DİYARBAKIR - Diyarbakır 'da görülen "KCK Ana Davası"nda, mahkemenin talimatına rağmen Fırat Anlı, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ahmet Türk "güvenlik" gerekçesiyle duruşmaya getirilmedi. Kürt siyasetçilerin duruşmaya getirilmemesine Avukat Mehmet Emin Aktar, "Sanığın bulunmadığı bir yargılama sürdürülemez" sözleriyle tepki gösterdi.
Diyarbakır'da 2009 yılında "KCK" adı altında yapılan operasyonlarda aralarında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eşbaşkanları Hatip Dicle ve Leyla Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, tutuklu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı, tutuklu Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk'ün de bulunduğu 156 Kürt siyasetçi hakkında açılan "KCK Ana Davası"nın 65'inci duruşması Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya, başka davalardan tutuklu DBP eski PM üyeleri Turan Genç, Pero Dündar, Çimen Işık, Olcay Kanlıbaş, DBP eski Diyarbakır İl Eşbaşkanı Ali Şimşek, DBP Diyarbakır İl Yöneticisi Celal Yoldaş ile tutuksuz yargılanan bazı sanıklar ve avukatları katıldı.
Yargılamayı yapan mahkemenin, başka bir dosyadan Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu olan Fırat Anlı ve Gültan Kışanak, Silivri Cezaevi’ndeki Ahmet Türk ve Sebahat Tuncel'in duruşmada hazır edilmesi yönündeki talimatı, cezaevi idarelerince "güvenlik" gerekçe gösterilerek yerine getirilmedi.
Duruşmayı, DBP ve HDP il yöneticileri ile sanıkların aileleri de izledi.
MAHKEME BAŞKANINDAN İLGİNÇ ÇIKIŞ
Yoklamanın yapılmasıyla başlayan duruşmada, savunmasını yapması için söz hakkı verilen Çimen Işık, tercüman aracılığıyla Kürtçe yaptığı savunmasında, davanın iddianamesinin çok geniş ve uzun olduğunu belirterek, savunma için mahkemeden süre talep etti. Salonda bulunan diğer sanıkların da savunma için süre talep etmesi üzerine mahkeme başkanı, “Size savunma için sürece vereceğiz, ancak bu süre son olacak. Bundan sonra ne derseniz deyin süre vermeyeceğiz” dedi.
Ardından söz alan Avukat Mehmet Emin Aktar, davanın soruşturmasının 2 yıl, yargılamasının ise 6 yıl olmak birlikte 8 yıldır devam ettiğini hatırlatarak, yüzlerce klasörü olan davanın duruşma tutanaklarının binlerce sayfa olduğunu söyledi.
Devletin tutuklulara yönelik yeni bir sürgün politikasını devreye koyduğunu ifade eden Aktar, “Tutuklanan müvekkillerimiz Edirne, Silivri ve Kandıra’ya gönderiliyor. Müvekkillerimizin duruşmada hazır edilmesini istedik. Ancak bize güvenliklerinin sağlanamayacağı gerekçesiyle getirilmediklerini söylendi. Müvekkillerimizin duruşmaya getirilmemesi güvenliklerini sağlamaya yönelik değil, güvenliklerine yönelik bir tehdittir. Bu uygulama nedeniyle müvekkillerimizin savunmalarını özgürce yapmalarından bahsedilemez. Sanığın bulunmadığı bir yargılama sürdürülemez. CMK’de sanığın duruşmada bulunması esastır. Bu aynı zamanda haktır. Gelecek duruşmada müvekkillerimiz burada hazır edilmeyecekse bizim burada kalmamızın bir anlamı yok. Cezaevi idaresi ve Adalet Bakanlığı’nın tutuklu olan müvekkillerimizin duruşmaya getirilmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü sürgün kararını onlar vermiş” diye konuştu.
‘DEVLETİN GÜVENMEDİĞİ KİŞİLERE BEN NİYE GÜVENEYİM’
Ardından savunma yapan Avukat Mesut Beştaş ise, “KCK Ana Dava” dosyasının “Çok özel bir dosya” ve yargılamayı yapan mahkemenin “Çok özel bir mahkeme” olduğunu vurguladı.
Beştaş, yargılamayı yapan Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi dışında Diyarbakır Adliyesi’nde 2 mahkeme başkanı olan başka bir mahkeme olmadığını söyledi. KCK, Balyoz, Ergenekon davalarının “komplo” ve “kumpas” ile başlatıldığını herkesin bildiğini aktaran Beştaş, “Komplo ve yaratılmış delillerle komplocu ve kumpasçı bir anlayışla bu dosya birileri tarafından hazırlandı” dedi.
Daha önce davanın soruşturması ve kovuşturmasında yer alan kamu görevlileri hakkında görevlerini kötüye kullandıkları yönünde idari bir soruşturma başlatılıp, başlatılmadığının tespit edilmesi gerektiğini de vurgulayan Beştaş, “Varsa bir komplo ortaya çıkarılmalıdır. Durumlarının incelenip ortaya çıkarılması gerekiyor. Onların yaptıklarını aynı şekilde şu anda bu mahkeme tarafından yürütülüyor. Şu anda mahkemenin onlardan farklı bir uygulamaya imza atmadığını görüyoruz” diye kaydetti.
Bu sözleri üzerine mahkeme başkanı Beştaş’a, “Biz her şeyi yapmaya çalışıyoruz” yanıtı verdi. Dava dosyasındaki ortam dinlemeleri kayıtlarının gönderildiği bilirkişiye güvenmediklerini, bilirkişi raporunun hatalı ve eksik olduğunu vurgulayan Beştaş ise, “Bu hükümet, Cumhurbaşkanı, Başbakan, devlet yetkilileri bu soruşturmayı yapan kişilere güvenmiyorsa ben niye güveneyim” dedi.
Mahkeme başkanı, tutuklu Sebahat Tuncel, Fırat Anlı ve Gültan Kışanak hakkında hazırlanan dosyalarının “KCK Ana Davası”yla birleştirilmesi talebiyle mahkeme gönderildiğini belirtti. Avukatlar birleştirme kararına katılıp, katılmayacaklarını dosyayı inceledikten sonra karar vereceklerini kaydetti.
Davayı Ocak ayına erteleyen mahkemenin, ara kararını önümüzdeki günlerde açıklaması bekleniliyor.
144 KÜRT SİYASETÇİ HAKKINDA HAPİS İSTENİYOR
“KCK Ana Davası"nın soruşturma, kovuşturmasını başlatıp, yürüten 9 savcı ve 12 hâkim "FETÖ/PDY" soruşturmasında "örgüt üyesi olduğu" gerekçesiyle tutuklanmış meslekten ihraç edilmişti. Duruşma savcısı, davanın esasına ilişkin hazırladığı 386 sayfalık mütalaayı bir önceki duruşmada okumuştu. Mütalaa, FETÖ"den tutuklanan bir önceki duruşma savcısının hazırladığı mütalaayla büyük benzerlik taşıması avukatların tepkisine neden olmuştu. Mütalaada, 143 Kürt siyasetçi hakkında "Örgüt yöneticiliği", "Örgüte üye olma", "Örgüte yardım etme" ve "Örgüt propagandası yapmak" iddialarından 5'er yıldan 22 yıl 6 aya kadar hapis cezası istenmişti. Mütalaada, 13 kişinin ise beraatına karar verilmesi istendi. Mütalaada, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek hakkında "Örgüt yöneticiliği" iddiasıyla 22 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep edilirken, Tuncel ile Ahmet Türk hakkında ise "Örgüte üye olmak" ve "Örgüt propagandası yapmak" suçlarından 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar değişen oranlarda hapisle cezalandırılmasını talep edildi. Hatip Dicle, Leyla Güven, Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'nın ise "Örgüt üyesi olmak" suçundan cezalandırılması istenmişti.