Hayır’ın başkenti!

ANKARA - Hükümet politikalarından doğrudan etkilenen, geçmişte katliamlar yaşamış başkent Ankara, bu kez olup bitene karşı itiraz etmeye ve “Hayır” demeye hazırlanıyor. Ankara sokaklarında çok yüksek bir “Hayır” potansiyeli var ve temel kaygı ise sandıkların korunup korunmayacağı noktasında yoğunlaşıyor.

Ankara, Türkiye’de referandumun kaderini belirleyecek ikinci büyük kent. 5 milyon 350 bin nüfusu ve taşıdığı yüksek oy potansiyeli ile İstanbul’dan sonra “Evet” ve “Hayır” cephesinin üzerinde yoğunlaştığı Ankara, önceki seçimlerin aksine bu kez tercihini değiştirerek “Hayır” demeye çok yakın.

7 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin yüzde 41, MHP’nin yüzde 18 oy aldığı kentte, 1 Kasım seçimlerinde AK Parti oylarını yüzde 48’e çıkarırken, MHP yüzde 14 oranında oy aldı. “Evet” cephesini oluşturan iki partinin kentteki oy oranı yüzde 59 ile 62 arasında değişiyor. Ancak referandum için kentte yapılan kamuoyu araştırmalarında “Hayır” oyları yüzde 52-55 arasında değişiyor. Kentin merkezi noktaları hariç seçim heyecanının olmadığı Ankara’da sessiz “Hayır” çoğunluğunu sokakta hissetmek mümkün.

İKİ CEPHE!

Ankara kent merkezi olan Kızılay, aynı zamanda referandum çalışmalarının da merkezi durumunda. Kızılay GMK Bulvarı’nın hemen başlangıcında yolun bir tarafında “Hayır” standı ve çadırı yer alırken, karşısında da AK Parti’nin “Evet” çadırı yer alıyor. Karşı karşıya hatta iç içe çalışma yürütme durumu, yolun karşısına da sirayet etmiş. Atatürk Bulvarı’nda da, “Evet” ve “Hayır” çalışmaları iç içe geçmiş. Aynı şey Dikimevi göbekte de geçerli, her iki cephe karşılıklı seçim çalışması yürütüyor. Ancak bu her iki tarafın eşit koşullarda çalışma yaptığı anlamına gelmiyor. Şimdiye kadar Ankara’da “Hayır” çalışması yürüten birçok kişiye ve kesime yönelik operasyonlar ve gözaltılar yaşandı. Hatta en Elmadağ’da “Hayır” çalışması yapanlar saldırıya uğradı.

İÇ İÇE GEÇEN REFERANDUM ÇALIŞMASI

En son KESK, DİSK, TMMOB, TTB, ASMMMO tarafından açılan “Hayır” standına müdahale edilerek çok sayıda kişi gözaltına alındı. Ancak bu, standa olan ilgiyi ve “Hayır” kampanyasını yürüten gönüllülerin sayısını arttırdı. Standa her gün binlerce kişi uğruyor ve bazı insanlar kendilerine uzatılan “Hayır” bildirilerini almadan, “Ben de ‘Hayır’ diyeceğim ama devlet memuruyum, bildiriyi alamam” söyleminde bulunuyor. Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (ASMMMO) Başkanı Ali Şahin de standa mesai tüketiyor ve insanların birebir çekincelerine ve korkularına tanıklık ediyor. “Özellikle kamuda çalışanların görüntü vermemek adına bir tedirginlik var, bir sıkıntı var, hatta yanımızda gelip ‘Biz ‘Hayır’ diyoruz ama bildiri alamayız, alamıyoruz’ gibi sıkıntılarını da dile getiriyorlar” sözleriyle bu gözlemlerini aktaran Şahin, ilgiden çok memnun: “İlgi çok iyi, çok yoğun destek var. Gelip gönüllü çalışma yürütenler var. Bildiri almasalar bile insanlar desteklerini sunuyor.”

ÜCRETLİ EVETÇİLER

Ayrıca referandum yaklaştıkça meydandaki Hayırcıların coşkusu da artıyor. AK Parti standında yer alanlar çoğunlukla ücretli çalışıyor. İsmini vermek istemeyen bir “Evet” stant görevlisi, günlük 50 TL yevmiye ile çalıştığını kendilerinden sorumlu olanların ise daha fazla para aldığını söylüyor o yüzden kendilerine “Evet” ile soru sorulduğunda insanları, kendilerinden sorumlu olan kişilere yönlendirdiklerini söylüyor.

ANKARA’NIN İKİ YÜZÜ

Ankara aynı zamanda sınıfsal çelişkilerin de yoğun olarak hissedildiği kentlerin başında geliyor. İş cinayetleri, emek sömürüsünün yoğun olduğu kentte, konfederasyon olarak “Evet”te destek vermelerine rağmen Hak-İş, Türk-İş, Memur-Sen gibi sendikalardan “Hayır” çalışmalarında yer alan çoğunlukla gizli gönüllerde var. Bir yanıyla bürokrasinin, siyasi elitliğin, diplomatik misyonerliğin merkezi olan Ankara, Altındağ, Mamak, Keçiören ve Sincan gibi ilçelerin varoşlarında da, yoksulluk çok keskin bir şekilde hissediliyor. Özellikle Kürtlerin, Romanların, ötekilerin yaşadığı Altındağ, Yenidoğan bir süre önce kimilerinin “Rantsal dönüşüm” adını verdiği kentsel dönüşüme alındı. Gecekonduların çoğu yıkıldı ve yıkıntıların enkazından şimdi çok katlı binalar yükseliyor. Ayrıca iddiaya göre bu bölge özellikle Melih Gökçek’in yakın çevresine peşkeş çekiliyor.

YENİDOĞAN’I YIKTILAR!

Yenidoğan’daki kahvehanede de insanlar bu iddiaları yüksek sesle dile getiriyor. Kahvehane izbe bir yer ve karşısında geniş bir yıkıntı alanı yer alıyor. Abdubaki Torun uzun süredir mahallede yaşıyor, yaşanan bütün her şeyin sorumluluğunu 7 Haziran sonrası koalisyon kurmayarak, Türkiye’yi AK Parti’ye muhtaç eden siyasi partilerde görüyor. “Eğer koalisyon kurulsaydı bunları yaşamazdık. Şu anda ülke kan ağlıyor, hapishaneye dönüştü” diyor Torun, yaşam alanlarının da başlarına yıkıldığını belirterek, buradaki insanların bilinçli olarak dağıtıldığını söylüyor. Torun bu kez umutlu, “Ankara’da yüzde 53-54 ‘Hayır’ çıkacağını” düşünüyor.

65-70 yaşlarındaki Ahmet Bulak sadece yaşından değil, yaşadıklarından dolayı da çok yıpranmış, zar zor konuşuyor. Kürt kimliğine işaret ediyor ve “Üç senedir enkazın içindeyim milletvekillerimiz genel başkanlarımız cezaevinde kim başını kaldırsa içeri atıyorlar. Şimdi Allah için ben hayır demeyeceğim de kim diyecek? Çocuklarım için torunlarım için milletim için genel başkanım Selahattin Demirtaş için ‘Hayır’ diyeceğim” şeklinde konuşuyor.

MİLLET MAAŞININ ARTMASINI DA İSTİYOR!

Yusuf Fidan 26-27 yaşında kendi deyimiyle, “işsiz olduğu için kahvehaneye” takılıyor. Yusuf’un çocukluğu Yenidoğan’da geçmiş ve onun için yıkılan sadece evler değil aynı zamanda çocukluk anıları da. Yusuf en çok da, “Hayır diyenler teröristtir” sözlerine içerlenmiş ve “Şimdi de ‘Hayır’ diyenler bizim kardeşimiz diyorlar, U dönüşü yapıyorlar” diyor. “Başkanlığı halk istiyor” sözlerine de son derece tepkili Yusuf ve “İyi o zaman madem öyle halk maaşlarının 5 bin TL olmasını da istiyor niye bunu yapmıyorlar, bu halk sadece onlar için mi istiyor” diye isyan ediyor. Uzun uzun “Hayır” gerekçelerini sıralayan Fidan, yıkılan yerleri işaret ederek, “Bakın buraları milletten 3 kuruşa zorla evlerini yıkarak aldılar, yakında buralarda evleri 2 milyon TL’ye satarlar. Hepsini de yandaşlarına verdiler” diyor.

Sedat Erdöl ise Yenidoğan’da yaşayan herkese “potansiyel suçlu muamelesi” yapıldığını anlatıyor ve “Erdoğan suç işleyince ‘Allah afetsin’ diyor, geçiyor. Bizim en küçük bir yanlışımız olduğunda içeri atıyorlar. O zaman Allah hepimizi afetsin” şeklinde konuşuyor.

BURADA BARİKAT MI VARDI?

Ara ara kahvehanecinin çay getirirken, “Yok yok bunlar milleti perişan etti, öyle kolay kolay gitmezler” diyerek duruma isyan ettiği kahvehaneden çıkarken, bölgedeki insanlarla sohbet derinleşiyor ve aynı içerikte itirazlar ve bol miktarda “Hayır” sesleri yükseliyor. Birde ilginç bir bilgi paylaşılıyor, yoğunlukla Kürtlerin yaşadığı bu bölgedeki yıkım, Cizre, Sur ve Nusaybin’de yaşanan yıkımlarla eş zamanlı yapılmış ve gençlerden biri, “Doğuda batıda fark etmiyor, her zaman evlerimiz başımıza yıkılıyor” diyor, bir başkası ekliyor: “Buraları yıkarlarken barikat, hendek mi vardı?”

YIKINTILAR ARASINDA HAYATA TUTUNMA MÜCADELESİ

Yıkıntılar arasında ilerlerken, çocukları ile tepenin en yükseğinde yıkıntılar arasında bir aile gözümüze ilişiyor. Yaklaşıyoruz, 4 çocuğu ile birlikte genç yaşta evlendirilmiş 29 yaşındaki Gülistan İnan ile karşılaşıyoruz. Kaldığı ev yıkıldığı için daha az hasarlı bir eve geçmiş ve bölgede kendileri ile birlikte birkaç aileden başka kimse kalmamış. İnan, Ankara Valisi’ne kadar kendilerine çözüm bulunsun diye çıkmış ama gittiği her kapı yüzüne kapanmış. İnan’ın da “Hayır” demek için gerekçeleri fazla ama her şeye rağmen yıkıntılar arasında dimdik ve dirayetli bir şekilde durarak, “Saldırıları yeneceğiz” diyor.

ULUSTA YÜKSELEN HAYIR SESLERİ

Oradan çıkıp Ankara’nın özellikle kırsal kesiminden insanların da uğrak mekanı olan Ulus’a geçiyoruz. İnsanlara rast gele mikrofon uzatıyoruz, Tuncay isimli bir genç yaklaşıyor ve “Evet” diyeceğini açıklıyor, nedenini sorduğumuzda da, “Öyle işime geliyor” demekle yetiniyor. Ardından yaşlıca bir teyze denk geliyor, “Kararsızım ama rabbim hayırlısını versin. Seçim günü karar vereceğim. O gün Allah ne nasip ederse” diyor. Aynı yaşlarda bir başka amca yaklaşıyor “Bence ‘Hayır’ çıkması lazım, çünkü tek adamlık olmaz, her şeye bir kişi karar veremez” diyor. Bir başkası aynı itirazı ilerletiyor: “Şimdi ben görüyorum Başbakanımız Cumhurbaşkanımız her gün televizyonlarda meydanlarda konuşuyorlar ben şahsım adına sıkılıyorum. İnşallah halkımız ‘Hayır’ der ve memleketi bir kişiye bırakmayız. Hayır olur inşallah” diyor.

Güvercinlerin arasında Ulus meydanında fotoğraf çektiren biri genç iki kadına mikrofon uzatıyoruz, cumhuriyetçi olduklarını söyleyen kadınlardan biri verdiği pozu bozmadan, “Ben ‘Hayır’ düşünüyorum, Tayyip’ten hoşlanmıyorum” diyor. Yanındaki genç kadın, “Ben de ‘Hayır’ diyorum ama nedenini açıklamak istemiyorum” diyor. Aynı kadın kim olduğumuzu, “Evetçi olup olmadığımızı” soruyor ve ardından Selahattin Demirtaş’ı kast ederek ekliyor: “Selo başkan içerde o yüzden ‘Hayır’ diyorum.”

KEÇİÖREN SESSİZ

AK Parti’nin Ankara’daki kalelerinden olan Keçiören’e geçiyoruz. Gün ortası saat 13-14 sıralarında sokaklar tenha ve hiçbir seçim heyecanı yok. Sadece yüksek binalara Erdoğan’ın posterleri ve büyük “Evet” pankartlarına rastlıyoruz. Muhaliflerin yoğunlukta olduğu Ovacık bölgesine geçiyoruz, burası nispeten daha hareketli ve insanlar bu bölgede özellikle konuşmaktan çekiniyor. Herkes bir gerekçeyle mikrofonları reddediyor. Ovacıklılar Derneğine uğruyoruz, içerisi tıklım tıklım. Biz içeri girince bir sessizlik oluyor, ardından insanlar sohbetlerine devam ediyor. Dernek yöneticisi geliyor ve konuşma talebimizi, “Kardeş burası ağırlıklı olarak ‘Hayır’ diyor ama kimseyi konuşturamazsınız. Bizde konuşamayız, konuşursak ertesi gün burayı kapatırlar” sözleriyle reddediyor. Ardından mahalledeki bir markete geçiyoruz, konuşma talebimiz bu kez “küfürler” eşliğinde reddediyor marketçi ve kendisine yapılacak olan kötülükleri sıralıyor.

HAYIR BÜROSU

Ankara aynı zamanda siyasi partiler ve oluşumlar dışında “Hayır” çalışması yürütenlerin de dikkat çektiği kentlerden biri. Eski milletvekili Hüseyin Bayındır, kendi imkanlarıyla birde “Hayır” bürosu açmış. Biz önce “Hayır” bürosunu “Yardım bürosu” olarak algılıyoruz, içeri girdiğimizde de ise hararetli bir çalışmaya tanıklık ediyoruz. Bayındır, özellikle siyasi kimliklerinin dışında insanların gidip geleceği ve çalışma yapacağı bir mekana ihtiyaç olduğu için büroyu açtığını söylüyor. Bayındır, Mamak’ın 66 mahallesinde çalışma yürüttüklerini ve özellikle AK Parti ve MHP tabanına gittiklerini söylüyor. Bu kesimlerde bile çok yüksek oranda bir itiraz ve Hayır potansiyeli olduğuna işaret ediyor.

İTİRAZIN MERKEZİ TUZLUÇAYIR

Tuzluçayır’a geçiyoruz. Ankara’daki “Hayır”ın merkezlerinden biri. Tarihi devrimci dinamiklerinin yanı sıra bu bölge kısa süre önce önemli direnişlere de ev sahipliği yaptı. Pek çok kez milliyetçilerin saldırısına uğrayan bu bölgede barikatlar ve direnişler örgütlendirildi. Alevi, Kürt yoğunluğunun olduğu Tuzluçayır halen Gezi izlerini taşıyor.

Rengarenk boyalı merdivenlerinin üzerinde sohbet ettiğimiz Yusuf Bahtiyar ve Sibel Göktaş da mahallenin bu kimliğine işaret ederek, mahalleye neden “Küçük Moskova denildiğini” anlatıyor. “Burası direniş merkezi” diyor iki genç, “Şimdi itirazın ve ‘Hayır’ın merkezi olacak” diyerek mahalledeki duruma işaret ediyor. Mahallede saz ustalığı yapan Yücel Ağcakaya da, “Oyumuz belli ‘Hayır’ diyeceğiz. İstemiyoruz bunları bunlar sadece yıkım getirdi” diyor. Sivaslıların olduğu dernekte de benzer sesler yükseliyor.

Oradan Hacı Bektaş Veli Parkı’na geçiyoruz, yaşlı kadınlar oturuyor. Aslında burası küçük Çorum olarak da adlandırılabilir çünkü mahalle muhtarının verdiği bilgiye göre, 29 bin nüfusu olan Şahintepe Mahallesinde 12 bin Çorumlu var. Çorumlu kadınlar önce konuşmaya uzak duruyorlar ve sonra konuşmaya ikna oluyorlar: “İki arada bir derede kaldık artık bir değişiklik olsun istiyoruz. Artık koktu bunlar, on iki-on üç senedir iktidardalar artık bunlar gitsin başkası gelsin istiyoruz. ‘Hayır hayır’ diyoruz hayırcıyız biz hayır vereceğiz.” Birde kadınlar uyarıyor, “Biz hayır vereceğiz ama bizim oylarımız o sandıktan nasıl çıkacak bilmiyoruz” diyor.

AK PARTİYE OY VERMİŞ TAKSİCİNİN ANLATTIKLARI

Kent merkezine inerken taksici ile sohbet ediyoruz, “Abi belli olmaz, bunlar yarın öbür çıkar yine bir şiir okur, işler değişir” diyor. “Durum o kadar kolay mı” diye soruyoruz, “Ne sanıyorsunuz, tabii ki kolay. Bunların okuduğu şiirlere aldanarak ben gidip bunlara oy verdim. Ama bu kez ‘Hayır’ diyeceğim. Ben taksiciyim kent merkezinde çalışıyorum. Benim taksime binenlerin yüzde 90 ‘Hayır’ diyor. Ama sandıktan ne çıkar emin değilim” diyor.

OYLAR NASIL KORUNUCAK?

İnsanların bu kadar ısrarla işaret ettiği sandık güvenliği konusunda da kentte yoğun bir çalışma var. Ankara barosu bin avukat eğitiyor, Hayır ve Ötesi, Oyum Güvende, Ankara’nın Oyları, Oy ve Ötesi, Demokratik İtiraz Hareketi gibi sivil inisiyatifler oluşmuş. Demokrasi İçin Birlik inisiyatifi bünyesinde sırf sandık güvenliği amacıyla kurulan Oyum Güvende inisiyatifi aktivistlerinden Onur Murat Yılmaz, insanlardan sandıkların korunmasına yönelik ciddi talepler geldiğini ve bu amaçla kurulduklarını belirtti. İnisiyatif şimdiye kadar bu amaçla çok sayıda toplantı yapmış çok sayıda müşahit ve sandık görevlisi belirlemiş bunlara eğitim vermiş. Yılmaz, özellikle seçim günü görevlilerin, “ıslak imzalı sandık sonuç tutanağı” alması ve ilgili yerlere iletmesi gerektiğine işaret ediyor: “Aksine hiçbir şey ispatlanmaz. Şimdi bazı siyasilerde diyor ki fotoğrafını çekin. Bu bir işe yaramaz. Mutlaka ıslak imzalı seçim tutanağı olması lazım.”

ASMMMO Başkanı da, sivil toplum örgütleri olarak bu konuda çalıştıklarını belirterek, “Hayır oyu vereceklerin ya da buna sahip çıkanların sandıklarına da sahip çıkması gerekiyor” diyerek, halka çağrıda bulunuyor.

10 Ekim katliamının ve bu kadar eşitsizliğin yaşandığı Ankara’da insanlar, iktidar gücünü daha da büyüten bu düzenlemeye “Dur” demeye ve 17 Nisan sabahı halk lehine gücü sınırlandırmaya yakın olduklarını düşünüyor.

Kenan Kırkaya / Barış Boyraz - dihaber