Gün ışığıyla başlayan bir serüven: Köy Perisi

MUĞLA - Fidel Castro’nun “Başka bir dünya mümkündür” sözünden yola çıkarak Bodrum’da Köy Perisi atölyesi açan Bürcen Sarıkaya, ahşap ürünlerle hem kültürel mirası yaşatıyor hem de alternatif ekonomi oluşturuyor. Köy Perisi'nde gün ışığıyla başlayan üretim serüveninde hiçbir kimyasal madde kullanılmıyor.

İstanbul’un tüketim çılgınlığından kaçarak 2.5 yıl önce Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Gümüşlük semtine yerleşen Bürcen Sarıkaya'nın, Fidel Castro’nun “Başka bir dünya mümkündür” sözünden etkilenerek kurduğu Köy Perisi atölyesinde hem geçmişten günümüze kalan kültürel mirası yaşatıyor hem de alternatif ekonomisini oluşturuyor.

Gümüşlük’e yerleşmesiyle birlikte Köy Perisi fikrinin oluştuğunu kaydeden Sarıkaya, geçmişten miras kalan eski ürünlere olan tutkusunun çocukluk yaşlarından geldiğini dile getirdi. Çocukluk yıllarında harçlıklarıyla eskicilerden radyo, biblo toplayıp eve getirdiğini belirten Sarıkaya, “Annemle sürekli büyük münakaşalar yaşardık. Sürekli ‘O eski püskü şeyler bu eve giremez’ diye tartışırdık. Köy Perisi’ne öncülük eden bu tutkum oldu” dedi.

Sarıkaya, şu an Köy Perisi'nde ahşap servis tabaklarından el oyması kaşıklara, zeytinyağı ve odun külünden ürettiği doğal sabunlara kadar birçok kültürel mirası yaklaşık 9 metrekarelik atölyesinde üretiyor. Gümüşlük’e yerleşmesinin ardından geçmişe ait birçok kültürel mirasın bir kenara itildiğini, kenara atılan ürünleri toplayıp tekrar kullanılabilir bir hale getirmeyi hedeflediğini ifade eden Sarıkaya, “Fakat ahşapta bu çok mümkün olmuyor. 60 seneyi geçtikten sonra hijyen ve yıpranma problemleri ortaya çıkıyor. O yüzden ben de bunların minyatürünü yapıp tekrar insanlarla buluşturup, sofralarımıza ve mutfaklarımıza gelmesini istedim” dedi.

GÜN IŞIĞIYLA BAŞLAYAN BİR SERÜVEN

Yaptığı ürünlerin her şeyiyle doğal olmasını hedefleyen Sarıkaya, “Doğadan gelen ahşabı ilk günkü formunu koruyup, hiçbir kimyasal madde kullanmadan gün ışığında kurutuyorum. Ahşapların çatlamaması için 6-7 ay gün ışığında yavaş yavaş kurutuyorum. Kurutma işlemini ise kışın yağmurdan koruyarak yapıyorum. Kuruma işleminin ardından tüm ürünleri kendi elimle kesip şekillendiriyorum. Bütün işlemler bittikten sonra netliğini, güzelliğini korumak ve kullanılabilir hale getirmek için zeytinyağı ile cilalıyorum. Zeytinyağı vernik yapılmışçasına güzel bir renk katıyor. Üzerine yağlı bir et koyduğunuzda ahşabın bunu çekmesini engelliyor ve üzerinde bir zırh oluşturuyor. Senelerdir bu coğrafyada zeytinyağıyla bu yöntem kullanılıyor” diye konuştu.

HER ŞEYİYLE DOĞAL BİR ATÖLYE

Ürünlerinin hijyenini ise limonla sağladığını belirten Sarıkaya, limon ve tuzun bakteri üremesini engellediğinden müşterilerine hijyeni bu yolla sağlamaları önerdiğini söyledi. Sadece ahşap ürünlerle kendini sınırlamadığını, geçmişten gelen birçok mirası yaşattığına dikkat çeken Sarıkaya, zeytinyağı ve odun külünden ise doğal sıvı sabunları atölyesinde ürettiğini dile getirdi. Sıvı sabunlarına hiçbir katkı maddesi koymadığını vurgulayan Sarıkaya, “Lavantalı ve ada çaylı yapıyorum. Cildi yumuşatmak amacıyla da lavanta yağı kullanıyorum. Hiçbiri hazır sabunlar gibi fazla köpürmüyor ama insanlardan çok olumlu tepkiler alıyorum. Birbirinden gören, duyan zeytinyağlı sabunlarınız varmış diye satın almaya gelen çok oldu. 2 kermes geçirdim inanılmaz güzel tepkiler aldım” diye konuştu.

‘SADECE DOĞAYA AYAK UYDURUYORUM’

Ağaçtan ürün çıkartma aşamasının ise doğaçlama geliştiğini belirten Sarıkaya, odunlarla farklı bir bağ geliştirdiğini, onları farklı gördüğünü söyledi. Kütüğün içinde gördüğü bir desene göre bazen üretimi şekillendirdiğini ifade eden Sarıkaya, “Doğa önüme ne verdi ise ona ayak uyduruyorum” dedi. Amacım hem geçmişin bir mirası olan ahşap ürünleri yaşatmak hem de kendi alternatif ekonomi sağlamak olduğunun altını çizen Sarıkaya, ürünlerini kendi ürettiği ve aracısız bir şekilde kendisinin satış yaptığından kaynaklı maliyetinin üzerine biraz emeğini ekleyerek satış fiyatlarını minimum tuttuğunu vurguladı. Bazen tek başına yetişemediğini kaydeden Sarıkaya, üretimde yardımına arkadaşlarının ve ablasının koştuğunu, bu şekilde de kadınlar arasında bir dayanışmayı sağladıklarına dikkat çekti.

‘BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜNDÜR’

Tüketim çılgınlığından kaçıp bir köyde üretim yapmanın muhteşem bir duygu olduğunu vurgulayan Sarıkaya, “Sistemin içinde bir yandan para kazanmaya çalışıyorsunuz bir yandan da bir şeyler üretmeye gayret ediyorsunuz. Gece bire kadar bir ampulün altında deli gibi zımpara yapıp üretim yaptığımı biliyorum. Zorlukları var ama hissettirdiği duygu paha biçilmez” dedi. “Başka bir dünyanın mümkün olduğuna” inandığından dolayı şu an ayakta durabildiğinin altını çizen Sarıkaya, insanların dünyaya güzel bakmayı öğrendiği sürece kesinlikle başka bir dünyanın mümkün olacağını kaydetti.

‘SİZDE ÜRETİME KATKI SAĞLAYIN’

İşe yaramayacak birçok şeyi dönüştürüp tekrardan değerlendirdiğini vurgulayan Sarıkaya, şu çağrıda bulundu: “İnanılmaz bir tüketim çılgınlığın içerisindeydim. Giyiyordum, eskitiyordum, atıyordum ve yerine yenisini alıyordum. Ama buraya geldiğimden beri her şeye daha farklı bir gözle bakmaya başladım. Eskiyen eşyalarımı atmak yerine başka forma sokarak kullanıyorum. Aslında bu bile üretime bir katkıdır. Elbiselerimden perde yapıp kullanıyorum. Başka bir dünya bu şekilde mümkün olacağına inanıyorum. Sizde üretime katkı sağlayın.”

Gökhan Öner - dihaber