BATMAN - Üniversite öğrencisi Şerzan Kurt’u öldüren polis hakkında ilk önce verilen müebbet hapis cezası Yargıtay ve yerel mahkeme arasında gidegele "ağırlaştırılmış yaralama" seviyesine getirilerek, cezasızlığa doğru gidiyor. Yargıtay'ın kendi verdiği karardan dönmesini değerlendiren baba Ömer Kurt, "Adalete olan güvenimiz sarsıldı" dedi.
Muğla’da Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde öğrenciyken 12 Mayıs 2010 yılında 21 yaşındayken omzuna isabet eden polis kurşunu ile katledilen Şerzan Kurt davasında polis Gültekin Şahin hakkında Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2 yıl önce verdiği kendi kararını bozdu. Şahin hakkında Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada 9 Eylül 2012’de kararını açıklayan mahkeme, önce müebbet hapis cezası verdi ardından gerekçeli kararda “Böyle daha hakkaniyetli oldu” diyerek, 2005’te kaldırılan Türk Ceza Kanunu’ndaki (TCK) bir maddeyi yeni TCK’ya uyarlayıp Şahin için kendi işlediği suça yardım indirimi yaparak, 8 yıl hapse ve tahliyeye hükmetti.
Yargıtay 1. Daire, 2014 yılındaki ilk bozma kararında Kurt’u öldüren polis Gültekin Şahin’e “tahrik altında kasten öldürme” suçundan ceza verilmesini istemiş, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi de 1. Daire’nin görüşü doğrultusunda polise 16 yıl ceza vermişti. Geçen sürede tüm üyeleri değişen 1. Daire, bu kez polise “ağırlaştırılmış yaralama” suçundan ve daha az ceza istedi. Aynı şekilde, iki yıl önce 1. Daire ile davranan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da savcısı değişince görüşünü değiştirdi. Dosya bu haliyle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderildi. Kararı değerlendiren baba Ömer Kurt, Genel Kurul’dan pek umutlu olmadığını ve gelen olumsuz bir kararın kendileri açısından yargıya karşı kırılmayı da beraberinde getireceğini dile getirdi.
‘SOMUT DELİLLER VE KAMERA GÖRÜNTÜLERİ VARKEN…’
Olayın yaşandığı dönemde hükümetin yürüttüğü politikalar nedeniyle batı illerinde üniversitelerde Kürt öğrencilere karşı saldırıların başladığını hatırlatan Kurt, “Sanki bu olaylar bir merkezden yönetiliyordu. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde Kürt öğrenciler ve çetevari bir grup ile çıkan kavgaları polis kontrollü yürütüldü. İki grup karşı karşıya geldi ve çetevari grubun arasından çıkan iki sivil polisten katil olanı Şerzan’ı hedef alarak ateş etti. Etrafta bulunan bütün polisler Şerzan’ın etrafında toplanırken katil polis olay yerinden kaçıyor. Bütün bu görüntüler kamera kayıtlarında ve görgü tanıklarının beyanlarında var. Polis de mahkemede Şerzan’la karşıya karşıya geldiğini ve bu şekilde vurduğunu beyan etti” şeklinde konuştu.
‘DAVANIN ESKİŞEHİR’DE OLMASININ AMACI SUÇLUYU AKLAMAKTIR’
Davanın Muğla’da görülmesi gerekirken apar topar Eskişehir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanmasına ilişkin de konuşan Kurt, “Bu karar bizim de yargıya ve mahkemeye olan kuşkumuz arttırdı. Eskişehir bir nevi polisleri aklama merkezi haline geldi. Daha önce yaşanan birçok olayın davası Eskişehir’de görüldü ve suçlular serbest bırakıldı” dedi.
‘KARARA İTİRAZ ETTİK’
Mahkeme heyetinin ilk kararında polise ödül gibi 8 yıl ceza verdiğini söyleyen baba Kurt, şunları dile getirdi: “İlk önce Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi kasti bir öldürme olduğu için bu cezayı az buldu ve bu kararı bozdu. Ardından Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi 16 yıl ceza verdi. Bugün ise tüm üyeleri değişen daire cezayı çok bularak ‘ağırlaştırılmış yaralama’ kararı verilmesini ve daha az ceza verilmesini istedi. Bu kararda sanki polis basit bir yaralama kastı ile hareket etmiş. Fakat bildiğiniz gibi Şerzan bilinçli ve hedef gözetilerek vuruldu. Çok bilinçli ve öldürücü bir yerden vuruldu. Bütün bunları görmemezlikten gelen Yargıtay Dairesi polisi aklar gibi ceza veriyor. Biz avukatımızla bu karara itiraz ettik. Sonucunu bekliyoruz.”
‘ARTIK ADALET MÜLKÜN TEMELİ DEĞİL’
“Türkiye’de adalet gerçek adalet şeklinde değil ve adalet mülkin temeli de değildir” diyen Kurt, adaletin duruma, şahsa ve zamana göre değiştiğini, insanlara eşit bir şekilde dağıtılmadığını ifade etti. Kurt, verilen bu kararın kendilerinin adalete olan güvenlerini kırdığını vurgulayarak, çocuğu polis tarafından öldürülen bütün davalarda adaletin polisi koruyan ve kollayan bir tavır sergilediğini bunun da vicdanı olan herkesi yaraladığını söyledi.
‘ADALETE KARŞI KIRILMAYA NEDEN OLUYOR’
Yaşanan son süreçte Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Nihat Kazanhan, Uğur Kaymaz, Medeni Yıldırım’ın ve nicelerinin davalarında somut deliller ortadayken, görüntüler varken katillerin derin devlet anlayışı ile korunduğunu ve davalar sonucunda polislerin az veya hiç ceza almayarak cezasızlık ile sonuçlandığını hatırlatan Kurt, bu kararların da insanlarda Türkiye Cumhuriyeti adaletine karşı bir kırılmaya sebebiyet verdiğini aktardı.
‘AİHM’E GİDERİZ’
Genel Kurul’un vereceği kararın ardından Anayasa Mahkemesi ve ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yollarını deneyeceklerin aktaran Kurt, haksızlığa karşı sonuna kadar davanın takipçisi olacaklarının altını çizdi.
Mahmut Ruvanas / Sonya Bayık - dihaber