DİYARBAKIR - DTK’ye yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan 3 siyasetçinin davasında, HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Cabbar Leygara tahliye edildi.
Demokratik Toplum Kongresi'ne (DTK) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 28 Aralık 2016 tarihinde tutuklanan HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Cabbar Leygara, DTK Başkanlık Divanı eski üyesi Edip Yaşar ve DTK Daimi Meclisi’nin eski üyesi Cafer Kan hakkında açılan davanın ilk duruşması, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun yanı sıra tutuklu bulunan siyasetçilerin aileleri katılırken, kalabalık nedeniyle çok sayıda avukat ve izleyici duruşmayı ayakta izlemek zorunda kaldı.
MAHKEME KARARA RAĞMEN SEGBİS İSTEMİŞ
Sanıkların getirilmediği duruşmada, tutuklu sanıkların mahkemede hazır edilmesine ilişkin alınan mahkeme ara kararına rağmen, mahkeme heyetinin duruşmadan birkaç gün önce Leygara’nın tutulduğu Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi ile Yaşar ve Kan’ın tutulduğu Siverek T Tipi Kapalı Cezaevi'ne sanıkların SEGBİS ile hazır edilmesi yönünde yazı yazdığı ortaya çıktı.
Yazının ortaya çıkması üzerine mahkeme salonunda avukatlar ile mahkeme heyeti arasında kısa süreli tartışma yaşanırken, Kan ve Yaşar SEGBİS ile ifade vermeyi kabul etmeyerek SEGBİS’e çıkmadı. Elazığ Cezaevi’nden SEGBİS de hazır bekleyen Leygara da ifade verip vermeyeceğini avukatları ile konuştuktan sonra karar vereceğini söyledi. Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen’in Leygara ile konuşması ardından, Leygara ifade vermeyi kabul etti.
‘DTK SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNDEN OLUŞAN BİR YAPIDIR’
Siyaset alanında yaptığı görevlerin yanı sıra 27 yıldır avukatlık yaptığını belirten Leygara, “1990 ile 2007 yılları arasında Demokrasi Platformu diye isimlendirilen bir yapı bulunuyordu. Bu yapı da DTK benzeri ağırlıklı olarak sivil toplum örgütlerinden oluşan bir yapıydı. Ancak 2007’den sonra DTK faaliyetleri başladı ve DTK da daha önceki Demokrasi Platformu gibi ağırlıklı olarak sivil toplum örgütlerinden oluşan bir yapı olarak faaliyet göstermeye başladı. Bünyesinde her görüşten ve siyasi fikirden STK’ler bulunur ve görüş bildirirler” dedi.
‘BAŞBAKANIN ÇAĞRISI ÜZERİNE ANAYASA ÇALIŞMASI YAPTIM’
Türkiye’de 2011 yılında yapılan seçimlerin ardından dönemin Başbakanı ve Meclis Başkanı'nın yeni bir Anayasa çalışması yapacaklarını duyurduğunu ve özellikle bölgede bulunan avukat ile STK’lerden görüş istediğini aktaran Leygara, şunları aktardı: “Bende o dönem DTK’nin Anayasa ve İnsan Hakları Komisyonu'nda yer alarak yeni Anayasa çalışmalarına görüş bildirebilmek maksadıyla çalışmaya başladım. DTK içinde geçen konuşmalarımın tamamı bu çalışma çerçevesinde hukuk ve insan hakları konusunda yaptığım konuşmalardır.” Binlerce kişinin katılımıyla yeni Anayasa çalışması yaptıklarını ve bunun da kamuoyuna açık bir şekilde yaptıklarını anlatan Leygara, “Bölgeden 30 sivil toplum örgütünün katılımıyla 4 madde üzerinde uzlaştık ve bunu TBMM’ye bizzat ben Ahmet Türk ile birlikte götürdüm ve Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanı Ahmet Himaya’ya teslim ettik” diye konuştu.
‘İDDİA MAKAMI DOĞRU BULMASA DA KÜRT SORUNU BARIŞÇIL YOLLARLA ÇÖZÜLECEK’
Dava soruşturmasının şu an cemaat soruşturmasından tutuklu bulunan polis ve savcılarca yürütüldüğünü ifade eden Leygara, “Dava dosyası yargısal bir faaliyet ile hazırlanmamıştır. Örgütsel bir şekilde hazırlanmıştır. İddia makamı Anayasa çalışmamızı doğru bulmayabilir ama bence Kürt sorunun çözümü Anayasal, barışçıl yoldan geçmektedir. 30 yıllık savaşın böyle biteceğine inanıyorum ve barışa katkıda bulunmak içinde böyle bir çalışmada bulundum” diye belirtti.
Leygara, tahliyesini istedi.
‘İDDİANAME GÜVEN VERMİYOR’
Leygara’nın ardından savunma yapan Avukat Yılmaz Sümer de, yargılama için soruşturma yürütülen döneme bakılması gerektiğini belirterek, “O dönem soruşturma yürüten polisinden savcısına kadar FETÖ bağlantıları nedeniyle ya ihraç edildi ya da şu an tutuklu bulunuyor” dedi. Cemaat soruşturması kapsamında hazırlanan bir iddianameden “FETÖ üyesi savcı ve polis kumpas ve komplo kurarak, yalan ve sahte deliller ile iddianameler hazırlayarak bir çok yurttaşı mağdur etmiştir” şeklinde geçen bir kesiti okuyan Sümer, müvekkili hakkında soruşturma yürütenlerin de cemaat soruşturması kapsamında tutuklandığını ve iddianamenin güven vermediğini söyledi.
‘DTK’NİN NERESİ SUÇ?’
Sümer, “DTK hiçbir şekilde yasa dışı hiçbir tarafı bulunmayan, bütün toplantıları basın çağrılarak yapılan, tüzüğü bulunan bir yapıdır. Amacı belli olan DTK yeni Anayasa için çalışma yürütmüş, bu çalışmaları imzaya sunmuş ve TBMM’ye vermiştir. Bunun neresi suç?” diye sordu.
Leygara’nın daha önce beraat ettiği bir dosyanın dahi iddianamede yer aldığını kaydeden Avukat Devrim Barış Baran ise, “Mahkeme üzerinde bir algı yaratılmak isteniliyor. Biz buna katılmıyoruz. Tahliyesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. Savunma yapan Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen de, şunları aktardı: “DTK Kürt sorununun Anayasal zeminde çözülmesi amacıyla faaliyet göstermiştir. Soruşturmanın yürütüldüğü tarihlere dönülecek olunursa o dönem yürütülen Anayasa çalışması toplantılarına MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş katılmıştır. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, hem Dolmabahçe mutabakatında hem de devletten resmi izin alarak İmralı görüşmelerine katılmıştır. DTK’nin amaç ve yaptıkları ortadadır. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyoruz.”
‘TUTANAKLARIN SIHHATİNDEN ENDİŞELİYİZ’
Savunma yapan Cafer Kan’ın avukat Serkan Akbaş, müvekkillerinin savunma yapmamış olmasının kendi kusurları olmadığını söyleyerek, “Her ne kadar savunması alınmamış olsa da dosyadaki somut delillere bakılınca ses kayıtları dışında bir delil bulunmamaktadır. Biz kolluk birimlerinin ses kayıtlarının dökümüne ilişkin tutmuş oldukları tutanakları sıhhati konusunda endişeliyiz. Bu itibarla varsa ses kayıtları getirtilsin. Bunları incelemek isteriz ayrıca müvekkilin ses örnekleri ile karşılaştırılmasını isteriz. Şayet ses kayıtları yoksa bu delilerin dosyadan çıkartılmasını talep ediyoruz” dedi.
Edip Yaşar’ın avukatı Sevil Şahin Kılınç ise, müvekkilinin TÜM-BEL SEN Diyarbakır Şube Başkanı olarak 9 yıl görev yaptığını belirterek, şöyle devam etti: “Kendisinin STK temsilcisi olması sebebiyle yapmış olduğu konuşmaların burada dosyada delil olarak gösterilmesi bizce hukuk dışıdır. Kaldı ki müvekkilin sendika temsilcisi olarak konuşma yaptığı dönemde iddianamede bahsedilen hususlarda herhangi bir şiddete davet ve ya şiddete karışması söz konusu değildir." Ortam dinlemeleri için yasal koşulların oluşmadığı kanaatinde olduklarını dile getiren Kılınç, “Kaldı ki bu konuşmaların müvekkile ait olup olmadığı yönünde şüpheler mevcuttur. Somut dosyada müvekkilin kaçma şüphesi yoktur. Tutuklama ile sağlanmak istenen amaç adli kontrol ile de sağlanabilir. Meslektaşlarımın beyanlarına da iştirak ederek müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz” diye belirtti.
Savunmaların ardından duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, Leygara'nın "Adli kontrol" şartıyla tahliyesine, Kan ve Yaşar'ın ise tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı Mayıs ayına erteledi.