İSTANBUL - 24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı ile 25 Nisan günü Şengal'e yapılan saldırılar arasında bir bağ olduğunu söyleyen Êzidî Sosyolog Azad Barış, “Şengal düğümü ancak ve ancak Kürt ulusal birlik çerçevesinde çözülür” dedi. Barış, “Gam girmiş kalbimize. Bunu yapan da KDP’dir” diye konuştu.
25 Nisan 2017’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait savaş uçakları, Şengal ve Rojava’ya hava saldırısı düzenledi. Bombardıman sonucu aralarında sivil, YPG, YPJ üyeleri ve pêşmergelerin de olduğu çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Şengal’e yönelik saldırıları değerlendiren Êzidî Sosyolog ve Yazar Azad Barış, Şengal düğümünün Kürt Ulusal Birlik çerçevesinde çözülebileceğini söyledi. Şengal’i “Bütün yaşamın ilk vücut bulduğu yer” olarak tanımlayan Barış, Şengal’in kutsal topraklar olduğunu söyledi. Şengal’e yapılan her saldırıyı “Kutsiyete yapılmış saldırıdır” diye değerlendiren Barış, “Tabi ki insanların hayatı çok önemli ama onun ötesinde bizim kutsalımıza da saldırı olmuştur. Biz Êzidîler bunu böyle değerlendiriyoruz” dedi.
‘2014’TEKİ SALDIRI İLE 25 NİSAN’DAKİ SALDIRI ARASINDA BAĞ VAR’
DAIŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e saldırısı sonucu binlerce insanın katledilmesini hatırlatan Barış, “Şengal’in kutsiyetine orada müdahale edildi ve o gün canlara kıyıldı. Biz daha o yaraları sarmamış iken, bütün acılarımız hala ortadayken sürekli siyasi, politik, ideolojik ve aslında tarikatvari diyebileceğimiz kabile çıkarların önde olduğu birçok tartışmaya maruz kaldı Êzidiler ve Şengal. Dolayısı ile son saldırı bunun devamıdır” diyerek 2014 DAİŞ’in saldırısı ile 25 Nisan’daki TSK’nin saldırısı arasında bir bağlantı olduğunu söyledi. Saldırının 2 ana faktörü olduğunu dile getiren Barış, bunlardan birinin kurulan, yenilenen devletin devlet bekasının mutlaka bir kurbana ihtiyacı olduğu ve diğerinin ise Êzidî’lerin örgütlenmesi olduğunu söyledi.
‘ERMENİ KATLİAMI İLE YENİ BİR CUMHURİYET KURULDU’
1915 Ermeni katliamına dikkat çekerek Şengal’e yapılan saldırı ile Ermeni soykırımı arasında benzerlikler olduğunu vurgulayan Barış, “Dağılmak üzere olan ‘Hasta adam’ Osmanlı süreciydi. O dağılma sürecinde yeni bir cumhuriyetin, devletin oluşumun ortaya çıkması lazımdı. Onun için de ender olabilecek Müslüman olmayan, onların öteki olarak gördüğü kesimin bertaraf edilmesi gerekiyordu. Bu da kadim Ermeni halkının katliama uğramasıydı. Onun üzerinden Cumhuriyet, bir devlet kurdular. Hepimizin bildiği gibi 1919’da tekçi Cumhuriyet oluşturuldu. Bu cumhuriyetin sancılarını hala çekiyoruz. Ermeni halkı katledildi; ama Kürtleri ıslah etmeye çalıştılar, Alevileri kabul etmediler. Dolayısı ile bugün Şengal’e yapılan saldırı ile 102 yıl önce meydana gelmiş olan büyük felaket arasındaki benzerlik yeni bir Cumhuriyet, yeni bir devlet oluşumunun söz konusu olmasıdır” diye konuştu. 25 Nisan’daki saldırının bu tarihe denk gelmesinin tesadüf olmadığını dile getiren Barış, “24’ünü 25’ine bağlayan gece yani büyük felaketin meydana geldiği gece Şengal bombalandı. Başka bir azınlık ve başka bir dini cemaat bombalandı. Çünkü bunlara sürekli kurban lazım, sürekli kana boyamaları lazım. Dolayısı ile biz ikisi arasında bir bağlantı görüyoruz. Çünkü biz bu coğrafyanın kadim halklarından biriyiz, Kürt’üz, inançsal olarak da Êzidîyiz” dedi.
‘ERDOĞAN YENİ BİR DEVLET KURMAK İSTİYOR’
Barış, “Kadim Ermeni halkının katledilmesinin arifesinde ortaya çıkan tek uluslu devlet projesi idi. Bu tek ulusun tek bir dini var. Sünni, Müslümanlık. Dolayısı ile bugün Şengal üzerinden yapılmaya çalışılan yeni bir devlet kurgusu olarak, önümüzde duran Tayip Erdoğan’ın başını çektiği devlet, kimlik olarak tümü ile Türklük ve İslami devlet kurmak istiyor. Selefi anlayışa çok yakın. Tayip Erdoğan’ın bugünkü siyaseti Türk İslam sentezinin aslında dışavurumudur. Şengal ve Şengal’e yönelik saldırının arkasında yatan ana sebep aslında Tayip Erdoğan öncülüğünde ve AKP’nin devlet anlayışı, kendi devletini kurma çabasının bir sonucudur. Bunun müttefikleri kimdir. Etnisite olarak, inançsal olarak kendisine en yakın olan din kardeşi diyebileceğimiz Barzani ailesi ve onun kabilesidir. Dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti devleti Mustafa Kemal önderliğinde onun öncülüğünde ortaya çıktığında 2 halklı bir cumhuriyet kurma sözü kurgusu vardı. Zamanla Kürtleri kırarak, 28 başkaldırısını bastırarak tek bir potada yönetmeye çalıştı. Neydi bu? Kendileri açısından halledilmiş problemlerin sonucunda Türk Cumhuriyetiydi. Sadece Türklere ait olan bir şey dinde, sunilik de. Alevileri kabul etmemişler. Hristiyanları kabul etmediler. Ama Tayip Erdoğan illaki tekli bir Türklük üzerine durabilir zamanda, çünkü bunu daha esnek bir hale getirebilir. Ama daha da sıklaştırdı, çerçevesini inanılmaz bir şekilde çizdiği bir dini kurgu var. Bu kurguda tümü ile radikal ve sonra da kendisini halife olabileceği bir şekilde bir İslam Cumhuriyetini kurmaya çalışıyor. İslam Cumhuriyeti önünde iki engel var. Biri Êzidîler. Musul üzerinden hak sahibi olmak istediklerini söylüyorlar. Çünkü orası Misak-ı Milli içerisinde olduğunu söylüyorlar. Şu an hak talebinde bulunan ve olmayan kim var? Tabi ki Êzidîler var. Ezidiler de kendi kaderini tayin etme hakkını bile tartışmıyorlar. Sadece bizim başımıza bir şey gelmesin diyorlar. Kürt Siyasi birliği içinde sorun çözülsün. Dolayısı ile burası bir himaye olsun diyor. Bu bile onun konseptini bozabilir diye üzerine geliyor” dedi.
‘EN ÇOK GÜVENİMİZİ KIRAN BARZANİ AİLESİ’
Êzidîlerin, Ortadoğu halklarının kendi kaderini tayin etmenin yanı sıra kardeşçe birlikte yaşayabilecekleri halklar cumhuriyetini, federasyonlarını kurabilecek bir fikriyat ile tanıştığını ve bu şekilde yaşamak istediklerini belirten Barış, “Êzidîler, din, dil, ırk, renk, cinsi tercihlerin hiç rol oynamadığı, herkesin eşit olduğu, bir fikriyat ile tanıştılar” diye kaydetti. Êzidîlerin komşularından çok çektiğini aktaran Barış, “Güvenemiyoruz. Güvenimiz kırıldı. En çok da güvenimizi sarsan, kıran ve yaralarımıza merhem olmayan, sarmayan Barzani ve ailesi oldu” dedi.
‘BİZ ONLARA 7 MELEK DİYORUZ’
KDP’nin 25 Nisan saldırısındaki rolüne de değinen Barış, “Bu saldırıyı onaylıyor, istiyor. Birlikte organize etmişler. Planlayıcısı da kendisidir. Kimin aklı ile oynuyorlar ki bunlar. Êzidîleri ne zannediyorlar. Öfkelenmemek elde değil” diye belirtti. 2014’te DAIŞ saldırısı sırasında Şengallileri koruyan HPG’lileri hatırlatan Barış, “Biz onlara modern 7 melek diyoruz. Olmasaydılar 200 bin Êzidî ölebilirdi. Beni o vahşilerin elinden kurtaran, canını ortaya koyanları rahmetle anıyorum. Sonra onlar da bu uğurda canını verdiler. Onlara ‘çık’ diyeceksin, ama bin yıldır beni öldürene bir şey demeyeceksin. Beni kurtarana canını benim için feda edenler için ‘Olmasaydı bu saldırı olmayacaktı’ diyorsun. Hangi Êzidî buna inanır ki” diye sordu.
‘KDP’DEN DAHA FAZLA HAKKIM VAR’
İstanbul’da yaşamayı “Ben diasporadayım” şeklinde değerlendiren Barış, “Çünkü Şengal benim anavatanımdır. Benim Şengal’de yaşayan, köyü, toprağı olan kadar hakkım var. Hele hele KDP’den daha fazla hakkım var. Bana yabancı harici muamelesi yapamaz. Çünkü orası benim anavatanım. Anamın vatanıdır orası” diye ifade etti. Şengal’e yönelik saldırıların son olmayacağını dile getiren Barış, “Biz asla bu davadan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘MESELE ZENGİNLİKLER İSE BİZİMLE OTURMAK ZORUNDASINIZ’
Bütün halklara ve komşularına seslenen Barış, “3 yıl önce yaşadığımız acıya bir bakın. Bu acı daha taze iken, kan kokusu daha coğrafyanın üzerindeyken, havadan bize bomba atarak canımıza kıymayın. Kıyarsanız bu dava bin yıl sürer. Sizi affetmeyeceğiz. Zaten güvenimizi kırmışsınız. Meseleniz petrol ise, altın ocakları ise Êzidxan’ın, Mezopotamya’nın zenginlikleri ise maalesef artık bizimle oturmak zorundalar. Çünkü orası bizim. Hiç kimseye vermeyeceğiz” diye konuştu. Kürt siyasi birliği içerisinde Êzidîlerin bütün sorunlarını çözebileceğine işaret eden Barış, “Bu kelamın yankılandığı o dağlar, Êzidîlerin de hakkıdır. Bombalayabilirsiniz, o yankıyı bastırmaya çalışabilirsiniz; ama bizim oradaki sırdan çıkmış olan kelamımız bizim dengbêjlerimizin söylediği türkülere dönüşür. Ve bu türkü inanılmaz bir doğa ile iç içe bir ezgiye dönüşmüş bir durumda. Hiç kimse onu susturamaz. Bu sadece bir ricadır. Kıymayın canımıza. Siz canımıza kıyarak kendi canınıza da kıyıyorsunuz. Çünkü ölen sadece ölmüyor. Öldüren de ölenin ölümünü izleyerek içinde ölüyor” diye belirtti.
‘ŞENGAL DÜĞÜMÜ KÜRT ULUSAL BİRLİK İLE ÇÖZÜLÜR’
Şengal düğümünün çözülmesinin Rojava’ya bağlı olduğunu söyleyen Barış, “Kendisini savunmaya, öz birliklerini oluşturmaya çalışıyor, anayurduna kimseyi koymamak üzerine örgütleniyor. Bu çok büyük bir şey. Dolayısıyla Şengal düğümünün çözülmesi birebir Rojava ile ilgilidir. Şengal düğümünün çözülmesi için Kürtler arasında siyasi anlamda, çözümün olması gerekiyor. Bir birlikteliğin oluşması gerekir. Biz Êzidîler şunu söylüyoruz; Kürt siyasi birliği içinde Şengal sorunu çözülür. Bu çok basit bir şeydir. Nedir bu yani Şengal’deki Êzidî savunma güçlerini güçlendirecek, sayısal olarak niteliğini artıracak, şuanda nicelik olarak fazla ama niteliğine çok daha önem vermek lazım” dedi.
‘ÊZİDÎ HALKI TEDİRGİN’
Kürt siyasi birliği içinde bir statü, özerk bir alan istediklerini kaydeden Barış, “Yeni katliamların tehlikesi çok yüksek. Son saldırı bir katliam denemesidir. Çok büyük bir can kaybı olmadı belki; ama kutsal topraklarımızı bombaladılar. Gözdağı verdiler. ‘Biz sizi burada barındırmayız’ dediler. Ve çocuklarımız öldü. Dolayısıyla Êzidîler haklı ve tedirginler. Ve tekinsizlik içinde yaşamak istemiyorlar” ifadesinde bulundu. “PKK Êzidîsi, KDP ve YNK Êzidîsi” diye ayrıştırma yapıldığına dikkat çeken Barış, “Olur mu böyle bir saçmalık. Olabilir mi böyle bir şey? Siz Kürt olarak zaten ayrılmışsınız. Aranızda neredeyse sınırları çekmişsiniz, bir de küçücük bir inanç cemaatini böleceksiniz. Öyle bir şey olabilir mi? Bölücülüğü, ayrıştırmayı, ötekileştirmeyi kim dayatıyorsa dostumuz değildir” dedi.
Barış, “Gam girmiş kalbimize. Bunu yapan da KDP’dir. Hiç kimse değil. Kusura bakmasınlar” diye ifade etti. Barış, son olarak şunları söyledi: “Êzidîler şunu söylüyor; biz bu kutsal toprakları kimseye bırakmıyoruz. Burası Kürdistan’ın kalbidir. Eğer siz Êzidîleri de Kürtlerden ayrıştırırsanız -ki bu Serok Barzani’nin de bir sözüydü- o zaman Kürt diye bir şey kalmaz. O zaman ona hatırlatıyorum bu sözü.”
Sadiye Eser - dihaber