DİYARBAKIR - DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Tunç, Kürt halkının bir kez daha savaş politikalarına karşı olduğunu ortaya koyduğunu, Sur, Cizre ve Nusaybin’in neye “Hayır” dediğini çok iyi bildiğini dile getirdi. Tunç, “Bölgede çıkan ‘Hayır’la bir kez daha Kürtler Ankara’dan yönetilmek istemediğini ortaya koydu” dedi.
Referandumda yüzde 51 “Evet” çıkmasına rağmen bölgede büyük oranda “Hayır” çıkması hükümetin 2 yıldır uyguladığı politikaların kabul görmediği yorumlarına yol açtı. DBP’li 85 belediyeye kayyum atanması, HDP’li milletvekilleri, eş genel başkanları ve 10 bine yakın partilinin tutuklamasına rağmen çıkan bu oranı değerlendiren DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Tunç, sonucun hiçbir meşrutiyetinin olmadığını ve bölgede çıkan “Hayır”la da Kürt halkının AK Parti politikalarını reddettiğini söyledi.
‘KÜRTLER SAVAŞ POLİTİKALARINA KARŞI OLDUĞUNU ORTAYA KOYDU’
Çıkan sonuca bakıldığında Türkiye’de “Evet” çıkmış olsa da artık ülkenin üniter devlet anlayışıyla yönetilemeyeceğini ortaya koyduğuna vurgu yapan Tunç, artık Türkiye’nin sorunlarının bu anlayışla çözülemeyeceği çok açık bir şekilde ortada olduğunu ifade etti. Bölgede çıkan sonuca bakıldığında son 2 yıldır süren savaş, baskı, zulüm, yok sayma, yok etme, talan etme politikalarına rağmen “Hayır”ın yüzde 70’lik bir zaferi olduğunu dile getiren Tunç, referandum seçimi öncesinde de sonrasında da Kürtlerin AK Parti ve devlete çok açık bir şekilde savaş politikalarına karşı olduğu ve bunu kabul etmeyeceklerini ortaya koyduğuna dikkat çekti.
‘KAYYUMLARIN ARTIK MEŞRUTİYETİ KALMADI’
Tunç, “AKP ve devletin bölgede yürüttüğü savaşa karşı Kürt halkı ortaya koyduğu sonuçla kabul etmediğini gösterdi. Bunu kafanıza yazın ve unutmayın Kürt halkının bu uyarısını. Kürt halkı yine, ‘Biz atamış olduğunuz kayyumları kabul etmiyoruz’ dedi. Diyarbakır’da bunu gördük. Tüm tutuklamalara, engellemelere rağmen Diyarbakır’da yüzde 70 oy çıkıyorsa artık kayyumların da bir meşrutiyeti kalmamış. Bütün Kürdistan illerine atanmış kayyumların bir meşrutiyeti yoktur. Halk oylamasında da bu ortaya çıktı. Kürt hareketi de bir kez daha Kürdistan’da üniter yapı içerisinde değil ademi merkeziyetçiye dayalı bir talebi olduğunu ortaya koydu. Kürdistan’daki baskı, sindirme, katliamlara rağmen halk korkmayıp sandığı gidip AKP’nin politikalarına ‘Hayır’ diyebilmişse, AKP politikalarını bir kez daha gözden geçirmesi gerekir” dedi.
‘SUR, CİZRE, NUSAYBİN NEYE ‘HAYIR’ DEDİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYOR’
7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Operasyon yapacağımız il ve ilçeleri önceden belirlemiştik” söylemini hatırlatan Tunç, yakılan, yıkılan şehirlerin, yüz binlerce insanın göçertilmesine sebebiyet veren bu politikaların en çok Kürtlere uygulandığını söyledi. Tunç, “Devletin savaş politikalarından en çok Cizre, Silopi, Varto, Silvan, Şırnak, Sur, Nusaybin gibi yerler etkilendi. 2 yıldır AKP’nin tüm baskı sindirmelerine rağmen referandumda çıkan ‘Hayır’la tüm politikalar boşa çıktı. Halk bu politikalara karşı net bir şekilde ortaya koydu. Cizre halkı neye karşı olduğunu, Şırnak halkının neye karşı olduğunu çok iyi biliyor. Kürdistan halkı, ‘Ne sizin TOMA’larınız, tanklarınız, silahlarınız bizim nezdimizde yok hükmündedir’ dedi. Buna karşı da yerel demokrasiyi, ademi merkezi sistemi taleplerimizin arkasındayız da dediler” diye konuştu.
‘KÜRTLER ARTIK ANKARA’DAN YÖNETİLMEK İSTEMİYOR’
AK Parti’nin bölgede yürüttüğü politikalarının amacı Kürt halkının özerklik, kendi kaderini tayin etme, statü taleplerine karşı savaşla bunları bastırmaya dönük olduğunu anlatan Tunç, Kürt halkının savaş politikalarıyla geri adım attırmaya dönük büyük bir çaba içinde olduğunu dile getirdi. Tunç, “Kürtler artık Ankara’dan yönetilmek istemiyor. Kürtler bunu referandumda da ortaya net bir şekilde ortaya koydu. 2014 özyönetim talebiyle de 106 belediye kazandık. Bunun önünü kesmek ve engellemek istedi devlet. Ama Kürtler bu referandumda bir kez daha bunu kabul etmeyeceğini ortaya koydu” dedi.
‘ÇIKAN SONUÇ SIRADAN DEĞİL’
Kürt halkının ne olursa olsun iradesine dönük saldırılara karşı her zaman durduğunu ve her daim bu sorumluluğu yerine getirdiğini kaydeden Tunç, Kürt halkının ortaya koyduğu bu güçlü iradeyi AK Parti, MHP ve tüm uluslararası güçlerin görmesi gerektiğini söyledi. Tunç, “Kürdistan’da çıkan sonuç sıradan değil. Türkiye’nin tüm partileri, yönetimi oturup yeniden Kürdistan’ı düşünmesi ve verdiği mesajı iyi anlaması lazım” diye ifade etti.
‘REFERANDUMUN MEŞRUTİYETİ ŞAİBEDİR’
Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında bir referandum seçiminin büyük bir baskı cenderesinde yapıldığını anlatan Tunç, hükümetin Yüksek Seçim Kurulu’nu (YSK) yönlendirme, mühürsüz oy pusulalarının kullanılması seçimin şaibeli hale getirildiğini ifade etti. Yüzde 60 “Evet”i hedefleyen AK Parti ve MHP statükocu ittifakının ancak yüzde 51 oy aldığını ancak bu sonucu da hileyle, baskıyla aldığına vurgu yapan Tunç, HDP’nin “Hayır” oyunun yüksek olduğu yerlerde polis, askerlerle bir baskıyla engellemeye çalışıldığını dile getirdi. Tunç, “Hukuk tanımaz bu aymazlığı kabul etmiyoruz. Dün itibarıyla sonuçlanan seçimin şaibeli olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Bu referandum hem içerde hem de dışarıda meşrutiyeti sorgulanacak” diye konuştu.
‘TÜRKİYE YOL AYRIMINDADIR’
Türkiye’de “Evet” cephesinin üniter devlet, tek millet, tek bayrağı daha faşizan, milliyetçi bir kampanyanın yürütüldüğünü ifade eden Tunç, bunun karşısında ise demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü savunduğunu anlattı. Tunç, “Türkiye’de birlikte yaşanacaksa bunu ‘Hayır’ cephesiyle bunu sağlayabileceğine inandı. Türkiye bir yol ayrımındadır. Türkiye’de artık AKP’nin, tek partili devletin istikrarı sağlayamayacağı, sorunları çözemeyeceği aşikardır. Şundan sonra yapması gereken şey demokrasinin güçlenmesidir. Yoksa savaş, yıkım, ölüm politikaları istikrarı değil, istikrarsızlığı getirir. AB’den kopma savaşı daha derinleştirmek anlamına geliyor. Büyümeyi temsile eden, özgürlükleri savunan bir partiden çok uzaktır AKP. İstikrarı sağlamanın yolu demokrasiden geçiyor. Tüm yetkileri bir kişiye devir etmek kaosu getirir. Onun için Türkiye bir yol ayrımındadır. Ya özgürlük yolunda ilerleyip istikrarı sağlayacak ya da ülkeye tek kişiye emanet edip, ülkeyi uçuruma sürükleyecektir” şeklinde konuştu.