Tutuklulardan tahliye yoluyla mektup

DİYARBAKIR - Açlık grevinin 53’üncü gününe girdiği Şakran Cezaevi'nde kalan siyasi tutuklular, tahliye olan arkadaşlarının aracılığıyla cezaevinde yaşanan hak ihlallerini aktaran bir mektup kaleme aldı.

Cezaevlerindeki siyasi tutukluların, “PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, cezaevlerindeki hak ihlalleri ve baskının son bulması, bölge illerindeki ablukanın kaldırılması” talebiyle başlattıkları süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemleri devam ediyor. Açlık grevinin 53’üncü güne girdiği Şakran Cezaevi'nde bulunan tutuklular, tahliye olan arkadaşları aracılığıyla yaşanan işkence ve hak ihlallerini kaleme alan mektup gönderdi.

Tutukluların kaleme aldığı mektup şöyle:

"Uzun bir zamandır kaldığımız kurumda cezaevi yönetimi idaresi tarafından bir biçimde tecrit ediliyoruz. Neredeyse her gün yeni bir keyfi uygulamaya maruz kalıyor ve adeta askeri düzen dayatmasıyla yaşamak zorunda kalıyoruz. Katlanılması mümkün olmayan onur kırıcı, rencide edici, keyfi, yasakçı insan haklarına aykırı baskıcı uygulamaların bir kısmını başlıklar halinde belirtmek istiyoruz.

3 KİŞİLİK KAPASİTELİ ODAYA 19 KİŞİ KONULUYOR

14 kişilik odalar da (esasında 3 kişilik kapasiteye sahipler) 19 kişi kalıyoruz. İçlerinde yaşlı ve arkadaşlar olmak üzere birçok arkadaşımız yerlerde yatmakta ve sağlık için tehlike arz etmektedir. Lavabo, temizlik, hava koşulları bakımından sorun yaşanmaktadır. Ağır ve kronik arkadaşlarımızın sağlık durumu her geçe gün ağırlaşmaktadır. Tutuklu arkadaşlarımız iki haftada 1 kez telefon görüşüne çıkarılmakta, açık ve kapalı ziyaretler sadece birinci derece aile üyeleriyle sınırlandırılmaktadır. Birçok cezaevinde 1 saat olan görüş/ziyaret saatleri kırk dakikaya düşürülmüştür.

SOSYAL AKTİVİTELERE KEYFİ YASAKLAMA GETİRİLDİ

Herhangi bir turnuva kurs atölye vb. gibi sosyal aktiviteye çıkarılmıyoruz ve bu hakkımız c.evi idaresi tarafınca engellenmiştir.

Odalardan her çıkışımızda ayakkabı çıkarma zorunlu kılınmakta ve dayatılmaktadır. Ayakkabılarımızı çıkarmadığımızda odalarımıza geri gönderiliyoruz, ya da disiplin soruşturmalarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Herhangi bir C.evinden buraya getirilen ya da birkaç gün hastanede ameliyat tedavi için kalıp tekrar cezaevine getirilen arkadaşlarımız çıplak aramaya, işkenceye maruz kalmakta, buna itiraz edildiğinde de disiplin cezaları verilmektedir.

Odalarda 19 kişi kalmamıza rağmen ancak üç kişiyle fotoğraf çekilmesine izin veriliyor.

Eski, yırtık, kirli ve nemli yataklarda yatıyoruz.

Gönderdiğimiz mektuplar ya gönderilmiyor ya da geç gönderiliyor. Bize gelenlerde aynı şekilde ya verilmiyor ya da geç veriliyor.

REVİR KISITLAMASI GETİRİLDİ

Revire doğru dürüst çıkarılmıyoruz, hastane sevklerimiz gününde yapılmadığında randevularımız erteleniyor veya iptal ediliyor. Tekrardan sevk çıkarmak da bir işkence haline dönüşüyor.

Akraba, tanıdık veya ziyaretçileri uzak yerlerde olan arkadaşlarımız oda değişimi talebinde bulunuyorlar ama kabul edilmiyor. C.evi idaresine göre ancak kavga olduğunda değişim yapılabiliyormuş. Kriter bu olduğundan adli
hükümlü/tutuklu her gün kavga ediyorlar.

Odadan her çıkışımızda kimlik taşıma dayatmasında maruz kalıyoruz.

IRKÇI, ADLİ HÜKÜMLÜLERLE AYNI KISIMLARDA TUTULUYORUZ

Aynı davadan tutuklu olan arkadaşlarımıza tecrit ediliyor. C.evinde tutuklu ve hükümlüler “Suç” durumuna göre ayrı kısımlarda bulundurulması gerekirken; arkadaşlarımızın faşist, ırkçı adliler ile darbecilerle aynı kısımlarda tutulmaları bizi kaygılandırıyor.

İdare ile sorunlarımızı görüşüp çözmek istiyoruz ama c.evi idaresi görüşme ve konuşma imkanı vermiyor, kendileriyle konuşulduğunda da askeri nizam içerisinde konuşmamız isteniyor. Bu şekilde diyalog yolu da kapatılıyor.

KİTAP, DERGİ VE GAZETELERE EL KONULUYOR

Dışarıdan ailelerimizin gönderdiği öykü, şiir, roman, araştırma - inceleme vb. gibi kitap ve yayınlar yasak olmamasına rağmen verilmiyor.

“Duvar” ve “Özgürlükçü Demokrasi” gibi yasak olan ve günlük olarak Basın savcılığının onayından geçip yayımlanan gazeteler verilmiyor. C.evi idaresi gazetelere yasak getirerek kendisini hem savcı, hem mahkeme yerine koyuyor.

Sayısını daha da artırabileceğimiz bu sorunlar hiçbir şekilde çözülmüyor. Birçoğu C.evi idaresinin inisiyatifi ve insafına bağlı olan kendi görevleri icabı yapmaları gereken çözülebilecek sorunlardır. Şimdiye kadar sabrettik.

Kamuoyuna ve resmi kurumlara yazdık. C.evi idaresi bizim bu yaklaşımımızı olumsuz yorumluyor olacak ki her geçen gün bu durumu daha da ağırlaştırıyor. Bize yönelik şimdiye kadar hiçbir iyi niyetli yaklaşım görmedik. Bu durumu anlamış değiliz. Tecrit ve keyfi uygulamalarda nereye varmak istiyorlar.

TAHLİYE OLAN ARKADAŞLARIMIZA DİSİPLİN SUÇU ÇIKARILIYOR

Yersiz disiplin cezalarıyla sindirmek, tahliye olması gereken arkadaş bu disiplin cezalarıyla bırakmamak ve mağdur etmek şimdiye kadar ki sabrı adeta taşırıyor. Belki de bununla birleri provakasyon yaratmak istiyor. Bardağın dolup taşmasını isteyenler olabilir. Belki de birileri biz siyasi tutsaklara bunları yaparak kendilerini savcılara, devlete ıspatlamak, kabul ettirmek istiyor veya ülkenin vaziyetinden kendilerine vazife çıkarıyorlardır.

Bulunduğumuz C.evinde kimi arkadaşlarımız bu belirttiğimiz sorunların ağırlaşmasından kaynaklı “Süresiz açlık grevine” girdiler. Kimi arkadaşlarmız da “5’er” günlük açlık grevine girmiş bulunmaktalar. Süresiz açlık grevi bugün “50’inci” günündedir.

SAĞLIK SORUNLARI HER GEÇEN GÜN AĞIRLAŞMAKTA

Sağlık durumları her geçen gün ağırlaşmaktadır ve bu arkadaşlarımızın hayatı tehlikeye girer ya da olumsuz bir sonuç olursa bundan c.evi idaresi birinci derece sorumlu olacaktır. Arkadaşlarımızın durumlarının daha da kötüye gitmesine seyirci kalamayız. Bundan sonra yaşanacak olanlardan biz sorumlu olmayacağız. C.evi yönetimi bizi herhangi bir fiziki işkenceye mi götürür onu bilemiyoruz, zaten bir o kalmış ve onu da yapabilirler. Ama bu kadar hak ihlaline ve baskıya (Tutsak olsak) evet dememiz beklenmemeli ve asla boyun eğeceğimiz düşünülmemelidir. Biz siyasi ve devrimci kimliğe sahip insanlar olarak her türlü kölelik ve zulüm düzenine itirazda bulunduğumuz için buralarda esir tutuluyoruz ve vereceğimiz bir tek canımız vardır. Onu da gerekirse tereddütsüz veririz.

HAK İHLALLERİ HER GEÇEN GÜN ARTMAKTA

Şuana kadar yaşanan sorunlar giderek artmaktadır. Bundan derin kaygılar duymaktayız. Uzun süredir sesimizi duyurmak ve demokratik tepkimizi yansıtmak için çeşitli girişimlerimiz oldu. Ama maalesef herhangi olumlu bir yanıt almış değiliz. Bu mektubu da tahliye olan bir arkadaşımıza üzerinden sizlere ulaştırabiliyoruz. C.evi idaresi aynı mektuba el koymuştu. Sorunların çözülmesi için yüksek duyarlılığınızı ve girişimlerinizi bekliyoruz. Şuna kadar yaşanan ve bundan sonra yaşanacak olan tüm olası sorun sonuçlardan C.evi 1. Müdürü Mustafa Sünmez birinci derecede sorumlu olacaktır. Faşist ve ırkçı saldırılara karşı demokratik tepkimiz yükselerek devam edecek ve direnişimizi son nefesimize kadar sürdüreceğiz.

Saygılarımızla

Şakran 3 Nolu T-Tipi C.İ.K -İZMİR

Şakran 3 Nolu T- Tipi Cezaevindeki tutsaklar:

M. Şirin Tekmenuray, H. İbrahim Kaya, H. İbrahim Kaya, H. İbrahim Erkılıç, Murat Kurt, Fatih Kurt, Hayati Engin,, Cengiz Eker, Sadık Erdem, M. Mihdi Erkan, Nurullah Koç, Bilen Aytimur, Yoldaş Aydın, Sercan Üstünbaş, Abdullah Turan, Ferhat Pala, Sefer Yaman, Mehmet Öztekin, Mazlum Tunç, Memduh Yıldız, Abdullah Bati, Remzi Rollas, Kadir Rollas, A.Rahman Çetinkaya, Mahmut Baran, Fettah Yıldırım, M.Ali Baştürk, İrfan Oğur, Faik İmiş, İsmail Genç, Mahmut Kaya, Suat Gürbüz, Hatip Bilen, Yasin Erkmen, Özkan Yaşar, Murat Durak, İzzet Yanmaz, Mehmet Ümit, Özgür Turan, İdris Çalışkan, Nimet Yılmaz, Halis Vural, Şirin Gömüş, Abdurahman Yıldırım, Mehmet Okur, Ahmet Elmas, Engin Kodaş, Özgür Güçlü, Eyüp Öğünç, Hüseyin Tuç, İhsan Balkaş, Murat Aydın, Barış Tekin, Şeyhmus Yüksel, Abdullah Aksu, Bilal Doğan, Vahap Kuzu RojhatJir Elma, Çaçan Topçu, Mikail Çağrıcı, Sancar Tuncar, Cafer Sara, A. Hakim Şik, Mehmet Savur, Niyazi Budak, İ.Halil Budak, Muhammet Kızılay, Mahsun Sati, Zana Vaktın, Cesim Keserci, Arslan İlhan, Ali Özmen, Habip Boğa, Aydın Kara, Hasip Gün, Hüseyin Aydın, Mahmut Yıldız, İslam Tüner, Abdullah İnan, Halit Alpar."