'Kardeşimi gözlerimin önünde katlettiler'
Hakim: Davayla ilgisi yok

DİYARBAKIR - Lice’de özel harekatçıların öldürdüğü Mehmet Şirin Kocakaya’yı kurtarmak isteyen 28 yakını hakkında açılan davanın duruşmasında konuşan kardeşi Erdal Kocakaya, "Kardeşim gözlerimin önünde işkenceyle katledildi" dedi. Mahkeme başkanı, kardeşin anlatımlarını, "Söylediklerinin davayla ilgisi yok" diye kesmek istedi.

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 2016 yılı Haziran ayında ilan edilen “sokağa çıkma yasağı” sırasında Yalaza (Kerwas) köyü Mehlê mezrasında özel harekatçılar tarafından işkence edilerek öldürülen Mehmet Şirin Kocakaya’yı kurtarmak isteyen aralarında annesi, 3 kardeşi ile yakınlarının da bulunduğu 28 kişi hakkında açılan davanın yargılamasına başlandı. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan 6 sanık Lice'den SEGBİS üzerinden duruşmaya katılırken, bazı sanık ile avukatları duruşmada hazır bulundu. Kimlik tespiti ile başlayan ve iddianamenin özetinin okunmasıyla devam eden duruşmada sanıkların savunmasına geçildi. Bazı sanıklar savunmalarını Kürtçe yaptı. Sanıklar, üzerine atılı suçlamayı kabul etmeyerek beraatlarını istedi.

'ORADA ÖLEN BENİM KARDEŞİM'

Duruşmada söz alan Kocakaya'nın kardeşi Erdal Kocakaya Kürtçe yaptığı savunmasında, üzerine atılı suçlamayı kabul etmeyerek, şu savunmayı yaptı: “Olay günü köyden uzakta silah sesleri geldi. Helikopterler her tarafı tarıyordu. Sıkılan silahlardan bir kaç tanesi kaldığım çadıra isabet etti. O sırada çadırda uyuyan 6, 7, 13 ve 14 yaşlarındaki 4 çocuğum uykudan fırlayarak ağlamaya başladı. Eşim de feryat etmeye başladı. Bağırma ve çığlık seslerini duyan köydeki akrabalarım yanımıza geldi. Üzüm bağımızda çıkan yangını söndürmek için gittik. Ama askerler izin vermedi. Sonra bizi çadırın önünde topladılar. Askerler, ilk önce kardeşim Mehmet Şirin Kocakaya'yı ardından Veysi Gökhan'ı alıp ağaçlık alana götürüp işkence yapmaya başladılar. Bağırma ve feryat sesleri geliyordu. Biz askerlere 'Onlar sivil ve köylü niye dövüyorsunuz, işkence ediyorsunuz?' dedik. 2 asker bana 'Seni götürelim kardeşinin yanına, biz dövmüyoruz?' dediler."

Kocakaya savunmasını yaptığı sırada araya giren mahkeme başkanı, “Söylediklerinin dava ile ilgisi yok" deyince, Kocakaya, "Orada ölen benim kardeşim. Vücudum hala o işkencenin acılarını çekiyor" yanıtı verdi.

'SİZİ DÖVMEYELİM DE KİMİ DÖVELİM'

Savunmasına kaldığı yerden devam eden Kocakaya, "Beni yanlarına götürür götürmez 15-20 asker üzerime çullanıp tekmeler ve silah dipçikleriyle bana işkence yapmaya başladı. Askerler, kardeşim Mehmet Şirin Kocakaya ile Veysi Gökhan’ın ellerini arkadan kelepçeli bir şekilde yere yatırmış, işkence etmişlerdi. Gördükleri işkence nedeniyle yüzleri kan içindeydi, tanınmıyorlardı. Üçümüzü yan yana dizdiler, bana da aynı şekilde işkence yaptılar. Daha sonra kardeşim Rojhat Kocakaya'yı yanıma getirdiler. Onu da yanımıza getirir getirmez ‘Bak kardeşlerin bu halde’ deyip onu darp edip, işkence etmeye başladılar. Onlara 'Biz siviliz niye bize işkence ediyorsunuz?' dedim. Onlar da bana, 'Bu operasyon için bin 500 kilometre yol geldik. Sizi dövmeyelim de kimi dövelim?' dediler. İşkence esnasında görüntülerimizi çekiyorlardı. Biri görüntü çekerken diğer asker 'Çekme başımız belaya girecek' diyordu. Kardeşim Mehmet Şirin'in kafasının taşa değdiği söyleniyor, ancak kardeşim gözlerimin önünde yere yatılı halde işkence edilerek katledildi. Gördüğümüz işkenceden yürüyecek halimiz olmadığı için askerler bizi yerlerde sürükleyerek götürdüler. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Aksine güvenlik güçleri bize işkence yapıp kardeşimin ölümünü ört pas etmek için olayı bu şekilde kapatmaya çalışmaktadır" diye anlattı.

'KARDEŞİM LİCE'DE YAŞIYORDU'

O gün ağır işkence gören ve günlerce hastanede tedavi altında tutulan Mehmet Şirin Kocakaya'nın kardeşi Rojhat Kocakaya ise "Orada darp edildim, işkence gördüm. Canlı kalkan değiliz. Güvenlik güçlerine saldırmadım. Ağabeyim Mehmet Şirin Kocakaya'yı daha sonra Veysi Kocakaya'yı ve abim Erdal Kocakaya'yı götürdüler. O sırada işkence sesleri geliyordu. Ben askerlere ‘İşkence yapıyorsunuz' deyince beni de götürdüler. Köyün görüş alanından çıkar çıkmaz ellerimi tutum kablo ile arkadan bağladılar. Kardeşlerimin yanına götürdüler. Ağabeyimin yanında beni darp etmeye başladılar. İşkence gördüğüme dair raporum var. İşkence gördüm, şuurumu kaybettim. Görme kaybı yaşıyorum. Herkesi taciz ediyorlardı, tükürüyorlardı. Ağza alınmayacak küfürleri söylüyorlardı. Taşlı sopalı saldırdığımız söylenmektedir. Böyle bir şey olsaydı bunu da kameraya alırlardı. Panzer içinde dahi bize işkence yaptıklarına ilişkin görüntüler vardır. Bizi yerlerde sürüklediler. Hepimizi mağdur eden ve kardeşimi öldüren herkesten şikayetçiyiz. Lice'ye vardığımızda kardeşim Mehmet Şirin Kocakaya Lice Karakolu’nun önünde ambulans içerisinde yaşıyordu. Ölümünü beklediler. Yaralı olmamıza rağmen bizi ayakta beklettiler" dedi.

RAPORLAR İSTENDİ

Savunmaların ardından söz alan avukatlar, Kocakaya'nın ölümüne ilişkin Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'nda yürütülen soruşturma dosyasının bir örneğinin istenmesini talep etti. Avukatlar, şikayetçi olan askerlerin ifadesinin mahkemede alınmasını, işkence nedeniyle yaralanan köylülerin raporlarının hastaneden istenmesini talep etti. Avukatlar, ayrıca operasyonda görev alan asker ve polislerin listesinin Jandarma Bölge Komutanlığı ve İçişleri Bakanlığı'ndan istenmesi talep etti.

İddia makamı ise, dava dosyasındaki eksikliklerin tamamlanmasını istedi.

ASKERLERİN DİNLENMESİ TALEBİ REDDEDİLDİ

Ara kararına açıklayan mahkeme heyeti, Kocakaya'nın ölümü ile ilgili Lice'de yürütülen soruşturma dosyası ve otopsi raporunun gönderilmesi için Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı gönderilmesine karar verdi. Mahkeme, askerlerin duruşmada dinlenmesi, darp edildiklerine ilişkin rapor alınıp alınmadığının belirlenmesi yönündeki talebi de reddetti. Operasyon sırasında köyde görev alan asker sayısının istenmesi yönündeki talebi de yargılamaya yenilik katmayacağı gerekçesiyle reddetti. Dava Temmuz ayına ertelendi.

NE OLMUŞTU?

Diyarbakır’ın, Lice, Hazro ve Kocaköy ilçelerindeki 39 köyde, 20 Haziran 2016’da ilan edilen ve 3 Temmuz’da sona eren “sokağa çıkma yasağı” sırasında binlerce asker, polis ve korucunun katılımıyla "Bayrak-14 Şehit Jandarma Teğmen Abdülselam Özatak Müşterek Özel Birlik Operasyonu" adıyla operasyon başlatılmıştı. Operasyon kapsamında Lice ilçesi Yalaza (Kerwas) köyü Mehlê mezrasının 300 metre yakınında PKK’liler ile askerler arasında çatışma çıkmış, 3 PKK’li yaşamını yitirmişti. Çatışmanın ardından gözaltına alınan Mehmet Şirin Kocakaya, ailesinin gözü önünde özel harekâtçıların işkencesiyle katledildi. İşkence gören Kocakaya’nın feryadı, 300 metre ilerdeki evinde oturan felçli babasının kulaklarına kadar ulaşmıştı. Kocakaya, yaygın medyada "Ankara bombacısı" ve “terörist” olarak hedef gösterilmişti. Köyde çıkan yangına müdahale etmek ve Kocakaya’ya işkence eden özel harekâtçıları engellemek isteyen aralarında Kocakaya’nın annesi Neşide, kardeşleri Erdal, Berfin ve Rojhat Kocakaya’nın da bulunduğu 34 kişi, asker ve polislerce feci şekilde darp edilerek gözaltına alınmıştı. Gördükleri işkence nedeniyle ağır yaralanan ve vücutlarında birçok kırık oluşan Kocakaya’nın kardeşleri Erdal ve Rojhat Kocakaya ile akrabası Veysi Gökhan, Diyarbakır’daki Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde getirilmiş, daha tedavileri bitmeden tutuklanmıştı.

Köyde yaşananlar nedeniyle şok geçiren 6 haftalık hamile Çimen Kocakaya ise "sokağa çıkma yasağı" bahane edilerek 2 gün boyunca ambulansın köye girişine izin verilmemesi nedeniyle düşük yapmıştı. Sağlık durumu ağırlaşan, ölüm tehlikesi yaşayan Kocakaya, HDP'li vekillerin girişimleriyle 2 günün ardından köye gelen ambulans ile İlçe Devlet Hastanesi'ne kaldırılabildi. Kocakaya karnındaki 40 günlük bebeğini kaybetti.

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek”, “5442 Sayılı İl İdaresi Kanununa muhalefet”, “Görevi yaptırmamak için direnme”, “Hakaret” ve “Örgüt propagandası yapmak” ile suçlanan, aralarında Kocakaya’nın annesi ve 3 kardeşinin de bulunduğu 28 kişi hakkında 32’şer yıl hapis cezası isteniyor. İddianamenin tamamında ailesinin gözü önünde özel harekâtçıların yaptığı işkence ile katledilen Mehmet Şirin Kocakaya’dan bahsedilmemesi ve nasıl yaşamını yitirdiği konusunda bilgi verilmemesi dikkat çekti. İddianamede, operasyona katılan 7 asker ise “kendilerine hakaret ettikleri” iddiasıyla “müşteki” (mağdur, şikayetçi) olarak yer aldı.