Avukatı ada ikliminin Öcalan’ın sağlığı üzerindeki etkisini anlattı

İSTANBUL - Müvekkili PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın sağlık koşullarına dikkat çeken avukat İbrahim Bilmez, ada ikliminin etkilerinden söz etti. “Öcalan’ın fiziki sağlığı adeta direncin son aşamasındadır” diyen Bilmez, Öcalan’a özgü yasalarla koşulların daha da ağırlaştırıldığını söyledi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan, uluslararası güçlerin desteği ile Türkiye’ye teslim edilmesi ardından İmralı Ada Cezaevi’ne konuldu. 18 yıldır İmralı’da tutulan Öcalan’ın dış dünya ile ilişkisi adeta kesilmiş durumda. Ağır tecrit koşulları altında tutulan Öcalan’ın sağlık durumu da İmralı’da tehlike altında. Öcalan’ın avukatlarından İbrahim Bilmez, İmralı Ada Cezaevi’ni ve Öcalan’ın sağlık durumunu dihaber’e anlattı.

‘TABUTLUK HÜCREMDE NEFES ALMAKTA ZORLANIYORUM’

İmralı Ada Cezaevi’nin, geçmişte siyasal kimliği veya muhalif özelliği ağır basan şahsiyetlerin idam edildiği bir mekân olarak kullanıldığını hatırlatan Bilmez, “Son ‘konuğu’ Öcalan bu cezaevine konulur konulmaz idam edilip edilmemesi tartışmaları temel gündem maddesi olacaktı. Sonuçta idam yerine yetkililerin deyimiyle Öcalan’ı bir ‘tabutta’ tutarak zamana yayılı şekilde parça parça öldürmeye karar kıldılar. Öcalan’a göre ikisi de idamdır, sadece yöntem farklıdır; ‘Bir adada tek kişilik bir hücrede dış dünya ile bağı koparılmış halde yaşamak bir tabuta canlı konulmak gibi bir şeydir, buna tabutlukta yaşam dedim. Zaten bu tabutluk gibi hücremde nefes almakta bile zorlanıyorum. Nasıl bir idam mahkûmu asılma sırasında son nefesini vermeden önce çırpınır, üç dakika sonra ölürse, burada bana uygulanan yöntemle bu üç dakikalık ölümü zamana yayarak gerçekleştirmek istiyorlar.’

Buna göre Öcalan bilinçli olarak sağlığını bozan boğucu ada iklimi ve havasız cezaevi koşullarında tutulacak, bu koşullar yıllara yayılı şekilde adım adım daha da ağırlaştırılacak, mevcut infaz yasaları bile buna uyarlanacak, düşüncelerinden vazgeçmesi için 11 kez hücre cezası baskısı altına alınacak, iradesini kırmaya yönelik kötü muamelelere maruz bırakılacaktı” dedi.

‘İKLİM BOĞUCU BİR ETKİ YARATMAKTA’

Öcalan’ın tutulduğu İmralı Ada Cezaevi’nin, diğer cezaevlerinden farklı olarak havadan, karadan ve denizden askeri yasak bölge kapsamında bulunduğunu sözlerine ekleyen Bilmez, “İklimi boğucu bir etki yaratmaktadır. Öcalan’ın tutulduğu tek kişilik odası ise yeterince gün ışığı almayan, hareket alanı dört adımı geçmeyecek kadar dar ve havasızdır. Günde iki saat çıkarıldığı havalandırma yüksek duvarlarıyla kuyu etkisi yaratmakta, zemini spor yapmaya elverişli değil. Yirmi dört saat içeriden ve dışarıdan kamera ve mazgaldan açıkgözle gözetlenmektedir. Bu gözetleme mazgal kapağının sürekli gürültüyle açılıp kapatılması tarzında yapıldığından Öcalan’ın gündüz yoğunlaşması dağıtılmakta gece de uykudan uyanmasına neden olunmaktadır. Yemekleri karavana tarzı olup o da kendisine karşı çoğu kez kısıtlayıcı, kötü ve aşağılayıcı tarzda verilmektedir. İç kantin olanağı olmadığından sağlığı için kendine bir şeyler alması da mümkün olmamaktadır” diye konuştu.

‘ÖCALAN VE 3 MAHPUSTAN HABER DAHİ ALINAMAMAKTADIR’

Cezaevinin keyfi uygulamalarına da dikkat çeken Bilmez, “İhtiyaçları kendisine izin verildiği ölçüde ailesi ve avukatları üzerinden götürülmektedir. Yine bu yöntemle gönderilen kitapların çoğu kendisine verilmemiş, yasal olmasına rağmen cezaevi idaresi kararıyla yasaklanabilmiştir. 18 yıldır telefon hakkını kullanmasına da izin verilmemiştir. Yıllarca tek dalgalı radyo ile yetinmiştir, bu radyoyu dinlemesi de sık sık dışarıdan sinyalle engellenmiştir. Kendisine televizyon ancak 14 yıl sonra verilebilmiştir. Gazeteleri ya hiç verilmemiş ya da eski tarihli olarak verilenler de sansürlenerek verilmiştir. Dışarıdan gönderilen mektuplar da verilmemiş, cezaevinden gönderilenler ise sansürlenerek, bazen bir iki kelimesi okunacak şekilde verilmiştir. Aile ve avukat görüşmeleri 'hava muhalefeti', 'koster bozuk' gerekçeleriyle sık sık engellenmiştir.

‘İyileştirme’ adı altında 17 Kasım 2009 tarihinde bulunduğu cezaevine 5 yeni mahpus nakledilse de bunlar da Öcalan’a özgü ağır izolasyona, yani grup izolasyonuna tabi tutulmuştur. Bunlar daha sonra başka 5 mahpusla yer değiştirse de bu mahpuslardan 2’sinin Silivri’ye sürgününden sonra kalan 3 mahpus da halen Öcalan’a özgü mutlak tecrit uygulaması altındadır.

Gelinen aşamada Öcalan ve diğer 3 mahpus AİHM’de süren davalarına rağmen avukatlarıyla görüşememekte, materyal alışverişi yapamamaktadır. 20 Temmuz 2016 Bursa İnfaz Hâkimliği kararıyla artık resmen mektup, faks, telefon, telgraf gibi haberleşmeleri, avukatlarıyla yazışmaları da yasaklanmıştır. Böylece 2017 yılına girilirken Öcalan ve diğer üç mahpustan haber dahi alınamamaktadır” dedi.

ADA İKLİMİNİN SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Ada iklimi ve cezaevi koşullarının Öcalan’ın sağlığı üzerindeki etkilerine de değinen Bilmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık açısından İmralı Adası fiziki, çevresel ve iklimsel olarak bünyeyi çökerticidir. Buna bir de içinde tutulduğu yukarıda belirtilen cezaevi koşulları ve tecrit uygulamaları eklendiğinde bilinçli olarak sağlığının bozulmasına yol açılmaktadır. Öcalan İmralı Cezaevi’ne konulduğu gün sadece sinüzit problemi olduğu halde, İmralı Adası’nın nem yoğunluklu iklimi, cezaevi koşulları, hareket alanının dar ve odasının az oksijen içermesi, günlük olarak sadece 2 saat süreyle havalandırmaya çıkarılmanın yarattığı yeterince hava alamama durumu nedeniyle sinüzit sorunu giderek astıma yakın bir nefes alamama, geceleri uyuyamama, uykudan ani uyanma sorununa dönüştü. Buna bir de kaldığı ortamın mikrobik özelliği eklendiğinde sinüzit hastalığı ağır iltihaba evirilmiş, süreklileşen burun ve geniz akıntısına, koku ve tat alamamaya varmıştır. Bu durum giderek gözlere de yansımış, gözlerde yanma, yaşarma, iyi görememe ve kulaklarda çınlama şikâyetlerine yol açmıştır. Zaman içinde sinüzit problemi, alerjik astım riski içeren kronik nezleye, o da doku bezi patlamaları ve hücrelerin ölümüyle farenjit hastalığına dönüşmüştür. Yani kronik sinüzit, kronik anjin, kronik farenjit de en son griple birleşince 4 ana hastalık haline gelmiştir.”

‘ÖCALAN YASALARI İLE KOŞULLAR DAHA DA AĞIRLAŞTIRILMIŞ’

Öcalan’ın sağlık sorunlarının çözümü için koşullarının değiştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Bilmez, “Doktorlar sonuç alıcı bir tedavi için yer ve cezaevi koşullarının değiştirilmesi ya da düzeltilmesi gerektiğini söylüyorlar. Hükümet bu yönlü bir uygulamaya gitme yerine aksine tedavi edilmeyen bu rahatsızlıkları yıllara yayılı şekilde ağırlaştırılan cezaevi koşullarıyla daha da çekilmez hale getirmiş, bu nedenle rahatsızlıkları artık geri dönülemez noktaya ulaşmış, giderek iç organlara sirayet etme sürecine girmiştir. Gelinen aşamada Öcalan’ın fiziki sağlığı adeta direncin son aşamasındadır. Avrupa İşkenceyi İzleme Komitesi’nin de mevcut cezaevi koşullarının Öcalan’ın fiziki ve psikolojik sağlığı üzerindeki olumsuz etkisine dikkat çekerek, koşullarının düzeltilmesine ve yetersiz sağlık hizmetleri ile donanımın standartlara uygun hale getirilmesine ilişkin raporları ve tavsiyeleri olmasına rağmen yerine getirilmemiştir. Tersine 1 Haziran 2005’te yürürlüğü konulan ve kamuoyunda 'Öcalan Yasaları' olarak bilinen yeni yasal düzenlemelerle bu koşullar daha da ağırlaştırılmıştır, yeni ve ek kısıtlamalarla birlikte sağlığının daha da bozulmasına yol açılmıştır.”

Yasin Kobulan - dihaber