İZMİR - Cezaevlerinde 60'ıncı gününe giren açlık grevlerine ilişkin açıklama yapan tıp fakültesi öğrencileri, "Burada üzücü olan insanların açlık grevine girmeleri değil üzücü olan insanların duyarsızlığı" dedi.
Cezaevlerinde devam eden açlık grevi eylemleri 60'ıncı gününe girerken, İzmir Tabip Odasının greve kayıtsız kalması tıp öğrencileri tarafından protesto edildi. Tıp fakültesi öğrencileri, yetkililere, sivil toplum örgütlerine ve kamuoyunu duyarlılık çağrısında bulundu.
‘İZMİR TABİP ODASININ ÇOK BÜYÜK EKSİKLİĞİ VAR’
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEU) Tıp Fakültesi 3'üncü Sınıf Öğrencisi Doğan Yolcu, 12 Eylül darbesinden sonra siyasi tutukluların açlık grevi ve ölüm orucuna çok yaygın başvurmak zorunda kaldıkları bir yöntem olduğunu hatırlattı.
Açlık grevi ve ölüm oruçlarının, toplumun etik ve politik bir sorun olduğuna dikkat çeken Doğan, "Dünya sağlık kuruluşlarının ve Türkiye'nin de imzacısı olduğu birçok sözleşmede bu konuda ne yapılması gerektiği açık açık ifade edilmiştir. Ancak Türkiye bu duruma kayıtsız davranmaktadır. Bu durum hem açlık grevi eylemcileri hem de başta aileler olmak üzere toplum açısından büyük yaralar açan bir eylem biçimidir. Bu meseleye bu kadar duyarsız kalmak bir insan ve bir sağlıkçı olarak bana çok yanlış geliyor" dedi. Doğan, "İzmir Tabip Odası'nın bu konuda çok büyük eksikliği var. Bu konuyla hiç ilgilenmiyorlar hatta tamamen kayıtsız davranıyorlar. Bir sağlıkçının hele bir hekimin görevi bireyin ve toplumun sağlığını ön plana almaktır" dedi.
‘HEKİMLER ONLARIN TÜM İHTİYAÇLARINI KARŞILAMALI’
OHAL sonrası cezaevlerinde artan hak ihlalleri sonrası açlık grevlerinin başladığını hatırlatan DEU Tıp Fakültesi 5. Sınıf Öğrencisi Şinasi Dündü, "Bu güne kadar cezaevlerinde ki tutsakların sesi çok duyulmadı. Açıkçası çok kritik günlere girmiş bulunuyoruz. Ancak yetkililer henüz müzakereye başlamadı, bununla ilgili bir adım atılmadı" dedi.
Bir tıp öğrencisi olarak bu süreci değerlendirdiğini dile getiren Dündü, "Bir insanın cezaevi koşullarında yaşaması insanlık dışı bir davranıştır. Hekimlerinde bu sürece ortaklık ettiğini görüyoruz. Tarihsel olarak baktığımız zaman insanlar bedenlerini hep bir direniş merkezi olarak kullanmıştır. Açıkçası devletin o beden üzerinde kurmak istediği egemenliği bu eylemle deliyorlar. Bu çok anlaşılır bir eylemdir. Ama bir hekim olarak tabii ki bu eylemi desteklemiyoruz. Ancak onlar bu kararları verdikten sonra da onların tıbbi olarak tüm ihtiyaçlarını karşılamak zorundayız” diye konuştu.
‘TUTSAKLARIN İHTİYAÇLARI KARŞILANMALI’
Çözümün talep edilen hakların iadesiyle mümkün olduğunu dile getiren DEU Tıp Fakültesi 5. Sınıf Öğrencisi Öncü Çetinbaş, "Tutsaklara, insan haklarına ve evrensel sağlık haklarına uygun bir şekilde davranılması gerekiyor. Biraz açmak gerekirse zorla beslenilmemesi lazım çünkü bu insanların bilinçli bir tercihi. Bunun dışında ki tüm sağlık problemleri için hekimlerin sorumluluk alması gerekiyor. Tutsakların B1, B6 ve B12 vitaminlerini, tuz, şeker ve temiz su alması gerekiyor. Özelikle 45'İnci günden sonra olabilecek olan rahatsızlıklar için düzenli olarak kontrol edilmeleri gerekiyor" diye konuştu.
Açlık grevlerinin sadece bireyesel bir sağlık problemi olmadığını, temelde toplumsal bir problem olduğuna işaret eden Çetinbaş, "Herkesin sorumluluk alması gerekiyor. Özelikle İzmir Tabip Odasının bu konuda sorumluluk alması gerekiyor ve bu insanlarla görüşmesi gerekiyor. Çünkü bu insanlar bir duyarlılık sağlamak için bunu yapıyorlar" diye belirtti.
‘HEPİMİZİN HEP BİRLİKTE BİR ÇÖZÜM BULMASI GEREKİYOR’
İleride sağlıkçı olacağını ve bugünlerde de 200'e yakın tutuklunun açlık grevinde olduğuna dikkat çeken DEU Hemşire Bölümü 3'üncü Sınıf öğrencisi Aynur Değer ise, Tutukluların elerinde ki son savunmaları olan bedenlerini ortaya koyduklarını belirtti. Tutukluların sağlık sorunlarının ilerlediğini ifade eden Değer, "Hem birey hem de bir sağlıkçı olarak tüm bu yaşananlardan sorumluyuz. Bu hepimizin insani sorumluluğudur. Yapılacak çok şey var onların yaşam koşullarının düzeltilmesi başta olmak üzere tüm talepleri dikkate alınmalı. Hepimizin hep birlikte buna bir çözüm bulmamız gerekiyor" diye konuştu.
Değer, toplumdaki sessizliğe de değinerek, "Burada üzücü olan insanların açlık grevine girmeleri değil üzücü olan insanların duyarsızlığı" dedi.