MERSİN - Birçok ayrımcılığa uğrayan Romanlar yaşamlarını yol kenarlarında sattıkları sepetlerle idame ettirmeye çalışıyor. Romanlar hem yaptıkları işin zorluğundan hem de emeklerinin karşılığını alamamaktan rahatsız.
En fazla ayrımcılığa ve ırkçılığa uğrayan halklar arasında yer alan Romanlar, eğitim alanından, sağlık ve iş konusuna kadar birçok alanda dışlanıyor. Romanların dünyada 12 milyon nüfusa sahip olduğu, Türkiye’de ise 2 milyon Roman daha çok Kırklareli, Edirne, Ankara, İstanbul, Düzce, İzmit, İzmir, Afyon, Tokat, Sivas, Denizli, Mardin, Antep, Maraş, Adana, Mersin ve Samsun’da yaşıyor.
Romanların geçim kaynakları arasında, çiçek satmak, sepetçilik, kalaycılık, demircilik veya hurda eşya toplamak yer alıyor. Mersin’de yaşayan Romanların birçoğu da yazın sepet yapıp satarak, kışın ise bağa ve bahçeye giderek yaşamını idame etmeye çalışıyor. Yazın yol kenarlarında çocuklarıyla birlikte kargılardan yaptıkları sepetleri satmaya çalışan Romanlar, yaptıkları işin zorluğundan ve emeklerinin karşılığını alamamaktan şikâyetçi.
‘ELLERİMİZİ KESE KESE TOPLUYORUZ’
Yıllardır yaptığı sepetlerle geçimini sağladığını söyleyen Ergül Akyol, “Sepet yapımında kullandığımız kargıları toplarken çok zorluk çekiyoruz. Bunları toplarken dikenler batar. Kargıları topladığımız yerlerde yılan da olabiliyor; ama biz aldırış etmiyoruz” dedi. Sepet yaptıkları kargıları toplarken, ayaklarının ve ellerinin kesildiğini söyleyen Akyol, “O kargılar sulu ve çamurlu yerlerde yetişiyor. Biz de çamurun içinde çalışıyoruz. Bağımız bahçemiz olmadığından kaynaklı biz yıllarca sepet işi yaparak geçimimizi sağlıyoruz” diye konuştu.
‘YAZIN SEPET YAPIYOR, KIŞIN TARLAYA GİDİYORUZ’
Sanayinin gelişmesiyle birlikte plastik sandıkların arttığını ve yaptıkları sepetlerin artık alıcı bulmadığını dile getiren Akgül, bağa bahçeye verdikleri sepetler satılmayınca turistik sepetler yaptıklarını ve yol kenarında sattıklarını söyledi. “Tatil sitesinde plajda ya da havuzda gölgelik olarak şemsiyeler yapıyoruz” diyen Akgül, kışın ise limon işine giderek yevmiye ile yaşamlarını devam ettirmeye çalıştıklarını anlattı. Yaşadıkları zorluklardan ve emeklerinin karşılığını alamamaktan yakınan Akgül, “Bizim de çocuklarımız var. Biz de çocuklarımız ile beraber bir geleceğimiz olsun isteriz. Bizler bugün küçük bir evde yaklaşık on aile kalıyoruz. Biz istiyoruz ki devlet bize bir yerleşim alanı versin” dedi.
‘BİRGÜN SEPET İŞİNİ YAPMAZSAK YARIN AÇIZ’
Uzun yıllardır sepet yaparak geçimini sağlayan Mehmet Yalçın, “Eskiden her şeyin bir değeri vardı; ama bugün hiçbir şeyin değeri yok. Bizim emeğimizin karşılığını vermiyorlar” diyerek, yaşadıklarını anlattı. Bin bir emek ve zorlukla yaptıkları sepetlerin tanesini 10 TL’ye sattıklarını söyleyen Yalçın, “10 TL’ye sattığımız sepete insanlar yeri geliyor 2 TL veriyor. Bazen biz bedava veriyoruz” dedi. Kargıyı toplamanın çok zor olduğuna değinen Yalçın, “Bu sepetleri yapıyoruz; ama akşama kadar ellerimiz acıdan sızlıyor. Başka bir iş yapamayız; bu bizim mesleğimiz. Sepet işini yapmazsak vallahi yarına açız” ifadelerinde bulundu.
‘EKMEĞİMİZ İÇİN BU İŞİ YAPIYORUZ’
Evli ve iki çocuk annesi Sultan Yavuz, çocuklarının geleceği için yol kenarında sepet yapanlar arasında. İncecik bedeniyle yol kenarında kurduğu yerde hem sepet yapan hem de yaptığı sepetleri satan Yavuz, “Günde yaklaşık 5-6 sepet yapıyorum. Bizden alışveriş yapanlar bu işin kolay olduğunu sanıyorlar” dedi. Sepet yapımında kullandıkları kargıların dahi çok zor bulunduğunu dile getiren Yavuz, “Görüyorsunuz ellerimiz yara bere içinde. Ekmeğimiz için bu işi yapıyoruz” diye konuştu.