‘905 hasta tutsağa değil damada tahliye’

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu üyesi Abdullah Zeytun, 323'ü ağır 905 hasta tutuklunun onca rapora rağmen tahliye edilmeyip İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’ın damadının 2005'te özel hastaneden aldığı "epilepsi" raporu ile tahliye edilmesine tepki göstererek, çifte standart uygulandığını söyledi.

Türkiye'de cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri her geçen gün artarken, tutuklulara dönük baskı da aynı şekilde sürüyor. Olağanüstü Hal (OHAL) ilanı ve uygulama süreciyle paralellik gösteren hapishane ihlalleri, sevkler, sağlık hakkı, işkence ve kötü muamele, disiplin soruşturmaları, tecrit etme, haberleşme, iletişim ve aile görüşü haklarının kısıtlanması gibi konularda açığa çıktı. Yıllardır hasta tutukluların tam teşekküllü hastanelerde tedavilerinin yapılması veya tahliye talepleri her defasında reddediliyor. İHD’nin verilerine göre hali hazırda cezaevlerinde 323’ü ağır, en az 905 hasta tutuklu bulunuyor. Yine 18 yıldır İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın da ağır koşullar altında tutulup, sağlık hakkının engellendiği biliniyor.

İHD Cezaevi Komisyonu üyesi Avukat Abdullah Zeytun, OHAL ile birlikte cezaevlerindeki hak ihlallerinin tavan yaptığını söyledi.

‘KORKUNÇ BOYUTTA’

Yıllardır cezaevlerinde büyük hak ihlallerinin yaşandığını, ancak OHAL ile birlikte tavan yaptığını dile getiren Zeytun, tüm ihlallerin dayanağının ise OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) olduğunu ifade etti. Tutukluların tüm sosyal aktivitelerinin hukuki dayanağı olmadan askıya alındığını aktaran Zeytun, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi başta olmak üzere bölgede bulunan tüm cezaevlerine belli aralıklarla ziyaretler yaptıklarını anlattı. Zeytun, ziyaretler esnasında dahi karşılaştıkları hak ihlalleri korkunç boyutta olduğunu ve tutsakların ceza içinde cezaya maruz kaldıkların söyledi.

‘TUTSAKLARIN TÜM SOSYAL HAKLARI YOK SAYILIYOR’

Zeytun, “Cezaevindeki tutsakların yaşadıkları hak ihlalleri yetmezmiş gibi tutsakların aileleri de benzer uygulamalarla hukuksuzluklarla karşılaşıyor. Tüm hukuksuzlukların tek dayanağı ise OHAL’dir. Açlık grevleri ile birlikte tutsakların çoğu sürgün edildi. Açık görüşler OHAL ile birlikte 2 ayda bir yapılıyor. Telefon görüşmeleri benzer gerekçelerle çoğu kez iki haftada bir yapıla biliniyor. Disiplin cezaları keyfi bir şekilde tutsaklara veriliyor. Hücre cezası, telefon, görüş gibi cezalarla tutsaklar baskı altına alınmak isteniyor. Hapishane ihlalleri, sürgünler, sağlık hakkı, işkence ve kötü muamele, disiplin soruşturmaları, tecrit etme, haberleşme, iletişim ve aile görüşü haklarının kısıtlanması gibi konularda açığa çıkmıştır. Keyfi uygulamalar dışarıda yaşanan siyasi atmosferden de bağımsız değildir. Dışarıda yaşanan hukuksuzlukların kat be katı içerde tutsaklara da uygulanıyor” dedi.

‘TOPBAŞ’IN DAMADINA TAHLİYE VAR, HASTA TUTSAKLARA YOK’

Tutukluların özellikle sağlık hakkı ihlallerinin hala devam ettiğini ve kaderine terk edildiklerini söyleyen Zeytun, hasta tutukluların en yakın hastanede tedavilerinin yapılması şartlarının oluşmasına rağmen cezaevi yönetimlerinin keyfi uygulamayla buna engel olduğunu aktardı. Birçok tutuklunun “cezaevinde kalamaz” raporu olmasına tahliye edilmediğine dikkat çeken Zeytun, bu uygulamanın başlı başına bir işkence olduğunun altını çizdi. Zeytun, “Yüzlerce tutsaktan biri olan Celal Şeker, Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Tıp Kurumu, cezaevinde kalmasının hayati tehlike oluşturacağı yönünde tam teşekküllü devlet hastanelerinin verdiği 10'u aşkın rapora rağmen, ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu veriyor. Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan Şeker, kronik böbrek yetmezliği nedeniyle 14 yıldan beri diyaliz hastasıdır. Ama böylesi bir durumla karşı karşıya kalıyor. Ancak tam tersi geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadir Topaş’ın damadının hastalığı nedeniyle serbest bırakılması çifte standart bir durumdur. İktidara yakın kişiler tedavi oluyor ama onun dışındakiler ölüme terk ediliyor” diye konuştu.

‘HUKUKSUZLUK İÇERDE TUTSAKLARA DIŞARIDA AİLELERE İŞLİYOR’

Ailelerin cezaevlerine gitmek için binlerce kilometre yol gidip ancak yarım saat görüş yapabildiğini ve cezaevindeki hak ihlallerin benzeri ailelere de uygulandığını anlatan Zeytun, ailelere baskı uygulandığını, çıplak aramaya maruz kaldıklarını, kabul etmeyenlerin ise görüşe girmelerine izin verilmediğini aktardı. Bu yönde hem tutuklulardan hem de ailelerinden binlerce başvuru aldıkları bilgisi veren Zeytun, bu başvurulara karşı başlattıkları hukuki süreçten hiçbir sonuç alamadıklarını söyledi. Zeytun, “Bu kadar hukuksuzluğun yanında yine yüzlerce tutsak sırf disiplin cezaları gerekçe gösterilerek, tutsaklar cezaevlerinden tahliye edilmiyor. Bu da tamamen keyfi bir şekilde uygulanıyor. Cezaevlerinde yaşananlar hiçbir dönemde bu kadar ağır yaşanmadı. Sağlık, sosyal, haberleşme, görüş haklarının yok sayıldığı, kötü muamele, işkence, baskı, tacizin en yüksek aşamaya geldiği bir süreci yaşıyoruz” dedi.