak gelmiyor. Faşizmin kendini tüm ceberrut yönüyle hayata dayattığı ve aslında kendi devrimlerini gerçekleştirdiği bir süreci yaşıyoruz. Bunların bize uyguladığı bu zulüm, haksız adaletsiz yaklaşım tarzını ben kendi cephemden çok beklemiyor değildim. Bu darbe başarılı da olsa başarısız da olsa faturası bize çıkacaktır dedim ve şuanda da ödüyoruz. Bizden önceki yaşanan ihraçlardaki kaygıyı aslında ihraç olmayan bir öğretmen olarak daha büyük bir üzüntü ile karşılıyordum. Ama ihraç olduktan sonra çok rahatım. Herhalde özgürleştim. Artık devlet memuru değilim.”
EN ÇOK ÖĞRENCİLERİNİ ÖZLÜYOR
Öğrencilerinden ve mesai arkadaşlarında uzak kalkmasından biyolojik saatinin değişmesine kadar pek çok hususun kendisini hırpaladığını fakat tüm bunların aşılacak şeyler olduğunu dile getiren Ünlü, en çok öğrencilerini özlüyor. Yaşadığı ihracı olağan karşılama konusunda çaba harcadığını ve bu durumun toplumsal, ekonomik ve akademik ayağı olarak da etkilendiğini belirten Ünlü, sonrasında karşılaştığı süreci ise şöyle özetliyor: “Bir sabah kalkıyorsunuz işsizsiniz. Artık öğretmen değilsiniz, mesleğiniz yok. Sadece bu da yetmiyor. Yaptığımız müracaatlarda diplomamızı kullanabileceğimiz bir zemin kalmadı. Özel kurumlarda bile çalışma izni vermiyor. Faşizm tam da bu. Açlıkla terbiye etmek… Amaç, toplumun tamamına hakim olan kaygı korku iklimini daha da büyütüp o bahsetmiş olduğum devrim süreçlerini tamamlamak. Dolayısıyla bizim kayıplarımız ülkenin kayıpları açısından çok küçük bir bölümü oluşturuyor. Bu durum aslında şahsımı rahatlatan bir durum. O yüzden ben kendi kaybımdan çok ülkenin içinde bulunduğu duruma dair endişe ve kaygılar duyuyorum. Yaratılan bu korku ve çatışma ikliminden ‘Hayır’ diyenleri bile toptancı bir bakış açısıyla “vatan haini” ilan eden köhnemiş zihniyetin yarattığı yarılma ve kırılma kaygılarımızı arttırıyor. Bunun çözümü vardır elbet, sonuçta ölmedik”
‘MESLEĞİME, ONURUMA SAHİP ÇIKMAK İÇİN HAYIR’
Ülkedeki kötü gidişata evet demenin mümkün olmadığını dile getiren Ünlü, referandumdaki tercihinin neden "Hayır" olduğunu ise, “Benim hayırım insan olmaktan kaynaklı bir ‘Hayır’dır. Mesleğime onuruma sahip çıkmak için ‘Hayır’dır. Faşizme karşı çıkmak için ‘Hayır’dır. Emekçileri bölen, parçalayan, grevi yasaklayarak binlerce kamu emekçisini bir çırpıda bir KHK ile kapının önüne bırakan ve onları açlıkla terbiye etmeye karşı gösterilen bir dirençten dolayı ‘Hayır’dır. Biz barış, kardeşlik için, bilimsel demokratik anadilde parasız eğitim için mücadele eden insanlar, bir kişinin iki dudağı arasına sıkışmış faşizan yöntemlerle hukuku da yok sayan bir anayasaya evet deme şansımız yoktur. Bütün emekçilerin ‘Hayır’ diyeceğine inanıyorum” sözleriyle açıklıyor.
İHRAÇ EDİLDİĞİNİ ASKERLİK DÖNÜŞÜ ÖĞRENDİ
4 yıllık öğretmenlik deneyimi ile öğretmenlik mesleğinin henüz başında olan ve gittiği askerlik dönüşü ardından ihraç edildiğini öğrenen Onur Akkuş, askerlik gibi zorlu bir sürecin ardından ihraç edildiğini öğrenmesinin son derece yıpratıcı olduğunu belirtiyor. Ayrıca evlere giderek özel ders veren Akkuş, ihraç edilmesinin ardından öğrencilerinin velilerinin kendisini arayarak "Hadi ya sizin gibi bir öğretmeni de mi ihraç ettiler?" sözlerini söyleyerek konuşmaya başlıyor. Mesleğinden uzaklaştırılanların işine sahip çıkan ve işini iyi yapan insanlar olduğunu söyleyen Akkuş, bu süreçte asla enseyi karartmamak gerektiğini ifade ediyor. Akkuş devamında canlarıyla bedel ödeyen arkadaşlarına karşı kendilerine de “ihraç” payının düştüğünü söyleyerek, “Referandumda elbette ki ‘Hayır’ diyeceğim. Bu ihraçlar olsun, toplumun genel gidişatı olsun… Bunu değiştirmek için ‘Hayır’ demek gerekiyor. Toplumun direngenliği arttıkça bunun daha çok büyüyeceğini umut ediyorum” diyor.
‘İHRAÇ EDİLDİĞİMİ ÖĞRENCİLERİMDEN DUYDUM’
İhraç edildiğini bir öğrencisi tarafından öğrendiğini söyleyen 20 yıllık İngilizce öğretmeni Nurşen Akçan ise, “Çok ilginç ama evde oturmuş ikinci dönem için yapacağım çalışmayı planlıyordum. Bir anda öğrencilerimden mesajlar gelmeye başladı. ‘Hocam okulda mısınız? Yarın okula gelmeyecek misiniz?’ gibi mesajlar geldi. En çok ağrıma giden kısmı bu oldu. Yani ben bu devlete 20 yıl çalıştıysam, okullarında okuduysam, hiçbir adli sicilim yoksa ve sicilimiz başarılar ile doluysa böyle bir şey yapıldığında da devletin bize bir tebligat ile bildirmesi gerekir. 7 Şubat 2017, 686-29972 sayılı resmi gazete… Bu rakamlar bundan sonraki yaşamım da hep benimle olacak. Süreci böyle öğrendim. Gerçekten çok kırgınım” sözleriyle tepki gösteriyor.
Referandumdaki cevabını da sandıkta vereceğini sözlerine ekleyen Akçan, “Tercihimin ne olduğunu zaten şuan da içinde olduğumuz pozisyondan anlıyorsunuz. İllaki bir tercih vermem gerekiyorsa bütün haksızlığa karşı ‘Hayır’ diyorum” dedi.
‘İYİ Kİ ÖRGÜTLÜYÜM’
İhraç edilmelerinin kolektif bir cezalandırma olduğunu belirten 12 yıllık öğretmen olan ve aynı zamanda Tekirdağ Eğitim-Sen İl Yürütme Kurulu Üyesi Emriye Demirkır da, ihraçların kendilerine tebliğ edilmemesinin ise bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyor. Ardından çalışma arkadaşları ve öğrencilerine veda etmek amacıyla okula gittiğini söyleyen Demirkır, “Öğrencilerimin büyük bir sevgi seli ile karşılaştım. Okulun en eski öğretmeniydim. Öğretmen arkadaşlar tarafından çok iyi tepkiler aldım. Orada ben konuşma yaparken bir arkadaşım videoya çekip sosyal medyaya atmıştı. Sonra beklemediğim kadar büyük bir destek geldi. Çok şaşırdım ve çok sevindim” diyerek gelen tepkileri paylaştı. Bağlı olduğu KESK ve Eğitim-Sen tarafından bir dayanışma fonu oluşturularak ihraç olan öğretmenlere maddi manevi destek sunulduğu bilgisini veren Demirkır, “Arkadaşlarımız, dostlarımız bizimle dayanışma içirişinde. Bu dalgaya karşı bizim yanımızda yer alıyorlar. Bu moral değeri açısından çok değerli, ben şimdiye kadar kendimi hiç yalnız hissetmedim. İyi ki de örgütlüyüm diyorum. Şu süreç faşizmin olağanca saldırgan olduğu süreç, örgütsüz olarak geçileceği en son süreç bence, bu süreçte örgütlü olmak her zamankinden daha da önemli” diyerek kamu emekçilerine mücadele de birleşme çağrısı yapıyor.
‘İHRAÇ EDİLMİŞ BİR ÖĞRETMENİM AMA HER SABAH 07.00’DA KALKIYORUM’
“Bu kolektif bir ceza ama bunu herkes ayrı bir öykünün içinde yaşıyor” diyerek kendi etkilenme hikayesini anlatan Demirkır, şöyle devam ediyor: “Kız kardeşim meme kanseri tedavisi görüyor. Yaşlı bir annem var. Bir kedim ve köpeğim var. Dolayısıyla ben işten atıldığımda hem annem, hem kız kardeşim, hem kedim köpeğim bundan etkilenecek. Onlar da bu süreci bildikleri için uzatarak eziyete çevirecekler diye düşünüyorum. Bu sürece dayanmak çok zor olmayacak çünkü ben bugüne kadar elde ettiğim her şeyi, kendi emeğimle elde ettim. Ben işçi bir ailenin çocuğuyum. Hem okudum hem çalıştım. Kardeşime de baktım, okuttum. İhraç edilmiş bir öğretmenim ama her sabah saat 07.00’da kalkıyorum. Çünkü köpeğim Sokrates’i gezdirmem gerekiyor. Mücadeleme de emek harcamam gerekiyor. Herşeyin emek ile güzelleştiğini de biliyorum. Sonunda görevimize döneceğimizi, öğrencilerimize döneceğimizi biliyorum.”
‘ÖĞRETMENLİK BENİM VASFIM BUNU KİMSE ELİMDEN ALAMAZ’
Referandumdan ‘Evet’ de çıksa ‘Hayır’da çıksa kamu emekçileri olarak mücadele etmeye devam edeceklerinin altını çizen Demirkır, kendi tercihine dair de şu cümleleri kuruyor: “Kimse kuşku duymasın biz yaptıklarımızdan asla pişman değiliz. Yaptıkları kadar yandıklarını görmek istiyorum. Yani bizim hesabımızı öteki dünyaya bırakmak gibi bir niyetimiz yok. Biz bu dünyada hepsinin hesap verdiğini görmek istiyoruz. Referandumda ‘Evet’ de çıksa biz yine burada olacağız. Kimse moralini bozmasın, kimse enseyi karartmasın. Öğretmen yalvarmaz. Öğretmen el açmaz. Öğretmen ders verir diyoruz. Aynı zamanda öğretmenlik benim vasfım bunu kimse benim elimden alamaz. Saygınlık, sevgi, hakikat ihraç edilemez. Ben o dersi hafta sonları öğrencilerimle buluşup yine istediğim yerde veririm. Fikirleri ihraç edemezler. Benim anlattığım fikirler o çocuklarda büyümeye devam ediyor. Enseyi karartmadan biz önümüze bakmaya devam edeceğiz.”
Necla Demir / Uğur Atabay - dihaber