‘Cezaevlerinden tabutlar çıkmadan açlık grevine sahip çıkalım’

İSTANBUL - Cezaevlerinde açlık grevine giren tutukluların mesajını paylaşan Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi Eş Sözcüsü Arif Yılmaz, “Kürt halkı sokaklarda açlık grevlerindeki çocuklarının eylemini sahiplenmelidir. Cezaevlerinden tabutlar çıkmadan bu işe el koymalıdır” dedi.

Türkiye ve bölgedeki cezaevlerinde bulunan PKK ve PAJK'lı tutuklular, PKK Lideri Abdullah Öcalan ve yanındaki tutuklular üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması, özgür koşullarda müzakere etme koşullarının sağlanması, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri uygulamalarından vazgeçilmesi ve köylerin yakılıp yıkılması uygulamalarına son verilmesi talebiyle hem süresiz-dönüşümsüz hem de süreli-dönüşümlü açlık grevi başlattı.

15 Mart’an bu yana süreli-dönüşümlü açlık grevi devam ederken, Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde ise başlatılan süresiz dönüşümsüz açlık grevi 29’uncu gününe girdi. Süresiz açlık grevine giren bazı tutukluların durumunun kötüye gittiğini belirten Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi İstanbul Eş Sözcüsü Arif Yılmaz, açlık grevlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

‘TEMEL TALEP ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİDİN KALDIRILMASI’

İzmir Aliağa Şakran Cezaevi'nde 28 tutuklunun 15 Şubat’tan bu yana sürdürdüğü süresiz dönüşümsüz açlık grevine değinen Yılmaz, hemen akabinde Edirne Cezaevi’nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinin başladığını ve beraberinde bu açlık grevlerinin büyüdüğünü söyleyerek 15 Mart’ta PKK ve PAJK’lı tutukluların başlatmış olduğu süreli dönüşümlü açlık grevini hatırlattı. Devam eden süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerinin kritik bir aşamaya geldiğini belirten Yılmaz, açlık grevine giren tutuklarının taleplerinin bir olduğunu ve bunlar içinde en temel talebin ise Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması olduğunu vurguladı.

‘ZİNDANLARDAKİ ANLAYIŞ TESLİM OLMAMA EYLEMİDİR’

Kürt halkına dönük hem içeride hem de dışarıda çok ciddi bir şiddet, baskı, katliam politikası geliştirildiğini dile getiren Yılmaz, “Halen neredeyse her gün Kürdistan’ın herhangi bir yerinde sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesi söz konusu. Bu yasaklar ile birlikte Kürt halkına dönük geliştirilen sivil katliamlar, talan ve yok etmeler var. Bunların son bulması, yasak ve ablukanın kalkması da açlık grevindekilerin talepleri arasındadır. Yine cezaevlerinde yoğun bir şekilde yaşanan hak ihlalleri de söz konusudur. Bunların da son bulmasını istiyorlar” dedi. Yılmaz, “Sokaktan çıplak bir biçimde bir insan tüm dünyanın gözü önünde katlediliyor. Bir de kamuoyundan saklı olan yerleri düşünmek gerekir. Toplumu, kamuoyunun gözü önünde sokak ortasında katleden anlayışın, zindanlarda neler yapabileceğini herhalde insan anlayabiliyor. Şimdi zindanlarda yaşanan durum da böyle bir anlayışın, böyle bir dayatmanın, böyle bir katliamcı yaklaşımın karşısında teslim olmama eylemidir. Çünkü zindanlarda eylemler biraz sınırlıdır. Eylem alanı kısıtlıdır. Bu nedenle zindandaki insanlar, bedenlerini açlığa yatırarak bu teslimiyetçi anlayışı kırmaya ve bunun karşısında durmaya çalışıyor” diye konuştu.

‘DURUMLARI KÖTÜLEŞİYOR’

Şakran Cezaevi’nde açlık grevinin 30 günü aştığını, Edirne Cezaevi’nde ise bir ay sınırında olduğunu belirten Yılmaz, “Hem Şakran’da hem de Edirne’ de açlık grevinde olan bazı tutsakların durumu kötüye gidiyor. Edirne’den en son aldığımız bilgiye göre, 10 kilo veren tutsaklar var. Günden güne erime başlıyor. 30’undan sonra çok ciddi bir erime söz konusu. Şimdiki normal bir açlık grevi değil” diye konuştu.

Edirne Cezaevi'nde baskı ve şiddet uygulamalarının had safhada olduğunu aktaran Yılmaz, “Dolayısı ile normal bir ortamda yapılan bir açlık grevi biçiminde değerlendirilemez. Hatta; fiili ölüm orucu biçiminde geliştiriliyor. Tutsaklar zaten avukata, aile görüşüne, telefona çıkınca ciddi bir uygulama baskı ve şiddet ile karşı karşıya. Dolayısı ile 30 gününü dolduran bir açlık grevinin eylemcisinin yataktan bile neredeyse kalkamayacak duruma gelmesi, çok feci bir durum ile karşı karşıya olduklarını gösteriyor” diye kaydetti.

‘EDİRNE’DE ÖZEL KONSEPT UYGULANIYOR’

Açlık grevine girenlerin taleplerinin çok imkansız olmadığını gerçekleştirilebilecek talepler olduğunu vurgulayan Yılmaz şunları söyledi: “Örneğin; Sayın Öcalan ile herhangi bir heyetin, ailenin, avukatının görüştürülmesi gerekir. Bu çok zor bir şey değil. Daha önce barış sürecinde milletvekillerinden tutalım, aileye kadar bu görüşmeler yapılabiliyordu. Şuan da tamamı ile süreçle bağlantılı olarak görüştürülmüyor. Bunun bir an önce ivedilikle gerçekleşmesi gerekir. İkincisi tüm Kürdistan’da başlatılmış olan çok ağır koşullar var. Bu koşulların bir an önce ortadan kaldırılması gerekir. KHK ile birlikte zindandaki tutsakların daha önce bedel ödeyerek elde etmiş olduğu haklar var ve bu hakların hepsi gasp ediliyor. Spora çıkmaktan tutalım, ortak alan faaliyetlerine kadar, parmak izi (koğuştan çıkarken parmak izi tutmaya, koğuşa geri getirirken parmak izi almaya) dayatmasından tutalım kitapların toplatılmasına kadar birçok yeni uygulama ve dayatma var.

Yine aileler görüşe gittiğinde çok onur kırıcı aramalar dayatılıyor. Bunlar tamamı ile bir konsept dahilinde yapılıyor. Edirne bu manada özel bir alandır. Zaten bu özelliğinden olsa gerek HDP Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş da Türkiye’nin başka bir cezaevine değil, Kürdistan’da tutuklanıyor ve Edirne’ye götürülüyor. Bu bile Edirne’nin nasıl özel bir uygulamaya sahip olduğunu gösteriyor. Edirne Cezaevi 1’inci Müdürü Haydar Ali Ak ise daha önce sicili bozuk olan ve kamuoyunda bilinen birisidir. Daha önce görev yaptığı Tekirdağ 2 No’lu F Tipi olmak üzere bütün kaldığı cezaevlerinde baskı ve şiddet ile tutsakların hakkını gasp etmiştir. Bu yönü ile ön plana çıkan birisidir. Sanki özel olarak oraya götürülmüş ve gittiğinden bu yana da bu ağır uygulamalar devam etmektedir.”

TUTUKLULARDAN DUYARLILIK MESAJI

Tutukluların mesajını ileten Yılmaz, “Başta aileler olmak üzere bütün halkın duyarlı olmaya, bu sürece öncülük etmeye ve birlikte bu süreci kırmaya çağırıyorlar” dedi.

2012 yılındaki süresiz-dönüşümsüz açlık grevine de dikkat çeken Yılmaz, o dönem ile bu dönemdeki açlık grevleri arasında çok ciddi benzerliklerin olduğunu söyledi. O zamanda Kürt halkı üzerinde ciddi bir “siyasi soykırımın” olduğunu hatırlatan Yılmaz, bugün de HDP Eş Genel Başkanlarından tutalım on binlerce kişinin tutuklu olduğunu hatırlattı. Yılmaz, “O dönemde Sayın Öcalan üzerinden ağırlaştırılmış bir tecrit vardı. Kürt halkı üzerinde ciddi baskılar vardı. Bugün de aynı şekildedir. Hatta sınırı aşmış durumdadır. Bugün Rojava, Şengal’de her tarafta Kürt kazanımlarını yok etmeye dönük bir konsept devrede. Dolayısı ile o günün talepleri bugünün de talepleridir. Çok ciddi bir farklılık yok. O dönem farklı olarak anadilde savunmanın önünün açılması talebi vardı. O zamanki açlık grevi sonucunda bu kabul edilmişti. O dönemde uzun bir süreden sonra anadilimizde savunma yapabiliyorduk” dedi.

‘2012 RUHU İLE AÇLIK GREVLERİ SAHİPLENMELİDİR’

Herkesi duyarlı olmaya çağıran Yılmaz, “Tutsakların durumu gittikçe kötüye gidiyor. Yarın geç olabilir. Bir an önce tüm halkımız açlık grevleri için seferber olmalıdır. 2012’de ortaya konan ruh, tekrar geri gelmeli. Kürt halkı sokaklarda açlık grevlerindeki çocuklarının eylemini sahiplenmelidir. ‘Talepleri bizim de taleplerimiz’ deyip hem zindandaki, baskıları hem de Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridi kırarak, herhangi bir can kaybına yol açmadan cezaevlerinden tabutlar çıkmadan bu işe el koymalıdır. Halk geçmişte rolünü oynamıştır. Tekrar oynayacağına inancımız tamdır. Bu inanç ile halkımızı eylemi sahiplenmeye davet ediyoruz” şeklinde konuştu.