İSTANBUL - "KCK İstanbul Ana Davası" kapsamında yargılanan siyasetçiler, kendilerini yargılayan hakim ve savcıların nerede olduğunu sorarak, "Hakkımızda iddianame hazırlayan savcı şu anda tutuklu. Suç delili sunan polisler yine tutuklu. Böyle bir davada hukuku nasıl bulacağız?” dedi.
“KCK İstanbul Ana Davası” olarak adlandırılan ve 205 Kürt siyasetçinin yargılandığı davanın duruşması, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya, çok sayıda tutuksuz siyasetçinin yanı sıra Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) üyesi avukatlar da katıldı.
Duruşmada ilk olarak savunma yapan kapatılan Özgür Gündem Gazetesi eski editörlerinden Kazım Şeker, haber kaynakları ve haber merkezi ile yaptığı telefon görüşmelerinin suç delili arasında yer aldığını dile getirdi. Şeker, "Bizi yargılayan hakim ve savcılar nerede?" diye sordu.
HALEPÇE KATLİAMI HATIRLATILDI
Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Kadın Meclisi çalışanı Gülistan Dehşet de, Kürtçe savunma yaptı. Halepçe katliamının yıl dönümünü hatırlatan Dehşet, Kürtlere yönelik katliamları kınadığını söyledi. Dehşet, "Siyaseti sadece erkeğin yapabileceği yönünde bir algı hakim. Ben de siyasetin kadın işi olduğunu kanaatinde olduğum için bir Kürt kadını olarak siyaset içerisinde yer aldım" dedi.
Dehşet, operasyonlarla BDP'nin kadın çalışmalarının illegalize edilmek istendiğini vurgulayarak, "Bu iddianameyi hazırlayanlar 'FETÖ terör örgütü' üyesiydiler. Biz de onların hazırladığı iddianamelerle yargılanıyoruz" diye konuştu.
Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çalışanı Hüseyin Başar ise, toplu etkinliklerde araç kullanmasının illegal olarak gösterildiğini söyledi. Başar, "Bu iddianameleri hazırlayanlar ya yargılanıyorlardır ya da görevden ihraç edilmiştir" şeklinde konuştu.
'AİLEMLE YAPTIĞIM KONUÇMALAR SUÇ!'
Ailesi ile yaptığı görüşmelerin de suç unsuru olarak dosyaya konulduğunu dile getiren Başar, "Aile ile yapılan konuşmalar ne zamandan beri suç?" diye sordu. Başar, delillerin kanunsuz bir şekilde toplandığını ifade ederek, suçlamaları kabul etmedi.
Dönemin BDP çalışanı İsmail Kaya, şunları aktardı: "Herkes için adalet olmasını istiyorum. Bütün canlıların haklarının savunmasını istiyorum. Siz de biliyorsunuz ki asimilasyon insanlığa karşı bir suçtur. Bir dilin yasaklanması o dilin öldürülmesidir. Benim dilim de milyonlarca insanın kullanmış olduğu dildir ve yaşadığım devletin bir dili haline gelmemiştir."
'TALEBİMİZ HUKUKA UYGUN BİR KARAR'
Başar, kendileri hakkında iddianame hazırlayanların amacının devleti karıştırmak ve devleti ele geçirmek olduğunu söyledi. Başar, "15 Temmuz ardından Ergenekon, Balyoz davaları düşürüldü, ama KCK davaları devam ediyor. Bizim sizden talebimiz hukuka uygun bir karar vermeniz" dedi.
'BÖYLE BİR DAVADA HUKUKU NASIL BULACAĞIZ?'
BDP çalışanı Selma Aygün de, savunmasında suçlamaları kabul etmedi. Öğrenciyken tutuklanan avukat İdil Aydınoğlu ise, savunmasında “Hukuka aykırı olmasına rağmen bu dava devam ediyor. Bizim hakkımızda iddianame hazırlayan savcı şu anda tutuklu. Bizim hakkımızda suç delili sunan polisler yine tutuklu. Böyle bir davada hukuku nasıl bulacağız?” diye belirtti.
PKK'nin kurucularından Hayri Durmuş’un kardeşi BDP çalışanı Zekiye Ayık, “Adalet mülkün temelidir deniliyor. Biz acaba bu sözde yok muyuz, yoksa bizim içinde geçerli midir” dedi.
Savunmaların ardından mahkeme heyeti, daha önce davada görev almış ve Gülen cemaati operasyonları kapsamında görevden alınan, tutuklanan savcı ve hakimlerin listesinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan (HSYK) istenmesine karar vererek, duruşmayı 16 Haziran gününe erteledi.