URFA- Urfa Dayanışma Akademisi’nin “Toplum Sağlığı ve Bilimin Temeli” Konulu panelinde konuşan Prof. Dr Onur Hamzaoğlu, Ortadoğuda kapitalizme entegre olmayan tek yerin Rojava olduğunu ifade etti.
Urfa Dayanışma Akademisi’nin düzenlediği “Toplum Sağlığı ve Bilimin Temeli” konulu panele Eğitim Sen, SES, BES, Tarım Orkam Sen, İHD, Urfa Ekoloji Meclisi, Alevi Kültür Derneği, TMMOB, Urfa Barosu, ESM, TÖK, Ses Öğrenci Komisyonu, Özgür Genç Sağlıkçılar Meclisi, Öze Dönüş Hareketi, HDP, DBP, CHP, EMEP’in yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Şanlıurfa Barosu Konferans Salonu'nda düzenlenen panele, Kocaeli Dayanışma Akademisi’nden (KODA) Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Prof. Dr. Ümit Biçer, Prof Dr. Mehmet Cengiz Erçin konuşmacı olarak katıldı.
‘GERİ ADIM ATAMAYARAK BİZE UMUT OLMUŞLARDIR’
Panelin açılış konuşmasını Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Üyesi Şehmus Gökalp yaptı. Gökalp, son zamanlarda demokrasiyi savunanların zor süreçlerden geçtiğine dikkat çekerek, ”Nitekim Nusaybin’de, Cizre ve Sur da yaşanan insanlık dışı suça ortak olmayacaklarını belirttikleri için, savaşı değil barışı savundukları için ihraç edilen hocalarımız buradır. Yine tüm Türkiye’de olduğu gibi Urfa’da da çok sayıda kamu emekçisi arkadaşımız düşüncelerinden ve duruşlarından dolayı ihraç edilmişlerdir. Ancak ne hocalarımız nede arkadaşlarımız geri adım atmayıp, biat etmeyip bize umut olmuşlardır” dedi.
‘FAŞİZM TEK TİPTEN BESLENİR’
Prof. Dr. Mehmet Cengiz Erçin “Akademinin kanserleşmesi” konulu sunumunda, “Bu gün yaşanan faşizm bile değil, ancak otoriterizm ya da totalitarizm olabilir. Biyolojide hücreler benim ırkım senin ırkından üstündür dese o hücre kanserleşir. Faşizm tek tipten beslenir. Ya sev ya terk et, bu topraklar benimdir, diyen hücreler kanser hücrelerdir. Psikolojik olarak, kanser faşizm kadar kötü bir hastalık olamaz. Biz buralardayız. Bu topraklarda yaşıyoruz. Dolayısıyla buralarda eğitim ve programlarımızı devam ettireceğiz” diyerek faşizmin kitlere karşı aldatıcı bir dile sahip olduğunu kaydetti.
‘AKADEMİNİN TEK BİR ETİĞİ VARDIR O DA HAYIR DEMESİDİR’
Prof. Dr. Ümit Biçer de “Akademik bir kurumsallaşma deneyimi” konulu sonumun da, Diyarbakır’da 4 Ayaklı Minarenin önünde katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçiyi anarak, şöyle devam etti: “Barış elçisinin isminin geçtiği bir yerde konuşma yapmak ve bulunmak benim için büyük bir mutluluktur. Biz bu gün akademisyenler olarak geri atılacak bir adımımız yok. Akademilerden söz edilecekse akademinin tek bir etiği vardır. Oda ‘Hayır’ demesidir. Her hangi bir yerden gelen dayatmalara karşı durmasıdır. Bu ülkenin akademisyenleri sadece kampüslerde bulunmadılar. Hayır demeyi ve dayatmalara karşı gelmeyi bildiler.”
Cizre bodrumlarında ve gezi olaylarında yaşananlara engel olamadıklarına dikkat çeken Biçer, “4 Ayaklı Minarenin hakkını korumak için mücadele edenin, minarenin yıkılmamasının yanı sıra bu coğrafyadaki dağın taşın, ormanların ve tüm canlıların haklarını korumak için yürüttüğü mücadelede barış elçisinin katledilmesine engel olamadığımız için çok üzgünüz” diye konuştu.
‘KAPİTALİZME ENTEGRE OLMAYAN TEK YER ROJAVADIR’
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ise, “Referandum öncesi ve sonrası Türkiye, ne yapmalı? Nasıl yapmalı?” konulu sonumun da katılımcıları Arapça, Kürtçe ve Türkçe selamlayarak başladı. 2008 yılı itibari ile Kapitalizm bunalımının başlangıcı olduğu vurgulayan Hamzaoğlu, emperyalistlerin kendi aralarında anlaştığını ve bu bunalımlardan kurtulmanın yollarını aradığını ifade etti. Hamzaoğlu, Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, bugün Kapitalizme entegre olmayan tek yerin Rojava olduğunu kaydetti. Hamzaoğlu, konuşmasının devamında şunları belirtti: “7 Haziran genel seçimlerinde tek başına iktidar olamayan AKP bazı yollar ile halka baskı uygulayarak ülkeyi 1 Kasım seçimlerine götürdü. Ondan sonra gelişen 15 Temmuz bir asker kalkışmasıdır. Fakat bunu fırsat bilen hükümet Anayasa’ya bir darbe yaptı. Ancak, sivil darbeciler halen bilemiyoruz. Darbeden sonra siyasette kimin rol oynayacağı halen bilinmiyor. Buda KHK’lar önceden mi hazırlanmış sorularını akla getiriyor” dedi. Hamzaoğlu 16 Nisan’da oylanan referanduma dikkat çekerek, “Referandumun meşrutiyet sorunu vardır. Çünkü toplum ikiye bölünmüştür. YSK başından beri tarafsızlığını yitirmiştir. Hayır demek yasakmış gibi toplum adeta tehdit altında referanduma gitti. Ölü kişilerin dahi oyları kullandı” diyerek referandumun şaibeli hale getirildiğini ifade etti.