Delillerin bir bir yok edildiği davada sona gelindi

DİYARBAKIR - Diyarbakır'da, 2006'da çıkan olaylarda 8 yaşındaki Enes Ata ve 14 yaşındaki Mahsum Mızrak’ın ölümüne ilişkin 3 özel harekat polisi hakkında açılan davada yarın kararın açıklanması bekleniyor. Birçok skandala sahne olan dava sürecinde, deliller arasında yer alan gaz fişekleri ve bomba atar mermileri adli emanette "kaybolmuştu".

Diyarbakır’da 28 Mart 2006’da çıkan olaylarda polisin attığı gaz fişeklerinin başlarına isabet sonucu yaşamlarını yitiren 8 yaşındaki Enes Ata ile 14 yaşındaki Mahsum Mızrak’ın ölümüyle ilgili başlatılan 11 yıllık yargı sürecinin sonuna gelindi. Geçen Aralık ayında görülen duruşmada davanın esası hakkında görüşünü açıklayan duruşma savcısı, Ata ve Mızrak’ın ölümüne neden olan eylemlerin sanık polisler tarafından gerçekleştirildiğine dair yeterli delil elde edilemediğini ileri sürerek, polislerin beraatını istemişti. Mahkeme mütalaaya karşı ailelerin avukatlarına süre vermişti. Etkin ve yeterli bir soruşturma yapılmadığı konusunda sürekli eleştirilerin odağında olan davada Perşembe (yarın) günü karar çıkması bekleniyor.

DAVA 4 YILDA AÇILABİLMİŞTİ

Mızrak ve Ata’nın ölümü sonrası kamuoyunda yükselen tepkiler üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Savcılık, olaylar sırasında orantısız şiddet kullanan özel harekat polisleri H.A, N.Ö. ve B.Ö. hakkında soruşturma başlattı. Ancak soruşturma Diyarbakır Valiliği’nin engeline takıldı. Valilik, 2009 yılında verdiği bir kararla, söz konusu polislerin “Gaz Bombası Yönetmeliğine göre hareket ederek, görevlerini yerine getirdiklerini” ileri sürerek, soruşturmaya izni vermedi. Avukatların, Diyarbakır İdare Mahkemesi’ne açtığı davayı kazanması üzerine polisler hakkında soruşturma açıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 2009 yılında 3 polis hakkında “Olası kast sonucu ölüme neden olmak” suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açtı. Üç polisin yargılamasına 2010 yılında Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Dava avukatlarının, sanık polislerin delilleri karartabileceği gerekçesiyle tutuklanmaları yönündeki talebi her seferinde mahkeme tarafından reddedildi.

DELİLLER BİRER BİRER ‘KAYBOLDU’

Soruşturma ve kovuşturma süreciyle birlikte 11 yıldır süren davada avukatların kaygılarını haklı çıkaran gelişmeler yaşandı. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2010 yılında başlayan ve 7 yıldır süren davada, skandal sayılabilecek gelişmeler yaşandı. Davanın esasına etki edecek ve davanın seyrini değiştirecek deliller, devlet güvencesi altında olan adli emanette birer birer “kayboldu”. Mızrak'ın kafatasından çıkarılan gaz fişeği adli emanette değiştirilerek yerine av tüfeği fişeği konulduğu yargılama sırasında tespit edildi. Enes’in ölümüne yol açan ve adli emanette saklanan gaz fişeğinin zarf içinde bulunamadığı 2015 yılında ortaya çıktı. Bunun yanı sıra, Ata öldürüldüğü sırada üzerinde bulunan ve kanıt niteliğinde olan elbiseleri mahkeme kararı olmaksızın 2014 yılının Mayıs ayında polis tarafından imha edildi. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, 2015 yılında mahkemeye gönderdiği yazıda ise olay günü polislerin yaptığı bütün telsiz konuşma kayıtlarının imha edildiği bildirildi.

GAZ FİŞEĞİNİN KAYBETTİRİLMESİNE TAKİPSİZLİK

Avukatların yaptığı suç duyurusu üzerinde adli emanetteki delilleri kaybettiren kişi ve kişiler hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Davanın en önemli delili olan gaz fişeğinin adli emanette kaybolmasına ilişkin soruşturmayı 2 yılda tamamlayan savcılık, adli emanette görevli memur Ş.G. hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan açılan soruşturmada 8 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu ileri sürerek, “takipsizlik” kararı verdi. Mızrak'ın kafatasından çıkarılan bomba atar fişeğinin adli emanette kaybettirilmesine ilişkin başlatılan soruşturma ise devam ediyor.

AİHM’İN İHLAL KARARINA RAĞMEN SAVCI BERAAT İSTEMİŞTİ

Mızrak ailesinin yaptığı başvuru üzerine, davada etkin ve yeterli soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle AİHM, Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi uyarınca “yaşam hakkının ihlal etmekten” ve “etkin soruşturma yapmamaktan” suçlu bulmuştu. AİHM, davada 2 defa ihlal kararı vermesine rağmen duruşma savcısı, dosya kapsamında bütün delillerin incelenmesi sonucunda Ata ve Mızrak'ın ölümlerine sebebiyet veren eylemlerin sanık polisler tarafından gerçekleştirildiğine dair her türlü şüpheden uzak ve cezalandırılmalarına yetecek derecede delil elde edilmediğini iddia ederek, polislerin beraatlarına karar verilmesini talep etti. Güvenlik güçlerinin işlediği suçlarda uyguladığı cezasızlık politikası nedeniyle insan hakları savunucularının sert eleştirilerine hedefi olan yargının yarın ne karar vereceği merakla bekleniyor.

NE OLMUŞTU?

Muş ve Diyarbakır arasındaki Şenyayla kırsalında, 24 Mart 2006’da 14 HPG’linin kimyasal silahlarla öldürülmesinin ardından 4 HPG’li için Diyarbakır’da tören düzenlendi. 4 HPG’linin cenazesinin getirildiği Şefik Efendi Cami önünde toplanan binlerce kişi, cenazeleri Yeniköy Mezarlığına getirerek toprağa verdi. Mezarlıktan ayrılarak kent merkezine yürüyen kitlenin önü Bağlar 10 Nisan Karakolunda polisler tarafından kesildi. Polisin burada kitleye müdahalesiyle başlayan olaylar kentin geneline yayıldı. Diyarbakır savaş alanına dönerken, 3 gün boyunca süren olaylar Batman, Nusaybin, Kızıltepe, Van başta olmak üzere birçok kente yayıldı. Olaylar sırasında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “Kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapılacaktır” açıklamasının ardından polis ve askerin olaylar sırasında kullandığı orantısız güç nedeniyle 7’si çocuk 13 kişi yaşamını yitirmişti.