İSTANBUL - Esenler’de 18 Ağustos 2015 günü polis tarafından vurulan 16 yaşındaki Fırat Elma’nın öldürüldüğüne dair tutulan olay yeri tutanağında sanık polis Hikmet Bozok’un imzası bulunuyor. Yarın görülecek olan duruşma öncesinde iddianame hazırlayan savcının “Meşru müdafaa sınırları içerisinde” ve “direkt ateş edebilirdi” demesi dikkat çekti.
İstanbul Esenler ilçesi Tuna Mahallesi'nde 18 Ağustos 2015 tarihinde yaşanan olaylar sırasında polisler tarafından vurularak öldürülen 16 yaşındaki Fırat Elma’nın faillerinin yargılandığı davanın ilk duruşması yarın Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Duruşmada Elma’yı vuran polis Hikmet Bozok, “Meşru savunma halinde yaralamada kastın aşılması sureti ile ölüme neden olmak” gerekçesi ile yargılanacak.
Elma’nın öldürülmesine dair hazırlanan iddianamede delil olarak ölü muayene otopsi tutanakları, olay yeri inceleme tutanakları, olay tutanağı, İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarları’ndan alınmış ekspertiz raporları, emanet makbuzları ve emanet makbuzlarında yazılı eşyalar-CD’ler, ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı, bilirkişi raporu gösterildi.
Olay anına dair tutulan tutanakta ise sanık olarak yargılanan polis Hikmet Bozok’un imzasının olması dikkat çekti. Sanık polisin tutanakta sicil kodu “330849” Bozok’un imzası yer alıyordu. Sanık olarak yargılanan polis Bozok, olay ardından da olay yeri inceleme ekibi içerisinde yer alıyor. Sanık polisin de içerisinde bulunduğu polisler tarafından tutulan tutanak baz alınarak, hazırlanan iddianamede de adeta polisin Elma’yı vurması meşrulaştırılmaya çalışıldı.
AMBULANS GEÇ GELDİ
Olay sırasında tutulan tutanakta Elma’nın vurulduğu sırada sokakta bulunan bir kişinin kendisini sağlık görevlisi olarak tanıttığı ve ilk müdahaleyi bu kişinin yaptığına yer verildi. Ancak her ne kadar bu kişinin ilk müdahaleyi yapmış olduğu belirtilse de, kişinin eşgaline yer verilip, kimliğine dair bir bilgiye yer verilmedi. Bunun yanında olay yerine çağrılan ambulansın da en az 20-25 dakika geç geldiği ve ambulans gelene kadar da Elma’nın yaşamını yitirdiğine yer verildi.
İddianamede, olay anına dair yer alan bölüm şu şekilde oluşturuldu:
“…Hikmet Bozok'un da aralarında bulunduğu bir kısım polis memurlarının da silahlı grubu koşarak takip etmeye başladıkları, silahlı grubun içinden ayrılma olmaksızın 652 sokak yönüne dönmeden 653 sokağın bitiminden ve sağa doğru Mehmet Akif Ersoy Caddesine döndüğü, silahlı gruptakilerin koşarak ve slogan atarak 651 sokağa döndüğü, bu sokak içinde silahlı grup içinden bir kişinin geri dönerek aralarında Hikmet Bozok'un da bulunduğu polis memurlarına doğru molotof bombası attığı, silahlı grubun 651 sokaktan Mahmutbey Caddesine inerek buradan da sola Esenler Kültür Merkezi istikametine yöneldiği, 3 polis memurunun koşarak silahlı grubu Mahmutbey Caddesi üzerinde takip ettikleri, aralarında Hikmet Bozok'un da olduğu bu 3 polis memurunun silahlı grubu takibi sırasında polis memurlarından Hikmet Bozok'un en önde ve gruba en yakın koşar konumda olduğu, silahlı grubun 670 sokak ile Mahmutbey Caddesi kesişme noktasının Kültür Merkezi yönünde biraz ilerisinde polis memurlarının kısa süre göz temasını kaybetmesine neden olacak bir noktada, duran ve yığılmalı bekleme yapan silahlı grubun içinden bir kişinin; 3 polis memurundan en önde koşmakta olan Hikmet Bozok'a molotof attığı, yığılmalı duran silahlı gruptan en öndeki bir kişinin polis memuru Hikmet Bozok ve diğer polis memurlarına elindeki silahı doğrulttuğu, silahlı grup ile polis memuru Hikmet Bozok arasındaki 4-5 metre mesafe varken, silahı doğrultan kişi yanında bulunan Fırat Elma'nın elindeki yakılmış molotofu polis memuru Hikmet Bozok'a fırlattığı, havada fitili sönen molotofun ve anlık geri çekilme yapan polis memuru Hikmet Bozok'un ayağının dibine gelip parçalandığı, polis memuru Hikmet Bozok'un pantolonuna yakıt bulaştığı, silahlı grubun en önündeki 2 kişiden biri olan Fırat Elma ve yanındaki ateşli silahı doğrultan kişinin hemen arkasında bulunan kişilerin de ellerindeki molotofları yakmaya çalışıp hazırladıkları, üzerine aktif silah doğrultulan ve daha önceden atılan molotofun ardından üzerine 2.bir molotof atılmaya çalışılan Hikmet Bozok'un görev silahı ile gruptakilerden en önde bulunan Fırat Elma ve tabancayı tutan kişinin ayrı ayrı ayaklarına doğru silahı yere doğrultarak atış -doğan silah kullanma yetkisi ile meşru savunma altında- yaptığı, ilk atışı elinde silah olanın ayaklarına doğru, ikinci atışı ise yanındaki ilk molotofu atan ve aldığı ikinci molotofu yakmaya çalışıyor olan Fırat Elma'nın ayak bölgesine doğru yaralama kastı altında yaptığı, polis memuru Hikmet Bozok'un silahı ile yaptığı bu atışlar sonrasında silahından çıkan 2 ayrı mermi çekirdeğinin yere zemine çarptıkları, mermi çekirdek kılıflarından ayrılan nüvelerden birinin silahlı gruptaki Ömer Şahin'e birinin de molotof atan-yakmaya-atmaya çalışan Fırat Elma'ya isabet ettiği, Fırat Elma'ya isabet eden yerden sekerek gelen mermi nüvesinin içini dış yaparak ters giyilmiş tişörtünü sol meme üstü noktasından delip vücuda giriş yaparak yaraladığı, polis memuru Hikmet Bozok'un silahla atışları sonrasında silahlı grubun 670 sokak içine ve Şehit Mustafa Güneş Caddesi ile bu caddeye dik inen 674 sokaklar içine dağılmaya başladıkları, ateşli silah mermi nüvesi isabet eden Fırat Elma'nın kaçmak üzere 670 sokak içine girdiği, burada park halinde bulunan bir aracın yanına kadar ilerlediği, saklanmak için de olmak üzere aracın yoldan görünmeyen tarafına yaslandığı, aldığı yaranın etkisi ile hareketsizleştiği, aradan zaman geçtikten sonra başka sokakları kontrol ettikten sonra dönen polis memurlarına seslenen vatandaşlar sayesinde bulunan Fırat Elma'nın bulunduğu, orada bulunan bir 112 sağlık çalışanı tarafından kendisine ilk yardım uygulanmaya başlandığı ancak çağırılan acil yardım ambulanslarının ulaşıp müdahalelerine rağmen Fırat Elma'nın yaşamını yitirdiği anlaşılmıştır” denildi.
Elma’nın öldürülmesi ardından hazırlanan otopsi raporunda ise kurşunun “ölümcül” nitelikte olduğuna yer verildi
Bozok, verdiği ifadesinde ise olay tarihinde “hayati olmayan ayak bölgesini” hedef alarak iki kişiye yönelik atış yaptığını, bu atışların Fırat Elma'nın ölümüne neden olan atış olup olmadığını “bilemediğini”, o sırada hedef gözeterek atış yapma yetkisinin doğmasına rağmen ayaklara doğru atış yaptığını, atılı suçlamaları kabul etmediğini ifade etti.
SAVCI ÖLDÜRMEYİ SAVUNDU
Olay dair deliller baz alınarak yapılan savcılık değerlendirmesinde ise “Olay tarihinde şüphelinin kendisine tevcih edilen bir adet silah ile eş zamanlı ölen tarafından atılan ve atılmaya hazırlanan molotoflar nedeniyle üzerinde taşıdığı görev silahı ile yaralama kastı ile Fırat Elma'nın ayaklarına doğru ateş ettiği, yerden sekme alan merminin Fırat Elma'ya ölüm sonucunu doğuracak surette vücuduna isabet ettiği, dolayısıyla şüphelinin davranışlarının yaralama kastının aşılması suretiyle ölüme neden olma suçuna vücut verdiği, şüphelinin atış yaptığı an itibariyle; üzerine doğrusal hedef alınmış bir silah tehdidi ve aynı zamanda ölen tarafından aslında üzerine doğru atılan refleksi ile ayaklarının dibine düşen ve yolda gelirken sönen, ancak hemen ardından ölen tarafından hazırlanan elde atılmaya çalışılan 2.molotof ve başkacaları da grup içindekilerce hazırlanan molotofların yaşamına yönelen etkin tehdidi altında olduğu, 2.molotofun 1.molotof yakıtı ile buluşması muhtemel durumunun yaşamsal tehdidi pekiştirir nitelik taşıdığı, bu aşama itibariyle şüphelinin doğrudan ve ölümcül 2 ayrı tehdit altında olarak TCK 25/1 maddesinde belirtilen gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırı altında bulunduğu anlaşılmakla; şüphelinin bu aşamada bu saldırıyı anlatılan koşullar altında defetmesi ile orantılı eylemin aslında doğrudan yaşamsal bölgeyi hedef alarak etkisiz hale getirme olduğu, ancak şüphelinin bu aşamada -yeterli olmama ihtimali var iken- bir alt kademede hareket ile ayak bölgelerinden yaralamaya yöneldiği, şüphelinin doğrudan ölümcül atış yapmış olsa dahi bu hususun orantılı olarak meşru savunma kapsamında kaldığı” şeklinde değerlendirdi.
İddianamede, olay günü gözaltına alınan Zekikan Acıman, Selçuk Kına, Onur Tayfun Satır ve Kazım Çelik hakkında da “Taksirle ölüme neden olma”ya kovuşturmaya yer olmadığına yer verildi.
TELSİZ KAYITLARI BİR KEZ DAHA KAYIP
Olay gününe dair İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’nden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen yazıda da İl Ambulans Servisi Başhekimliği kaydında Fırat Elma kaydın bulunmadığı, olay günü olay yerine ateşli silah yaralanması talebiyle ambulans talep edildiğine yer verildi. Tutanakta, “Konu ile ilgili belgeler ve ihbar kayıtlarını da içeren tüm ses kayıtları ekte sunulmuştur. Ancak telsiz kayıtlarında oluşan arıza nedeniyle kayıtlar bulunamamıştır” ifadesine yer verildi.
Elma ailesinin avukatı Ayşe Acinikli de dosyanın delil aşamasına var olan gizlilik kararından kaynaklı dahil olamadıklarını dile getirdi. Acinikli, iddianameye vurgu yaparak, “Sacı öyle bir dil kullanmış ki aslında beraati gerekir ama buna karar verme yetkisi bende değil, beraat kararını mahkeme yazsın şeklinde bir dil kullanmış” diye konuştu.
Olay tutanağında sanık polisin imzasının bulunmasını da değerlendiren Acinikli, sanık polisin bir taraf olduğunu kaydederek, sanık polisin imzasının bulunmasının sanığı aklamaya yönelik olduğunu dile getirdi. Acinikli, “Öyle bir tutanak hazırlanmış ki zihin okumaktan tutunda kurgulamaya kadar herşey hazırlanmış” dedi. Acinikli, olayların yaşandığı yer ile Elma’nın vurulduğu yer arasında büyük bir mesafe olduğunu söyledi. Acinikli, iddianameyi hazırlayan savcının sanık polise bir tek madalya vermediğinin eksik kaldığını ifade etti.
Verilen adli tıp raporuna da değinen Acinikli, “Daha bu yaz Adli Tıp Kurumu’na operasyon yapıldı. Bütün ülkenin öğrendiği kadarıyla raporların, defalarca iddia ettiğimiz şekilde, delilleri değiştirmek, failleri aklamak, siyasete uygun bir halde rapor hazırlamak için kullanıldığını gördük” dedi.