İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, 1992 yılında gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman ile Mehmet Soner Gül’ün akıbetini sorarak, "Özel harekat polisi Ayhan Çarkın itiraflarında Yaman ve Gül’ü infaz ettiklerini açıkladı. Onların son sözlerinin ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!’ olduğunu söyledi” dedi.
Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydan'ında 632’inci kez bir araya geldi. Eylemde, üzerine kımızı karanfillerle barışı simgeleyen beyaz tülbendin bırakıldığı “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açılarak, kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı. Bu haftaki eylemde, 1992 yılında gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman ile Mehmet Soner Gül’ün akıbeti soruldu.
KENAN BİLGİN DOSYASINA ZAMAN AŞIMI
Gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin, 45 yıl önce idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı anarak, yıllardır Galatasaray Meydan'ında failler bulunsun diye mücadele ettiklerini ancak yargılamaların yapılmadığını söyledi. Kardeşi Kenan Bilgin'in dosyası ile ilgili dün kendilerine bir yazı geldiğini ifade eden Bilgin, "Dün dosyanın zaman aşımına uğradığı bilgisi geldi. Dosyada nasıl bir bilgi istiyorlar? Tanıklar var dosyada. Kenan'ın nerede alındığı, hangi hücreye konulduğu ve hangi hücrede kaldığı dosyada var. Demek ki dosyalara hiç bakmıyorlar.20 yıl sonra dosyaları kapatıyorlar" diyerek tepki gösterdi. Bilgin, "Biz bitti demeden bu dosyalar kapanmaz" diyerek dosyadaki hukuksuzluğun takipçisi olacaklarını belirti.
‘VİCDANLAR HER ZAMAN HUZURSUZ'
1992 Mayıs ayında gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman'ın ağabeyi Feyyaz Yaman da, “Yıllardır peşinde olduğumuz davalar sonlandırılmıyor. Hiç bir beklentim de yok. Bu coğrafya hep ölümlerin coğrafyası oldu” diye belirtti. Şiddetin hala devam ettiğini kaydeden Yaman, “Hiç bir devlet kendini bundan aşağı tutmadı. Vicdanlar her zaman huzursuz. Bu mekanlar toplumsal hafızanın belleği olacak. Burayı kazıyamayacaklar. Onlar şiddet ve ölümden yanalar. Öldürdükçe yok oluyorlar. Ama biz yaşıyoruz. Direnenler Newroz'un direngenliği ile yaşayacaklar” şeklinde konuştu.
'2 ÇOCUK UYKULARINDA PANZER ALTINDA KALDI'
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, her gün ölüm haberleri aldıklarını ifade ederek, şunları aktardı: "Daha dün 2 çocuk yatarken panzer altında kaldılar. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'dan hiç bir açıklama gelmedi. Bir telefon bile edilmedi aileye. Daha ne dinelebilir ki. Ölümlerin olmadığı bir gelecek diliyorum.”
Bu haftaki basın metnini insan hakları savunucularından Türkiye İnsan Hakları Vakfı Temsilcisi Ümit Efe okudu. Efe, uluslararası hukuka göre her devletin bir kişinin zorla kayıp edildiği iddiası karşısında derhal, titizlikle ve etki altında kalmadan araştırma yapılmasını sağlamakla yükümlü olduğunu söyleyerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ise bu yükümlülüğünü hiçbir zaman yerine getirmediğini aktardı.
İKİ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ
Efe, 22 yaşındaki Hüsamettin Yaman'ın İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi olduğunu ifade ederek, “Genç bir cam sanatçısı olan Hüsamettin sanata, edebiyata, müziğe meraklıydı. Öğrenci hareketi içinde yer aldı. Pankart taşımak suçlamasıyla 15 gün kadar cezaevinde kaldı ve 6 Eylül 1990 tarihinde tahliye oldu” diye konuştu. 21 yaşındaki Mehmet Soner Gül'ün ise Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi olduğunu belirten Efe, şöyle devam etti: “Üniversite eğitimi için Mersin’in Değirmendere köyünden İstanbul’a geldi. Öğrenci hareketi içinde yer aldı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğrenci Derneği üyesiydi. Bu nedenle gözaltına alındı, ağır işkence gördü ve ölümle tehdit edildi. İçişleri Bakanlığı’nın iddiasına göre 10 Mart 1991 tarihinde Malatya’da yakalanan A.N. isimli şahsın sorgudaki ifadesinde ismi geçtiği için polis tarafından aranıyordu.
‘ORMANLIKTA SORGULANDILAR’
Hüsamettin Yaman, 2 Mayıs 1992 Cumartesi günü evden çıktı. 4 Mayıs Pazartesi günü Ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyeri telefonundan arayan bir kişi ‘Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade'de gözaltına alındı. Hayatlarından endişe ediyoruz. Bir an önce polise başvurun’ dedi. Yaman ve Gül aileleri önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne ardından devletin ilgili tüm kurumlarına başvurdu. Hüsamettin ve Soner’in gözaltına alındığı kabul edilmedi. Girişimlerini sürdüren Yaman Ailesi 2 yıl boyunca polis takibinde tutuldu. 19 Aralık 2011 tarihinde özel harekat polisi Ayhan Çarkın'ın infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları yayınlandı. Çarkın, itiraflarında Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorguladıklarını ve infaz ettiklerini açıkladı. Onların son sözlerinin ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!’ olduğunu söyledi.”
‘TÜRKİYE YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEDİ’
Bu durumun ardından Yaman Ailesi'nin suç duyurusunda bulunduğunu ve dosyanın yeniden açılmasını istediğini dile getiren Efe, “Ayhan Çarkın'ın ifadesine rağmen Ankara-İstanbul arası gidip gelen dosya, örgütlü suçlar kapsamından çıkarıldı ve devlet memuru suçları bürosuna iade edildi” dedi. Bugüne kadar dosyada bir ilerlemenin olmadığını kaydeden Efe, 25 yıldır savcılar meslekleriyle ilgili uluslararası kural ve ilkeleri çiğnediği vurguladı.
Efe, şunları aktardı: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün akıbetlerini ve bulundukları yeri açıklığa kavuşturmak yükümlülüğünü yerine getirmedi. Bu suçu gerçekleştiren ya da suça göz yuman tüm fail ve sorumluların cezalandırılmasını sağlama yükümlülüğünü yerine getirmedi.”