İSTANBUL - Özgür Ülke Gazetesi'nin bombalanması ve ertesinde gazetenin "Bu ateş sizi de yakar" manşeti ile çıkmasının üzerinden 22 yıl geçti. Bugün de muhalif medya organlarının kapatılıp, taşınmazlarına el konulmasının ise "yeni bombalama yöntemi" olduğunu ifade eden saldırının tanıklarından gazeteci Hüseyin Aykol, "ateşin yakmaması" için tüm gazetecileri, gerçeklerin peşinde koşmaya ve dayanışmaya davet etti.
Özgür Basın geleneğinin temsilcisi Özgür Ülke Gazetesi'nin İstanbul Kardırga'daki merkez binası ve Ankara bürosuna yönelik yapılan eş zamanlı bombalı saldırıların üzerinden 22 yıl geçti. 1994 yılının 2 Aralık gecesi yapılan bombalı saldırıda gazetenin ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız yaşamını yitirdi, 23 gazete çalışanı ise yaralandı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in açık emriyle Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) alınan kararla bombalanan Özgür Ülke, tüm baskı, sindirme, katletme ve bombalama politikalarına rağmen 4 Aralık günü "Bu ateş sizi de yakar" manşetiyle çıktı.
Aradan geçen 22 yılda, saldırının sorumluları, göstermelik yargılamalar yapılarak cezasızlıkla ödüllendirildi.
BOMBALARIN HEDEFLERİ BOMBAYI KOYANLARI BULDU!
Oysaki bombalı saldırının üzerinden daha 15 gün geçmeden Özgür Ülke Gazetesi çalışanları önemli bir gazetecilik örneği daha göstermiş ve saldırıya ait dönemin Başbakanı Tansu Çiller imzalı “gizli” ibareli bir belgeyi ortaya çıkarmışlardı.
Belgede doğrudan Özgür Ülke’nin ismi verilerek şu ifadeler yer alıyordu: “Bölücü ve yıkıcı faaliyetlere destek verecek şekilde yayın yapan basın organlarının faaliyetleri son günlerde devletin bekası ve manevi değerlerine açıkça saldırı şeklini almıştır. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik bu önemli tehdidin bertaraf edilmesi maksadıyla önlemlerin alınmasına…”
O dönem, “Bu ateş sizi de yakar" manşetiyle çıkarak bugünün Türkiye'sine işaret eden Özgür Basına yönelik saldırılar aradan geçen yıllarda sonlanmak bilmezken, 14 yıllık AK Parti iktidarı döneminde Kürt basınının yanı sıra muhalif basının da hedef alınmasıyla bambaşka bir boyut kazandı.
16 AĞUSTOS’TA ÇALIŞANLARI DARP EDİLEREK GÖZALTINA ALINDI
24 Temmuz 2015 tarihinde Basın Özgürlüğü Günü'nde dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, “Özgür Gündem ve Evrensel'in de içinde olduğu, diğerlerini saymayayım birçok gazete. Elimizde dosyalar var, bunlar suç makinesi” ifadeleriyle özgür basını hedef göstermesiyle başlayan saldırı furyası, 4 Nisan 2011'de yayın hayatına “merhaba” diyen Özgür Gündem Gazetesi’ne 16 Ağustos’ta yapılan baskınla devam etti.
Gazetenin Cihangir’de bulunan merkez binasını basan polisler, çalışanlarını darp ederek gözaltına alınırken, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya ve Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya, “örgüt propagandası” ve “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Baskın sonrası kapısına mühür vurulan gazetenin Yayın Danışma Kurulu üyeleri yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay da evlerine yapılan baskınla gözaltına alındıktan sonra, “örgüt propagandası”, “örgüt üyeliği” ve “Devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak” iddialarıyla tutuklandı.
NÖBETÇİ GENEL YAYIN YÖNETMENLERİ TUTUKLANDI
Artan baskılar karşısında Özgür Gündem, “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyası başlattı ve bu kampanya da yargının hedefi haline geldi. Kampanya kapsamında 1 günlük yayın yönetmenliği yapan siyasetçi, yazar, gazeteci, akademisyen, sanatçı, insan hakları savunucuları hakkında, “örgüt propagandası yaptıkları” iddialarıyla soruşturma başlatıldı. Soruşturmanın çoğu davaya dönüşürken, dava kapsamında, nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve gazeteci-yazar Ahmet Nesin, “örgüt propagandası yaptıkları” iddiasıyla tutuklandı. Her 3 isim de oluşan kamuoyu baskısının ardından yaklaşık 10 günlük tutukluluk sürelerinin ardından serbest bırakıldı.
142 GAZETECİ HALA TUTUKLU
Bugün sadece Kürt basınına değil, “Bu ateş sizi de yakar” manşetini haklı çıkarır nitelikte muhalif medya da susturulmaya çalışıldı.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapısına kilit vurulan Özgür Gazeteciler Cemiyeti’nin (ÖGC) verilerine göre, 24 Temmuz 2015’ten 20 Kasım 2016 tarihine kadar bölgede yaşanan savaş süreci ve devamında 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte basına yönelik hak ihlalleri, gözaltı ve tutuklamalar da ciddi artış yaşandı. 24 Temmuz 2015’ten günümüze kadar 143 gazeteci tutuklanırken, bunlardan 113’ü OHAL sürecinde tutuklandı. Geçen 16 ayda 110 gazeteci ise gözaltına alınırken, 60 gazetecinin hakkında ise tutuklama kararı bulunuyor. OHAL öncesinde 30 gazeteci, sonrasında ise 113 gazeteci tutuklandı; 142 gazeteci halen tutuklu. OHAL ile birlikte KHK ile basına yönelik artan baskılarda 33 radyo, 58 gazete, 5 haber ajansı, 28 TV, 18 dergi ve 30 yayın evi kapatıldı.
Yıllardır çeşitli iktidarların baskısına maruz kalmasına rağmen, “Gerçekler karanlıkta kalmayacak” şiarını rehber edinen özgür basın bugün yoluna devam ediyor.
Özgür Gündem Gazetesi eski Eş Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, Özgür Ülke Gazetesi'nin bombalanmasına İstanbul'da tanıklık eden ve "Bu ateş sizi de yakar" manşetini atan isimler arasındaydı.
'O ATEŞ TA O ZAMANDAN YAKMAYA BAŞLADI'
"O ateş ta o zamandan yakmaya başladı" diyerek sadece gazetecilik yaptıklarını, haber verdiklerini dile getiren Aykol, o dönemi "Bizim gazeteci arkadaşlarımız, yazarlarımız, 70 yaşındaki bilge Musa Anter'imizin öldürüldüğü bir ortamdı. Bürolarımız bombalandı. Onların da tahmin ettiği gibi ertesi gün, sabahtan gazetemize geldi. Onlarca yıl badireler atlatan biri olarak 'bu sefer tamam galiba' diye düşündüm. Yeniden başlamak bayağı zordu. Ama gazeteciler arasında olağanüstü bir dayanışma ile ertesi gün yine gazetemizi çıkardık. 4 sayfaydı ancak bütün tarihte görüldüğü gibi gazeteleri yakıp, yıkmak: o bombayı koyanların da geleceğini yakıp, yıkıyor. Bu işe karar veren Çiller, Ağar artık silindi. Onları ananlar artık beddua ile anıyor" sözleriyle anlattı.
'POST-MODERN BOMBALAMA'
Aykol, son dönemde TV, gazete, ajans ve radyoların kapatılıp, mallarına el konulmasını ise "yeni bombalama yöntemi" olarak değerlendirdi. Aykol, "O zaman bizim gazetemizde lazım olan tüm materyali, bilgisayarları ve hepsini bombalayarak yok ediliyorlardı, şimdi de elimizden alıyorlar. Bu da post-modern bir bombalamadır. Eskiden, en azından 'biz bombaladık' demiyorlardı. Ama şimdi, 'OHAL ilan ettik, KHK ile kapatıyoruz, mallarınıza el koyuyoruz' diyorlar. Yani, 'bu hırsızlığı yapan biziz' diyorlar" diye konuştu.
'DAYANIŞMAYA EN ÇOK İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ DÖNEM'
Özgür Ülke'ye bombalı saldırının ardından muhalif gazeteciler arasında müthiş bir dayanışma gelişti. Özgür Ülke çalışanlarına muhalif gazetelerin büroları sonuna kadar açıldı. Dönemin en ünlü gazeteci ve yazarları bugün "Nöbetçi Genel Yayın Yönetmeni" kampanyasına benzer ruhta, sokaklara çıkıp, tek tek Özgür Ülke sattı.
Bu ruha işaret eden Aykol, şunları söyledi: "Biz o gün bombaları müthiş bir dayanışma ile yenmiştik. Şimdi de tutuklanmayan, işten atılmayan gazeteci arkadaşlarımız, gerçeğin peşinde koşmalı. Kurumlar arası dayanışma eskisi gibi korunmalı. Dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz dönem. Dayanışma ne kadar büyürse, baskıcı iktidarlar o kadar hızlı yıkılır. Ne kadar çok gazeteci tutuklanıp, sürgün ediliyorsa iktidarlar için o kadar zor bir dönemdir. Şimdi de ellerinde OHAL diye bir şey var. Vekiller tutuklanıyor, dernekler kapatılıyor. İnsanlar ölüyor. Bu kötülükleri yapan iktidar, bütün bunları halka ulaştıracak yegâne güç olan medyayı susturmak istiyor."