DİYARBAKIR - Sur’da bir yıl önce başlayan yoğun çatışmaların ilk günlerinde ölümleri durdurmak amacıyla ilçeye giren ve 10 gün boyunca ellerinden geleni yapan Barış Anneleri, ölümlerin önüne geçememelerinin üzüntüsünü yaşıyor.
Tarihin en uzun kent kuşatması ve en uzun sokağa çıkma yasağının yaşandığı Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, 103 gün boyunca çok şiddetli çatışmalar yaşandı. İlçenin 6 mahallesindeki yasak birinci yılını doldururken, tarihi ilçeden geriye enkaz dahi bırakılmadı. Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015 tarihinde Dört Ayaklı Minare’de öldürülmesinden sonra ilan edilen yasak sonrasında Sur’u kuşatan binlerce asker ve polis ilçeye ağır silahlarla yöneldi. İlçedeki çatışmaların önüne geçmek için Barış Anneleri Meclisi’nin 16 üyesi de canlı kalkan olarak ilçeye girmişti. 1 Aralık 2015’te ilçeye giden anneler, 10 gün boyunca ağır saldırı altında kaldı. Saldırıları durdurmak ve çatışmaların önüne geçmek için Sur’a giren Barış Anneleri, tanıklıklarını anlattı.
‘CANIMI DİRENENLER İÇİN KALKAN ETTİM’
Sur’a giden annelerden 70 yaşındaki Hidayet Ay, Sur’da yaşadıklarını anlatmadan önce ömrünün yarısından fazlasını barış mücadelesinde geçtiğini, kalan ömründe de barış için direneceğini vurguladı. Eşini 93 yılında Silvan’da “Faili meçhul” bir şekilde kaybeden Ay, yıllarca baskı, şiddet ve tehditlere inat mücadele ettiğini anlattı. Süren baskı ve şiddete daha fazla dayanamayan bir oğlunun PKK saflarına katıldığını, bir oğlunun da 10 yılı aşkındır cezaevinde olduğunu anlatan Ay, Sur’da da baskıya karşı duran onlarca genç için canını siper ettiğini duygu dolu sözlerle dile getirdi.
‘BİR ŞEY YAPMALIYDIM’
Sur’u hep dar sokakları, geçmişi, direnişi ve güzelliğiyle bildiğini anlatan Ay, ilçeye girdikleri ilk andan itibaren bir yandan gördükleri barikatları bir yandan da daha 15-20 yaşlarındaki genç direnişçileri gördüğünde duygulandığını, etkilendiğini söyledi. “Sur’da direnenler sadece Sur için direnmiyor. Sur herkes için direniyordu” diyen Ay, “Ben de bir şey yapmalıyım” deyip, ölümlere “dur” demek için canlı kalkan olduğunu ifade etti. Ay, şöyle devam etti: “70 yaşındayım, çok zulüm, gözyaşı, acı gördüm ama böylesi bir acımasızlığı vahşeti görmedim. Sur’u yerle bir ettiler. Daha birkaç gün önce Şırnak’a gittik orayı da yerle bir etmişler. Düşünün hala Sur’a girmemize izin vermiyorlar. Sur’u hayal edenler, Sur’da insanca yaşamak isteyenlere karşı orada zorla evler yıkılıyor.”
‘YİNE OLSA YİNE YAPARIM’
Sur, Cizre ve Şırnak’ta yaşanan acımasızlığa 70 yaşında tanık olduğunu ve asla unutamayacağının altını çizen Ay, “Bunu küçük çocuklar nasıl unutacak? 70 yaşındayım, yaptıklarımdan asla pişman değilim. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Ne olursa olsun. Sur’da ölümleri belki durduramadık, ama barışa olan inancımızı yitirmedik. Sur için bir kez daha olsa ölümü hiç düşünmeden yola koyulur giderim. Savaşa inat barışı savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
‘SUR’A BARIŞ ELÇİSİ OLMAK İÇİN GİTTİK’
Canlı kalkan olarak ilçeye giren annelerden 60 yaşındaki Düriye Öncel ise, Sur'a beyaz tülbentleriyle barış elçisi olmak için gittiklerini dile getirerek, ilçeye girdikleri ilk andan sonra yasak ilan edildiğini ancak yasağa karşı da ilçede kalıp çözüm olmak istediklerini dile getirdi. Öncel, şunları aktardı: “Sur’da bir yıldır aralıksız yasak sürüyor. Bu içimizi o kadar çok yakıyor ki anlatamam. Orada gencecik çocuklar katledildi. Benim şekerim, tansiyonum vardı. Sur’da kaldığım süre boyunca bir tek ilaç bile kullanmadım. Sur’un ayrı bir değeri var benim için.”
‘SUR BİZİM İÇİN HER ŞEY DEMEK’
“Sur bizim için her şey demektir” diyen Öncel, yasağın üzerinden bir yıl geçtiğini, bir yılda çok şeyin değiştiğini ama hala Sur’daki yasağın aynı kaldığını söyledi. Sur’u yakıp, yıkanların bir gün bu topraklarda hesap vereceğinin altını çizen Öncel, “Bu dünya kimseye kalmadı, diktatörlere de kalmayacak. Bu toprakların sahibi biziz, kimse bizim geri adım atmamızı beklemesin. Sur insanlık için direndi, biz de ona sahip çıkacağız” ifadelerini kullandı.