DİYARBAKIR - Sur’daki yıkıma maruz bırakılan yüzlerce aile 90’lı yıllarda da köyleri yakılıp yıkılmıştı. Bir yıl boyunca yaşanan savaşın tanığı ve mağduru aileler, “Hem geçmişimiz hem geleceğimiz” dedikleri Sur’a bir an evvel dönmeyi bekliyor.
Diyarbakır’ın Sur ilçesi tarihin en uzun kent kuşatması ve en uzun “sokağa çıkma yasağı”nı yaşadı. Sur’da “sokağa çıkma yasağı” birinci yılını geride bırakırken, yüzlerce aile de ilçede yaşananlara ve saldırılara tanıklık etti. Sur'da tüm saldırılara rağmen evini terk etmeyen ailelerden Topdemir ailesi, 60 gün Cemal Yılmaz Mahallesi’ndeki evlerinde direnirken, Morgül ailesi ise Fatihpaşa Mahallesi’nde 30 günü aşkın süre olup bitenlerin tanıkları oldu.
60 gün boyunca Sur'daki diğer ailelerle büyük bir dayanışma içerisinde olan 8 kişilik Topdemir ailesi, engeli bulunan çocuklarının fenalaşması üzerine ayrılmak zorunda kaldıkları Sur’daki evlerine, yasağın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen geri dönemedi. Morgül ailesi ise yasakla birlikte Kurşunlu Camii çevresinde saldırıların yoğunlaşması ve saldırılarda evlerinin yıkılması üzerine çocuklarıyla birlikte yaşadıkları evden ayrılmak zorunda kaldı. Topdemir ve Morgül ailesi Sur’da yaşananları, tanıklıklarını ve hâlâ süren yasağı anlattı.
‘BİN YILDIR SUR’DAN UZAK KALMIŞ GİBİYİZ’
Topdemir ailesi, devletin yakma ve yıkma politikalarına ilk kez 1993 yılında tanık olan yüzlerce aileden biri. 1993 yılında köyleri Pınaroğlu'nun (Mezirkê) yakılması ile Sur ilçesine göç etmek zorunda kalan Topdemir ailesi, 23 yıl önce Sur'un Cemal Yılmaz Mahallesi’ne yerleşti. Günlerce evlerini ve mahallelerini terk etmeyerek Sur'da kalan Topdemir ailesi, engeli bulunan 10 yaşındaki Zınar’ın fenalaşması üzerine Sur’dan ayrılmak zorunda kaldı. Sur’da süren yasağın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala ilk günkü gibi özlem duyan 50 yaşındaki Fatma Topdemir, “Keşke hiç Sur’dan çıkmasaydık. Sanki bir yıl değil bin yıldır Sur’dan uzak kalmış gibi hissediyoruz” dedi.
‘SUR’A DÖNECEK GİBİ BEKLİYORUZ’
İlerlemiş yaşına inat yıllardır Kürt hareketinin mücadelesinde yer alan Fatma Topdemir’in bir oğlu PKK'ye katıldı. Sur'daki kuşatmada gözaltına alınan diğer oğlu ise tutuklandıktan sonra 10 yıl ceza aldı. Çıktığı günden bu yana tüm rüyalarını Sur’un süslediğini anlatan Topdemir, Sur’dan Bağlar’a, Bağlar’dan ise Yenişehir ilçesine göç etmek zorunda kaldıklarını ve hala zor koşullarda yaşadıklarını söyledi. Topdemir, evleri yerle bir edilmesine rağmen hâlâ tekrar Sur’a döneceklermiş gibi hazırda beklediklerini ifade etti.
Günlük yaşam içerisinde sularını kuyudan aldıkları ve çalı çırpıyla yakılan ateşin üzerinde yemeklerini yaptıkları Sur’da, evlerinin defalarca hedef alınarak tarandığını ve ölümden döndüklerini anlatan Topdemir, buna rağmen “direnişi” ile anılan sokakları asla unutamadıklarını dile getirdi.
‘SUR’UN TAŞINDAN BİLE VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Topdemir, tanıklıklarını ve duygularını şöyle paylaştı: “Sur’da bir tarih yazıldı. Bu tarihin her anına tanıklık ettiğimiz için bugün gururluyuz. Sur’da yaşanan direnişi unutmadığımız gibi bize yapılanları da asla unutmayacağız. Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de direnenler tarihe kazındı. Bakın Başbakan Davutoğlu gitti, Efkan Alâ gitti ama biz buradayız. Bu da yetmeyecek, yaptıklarının da hesaplarını verecekler. Zulüm sürdükçe bizler de direneceğiz. Sur’un de tek bir kara taşı kalsa da vazgeçmeyeceğiz. Bir taşını onların milyonlarca lira parasına değiştirmeyeceğiz.”
‘EVLERİMİZE DEĞİL ANILARIMIZA ÜZÜLDÜK’
Sur’da yasağın hala sürmesinin kendilerini bir kez daha cezalandırılması anlamına geldiğinin altını çizen Topdemir, bir kere kaçak yollarla evlerine gittiklerini, gördükleri vahşet karşısında gözlerine inanamadıklarını söyledi. Sur’dan çıktıkları gün askerlerin kendilerine küfürler ederek, “Siz 60 gün kalırsınız ha biz de evinizi yıkıp, yakacağız” diye tehditler savuranların, evlerini yaktıklarını anlatan Topdemir, evlerine, eşyalarına asla üzülmediklerini; Sur’daki anılarına, geçmişlerine üzüldüklerini söyledi.
‘SUR’DA BİR GÜN DAHA GEÇİRMEK İÇİN’
Sur’da ilan edilen tüm yasaklarda ilerlemiş yaşına rağmen evini terk etmeyen 80 yaşındaki Naciye Topdemir de, buradan uzak kalmanın kendisi için büyük bir acı olduğunu ifade etti. Topdemir, “Sur’un her halinin bizim için ayrı bir yeri var. Sur’da çok can gitti. Bu yaşımda bile Sur’da bir günüm daha geçsin diye uğraştım, çabaladım. Şimdi ayrı kalmak çok zor” dedi.
LİCE’DEN SUR’A GÖÇE ZORLANDILAR
Yasağa direnenlerden Morgül ailesi ise, 1993 yılında Lice’deki Akçabudak (Zengasor) köylerinin askerler tarafından yakılmasının ardından Sur’a göç etti. Sur ilçesinde yeniden bir yaşam kuran Morgül ailesi, yıkımın ardından bir kez daha göçe zorlandı. Ancak aile bu kez tarihi Sur’da oğlu Cihat Morgül’ü kaybetti. Morgül ailesi, Sur’da yaşadıklarını ve oğulları Cihat’ı unutamazken, bir yıldır süren yasağın kaldırılıp kuşatmanın son bulmasını istiyor.
‘SUR HEM GEÇMİŞİMİZ HEM DE GELECEĞİMİZDİR’
Sur’da 2 Aralık 2015 tarihinden önce de 4 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini hatırlatan 40 yaşındaki Cahit Morgül, daha önceki tüm yasaklarda da evlerini terk etmeyerek Fatihpaşa Mahallesi’nde kaldıklarını söyledi. Ancak saldırıların en yoğun yaşandığı Kurşunlu Camii’nin hemen yanındaki evlerinin son yasakta yıkılması üzerine Sur’dan ayrıldıklarını belirten Morgül, “Sur hem geçmişimiz, hem de geleceğimizdi. Sur’a saldıranlar hem geleceğimizi hem de geçmişimizi silmek istiyordu. Oğlum Cihat Morgül de çok sevdiği Sur’da katledildi. Tüm bunları elimizden zorla aldılar” diye konuştu.
‘EVİMİZ ŞİMDİ YOK’
Yasağın, yıkımın ve rantın üzerinden bir yıl geçtiğini ancak buna rağmen hâlâ yasağın sürdüğünü hatırlatan Morgül, “Düşünün. Çocuğumu, kızımı büyüttüğüm, çok sevdiğim sokağım şimdi yok. Evimizin bulunduğu yer şimdi bir futbol sahası gibidir. Boş bir arazi ve bu araziye dahi gitmemize izin verilmiyor” diye tepki gösterdi. Sur’dan asla ayrılamadıklarının altını çizen Morgül, buradan ancak çok yakında bulunan İskenderpaşa Mahallesi’ne gidebildiklerini belirtti.
‘İBADETHANELERİ YAKTILAR’
Sur’da kaldıkları süre boyunca günlerce polis ve askerin en ağır silahlarla mahallelere saldırdığını dile getiren Morgül, yıkımın tek sorumlusunun devlet olduğunu savundu. Tarihi Kurşunlu Camii’nin 7 Aralık 2015 tarihinde yakılması sonrasında günlerce kimin yaktığı tartışmaları yapılırken, evi hemen caminin yanında bulunan Morgül, o günü şöyle anlattı: “Kurşunlu Camii’nin yakıldığı gün biz söndürmeye gittik. Ama keskin nişancılar üzerimize ateş açtılar. Yasağa rağmen camiyi söndürmeye gittik ama izin vermediler. Zulüm o kadar büyüktü ki ibadethaneleri de yaktılar.”
‘ERMENİLERİN YAŞADIKLARINI BİZ DE YAŞADIK’
Sur’da yaşananları anlatmanın çok zor olduğunu dile getiren Morgül, 1915’teki Ermeni kıyımına dikkat çekerek, “Bu devlet her şeyimize göz dikti. Geçmişimizi aldılar. 100 yıl önce Ermenilerin yaşadıklarını biz de Sur’da yaşadık. Yıkımı, ölümü, kıyımı, gözyaşını gördük. Büyük acılar yaşadık. Hâlâ devlet bizi sindirmek istiyor. Ama bizler de yılmayacağız ve ne olursa olsun Sur’a sahip çıkmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Aziz Oruç / Vedat Dağ - dihaber