Her gün oğlunun mezarına giden anne: Seni çok özledim

MARDİN - Oğlu Hüseyin’in Nusaybin’de öldürülmesinden sonra başına taktığı siyah örtüyü hiç çıkarmayan anne Vehbiye Akyüz, her gün gittiği oğlunun mezarında ona olan özlemini haykırıyor.

Mardin'in Midyat ilçesinde 1980'lerde evinin inşaatını tamamlamak için bir kereliğine sınırdan geçerken, devlet güçleri tarafından vurulan dedesi Hüseyin Akyüz'ün ismi verildi ona. Midyat’a bağlı Çaldere (Heveyrin) köyünde dünyaya gelen Hüseyin, 6 çocuklu ailenin en büyüğüydü. Ailesiyle birlikte 2005 yılına kadar köyde yaşadıktan sonra geçimlerini sağlayabilmek için Antalya'ya göç edip, burada okuluna devam etmek zorunda kaldı.

DAHA ÇOCUK YAŞTA ‘TERÖRİST’ DENİLDİ

Baba, inşaatlarda çalışarak ailesine bakıp, çocuklarını okutmaya çalışırken, onları her zaman Kürt halkının yaşadıklarıyla ilgili bilinçlendirerek büyütür. Bu sırada henüz 4'üncü sınıf öğrencisi olan Hüseyin ise, okulda sıklıkla "Siz teröristsiniz" gibi söylemlerine maruz kalır. Bu yüzden de sık sık kavga eder.

14 yaşında iken 8'inci sınıfta sonra okulu bırakmak zorunda kalan Hüseyin, babasıyla birlikte inşaatlarda çalışmaya başlar, aile ekonomisine katkıda bulunur.

METROPOLLERDE KÜRTLÜK BİLİNCİ YÜKSELDİ

Ardından tekrar memleket yolunu tutan ailesiyle birlikte 4 yıl sonra yeniden Midyat'a yerleşir. Burada da çalışmaya devam eden Hüseyin’in yurtseverlik bilinci, ailesinden kaynaklı giderek gelişir. Kürt halkına karşı yaşananları hiçbir zaman hazmedemeyence 2014 seçim çalışmalarında yer aldıktan sonra bir süre şehir çalışmaları yürütür.

‘AKİF’ ADINI ALDI

Hayatının en büyük dönüm noktası ise özyönetim ilanları olan Hüseyin, Nusaybin'de yapılan özyönetim ilanı ile birlikte YPS içerisinde yer alır. Yine 2013 yılında Nusaybin'de yaşamını yitiren Mehmet Şirin Cebe'nin (Akif Doğan) “Akif” kod adını alan Hüseyin, Nusaybin'de halkın sevgisini kısa sürede kazanan isimlerden biri oldu. Gittiği her evde gerisinde sahip olduğu sevecen ruhunu, fedakarlığını ve yüzündeki ince tebessümünü bıraktı.

ONU EN ÇOK ETKİLEYEN ARKADAŞININ YAŞAMINI YİTİRMESİ OLDU

En güçlü yanı ise, arkadaşlarına olan bağlılığı ve soğukkanlılığıydı. Nusaybin’de Abdulkadirpaşa Mahallesi’nde 14 günlük ‘sokağa çıkma yasağı’ sırasında arkadaşlarından Musur Aslan’ın (Rızgar Awres) yaşamını yitirmesi, onu en çok etkileyen ölümlerden biriydi. Yanında vurulan Aslan’ı ambulans gelene kadar dizlerinde tutmuştu. Onun yaşamını yitirmesinden oldukça etkilenmesi nedeniyle ise arkadaşlarına “Beni de Rızgar’ın yanına defnedin” vasiyetinde bulundu.

Günlerce arkadaşının kanının bulaştığı kıyafetleri ile dolaşan Hüseyin’in öfkesi daha da büyümüştü.

ARKADAŞINI KURTARMAK İSTERKEN VURULDU

Annesini ise en son 2015 yılının Eylül ayında Cizre’de bodrumda yakılarak yaşamını yitiren ve en yakın arkadaşı olan İbrahim Altunkaynak ile birlikte gittikleri evlerinde görmüştü. O son görüşmelerinde “Ben bu topraklarda öleceğim” diyerek annesine veda eden Hüseyin, o günden sonra Nusaybin’de mücadelesine devam etmişti ve 7 Ocak 2016 günü yaralanan bir arkadaşını kurtarmak isterken vurularak yaşamını yitirmişti.

Cenazesi doğduğu kent olan Midyat’ta defnedilen Hüseyin, annesi Vehbiye Akyüz’ün ilk göz ağrısıydı. O yaşamını yitirdikten sonra başına taktığı siyah örtüsünü hiç çıkarmayan annesi için oğlunun acısı hala ilk günkü kadar taze.

'BÜYÜK DAVANIN İNSANI OLMAYI SEÇTİ'

Evin her tarafını onun resimleriyle donatan anne, her gün bu resimlere bakarak özlem gideriyor. Çerçeveletip vitrine koyduğu fotoğrafını kucağına alıp, oğluna sarılır gibi sarılan anne Akyüz, "O benim için başkaydı. Hiç kalbimi kırmadı. Bende onu gözümden sakınırdım. Ama oğlum büyük davanın insanı olmayı seçti" diyerek başladı oğlunu anlatmaya.

'BENİM OĞLUM ŞEREF VE NAMUS YOLUNDA GİTTİ'

Hemen hemen her gün oğlunun mezarına giderek onunla dertleştiğini anlatan annesi, oğluna “Seni çok özledim. Keşke şimdi karşımda olsan, yaşıyor olsaydın” diyor. Yitirdiği oğluna olan sevgisini yine tıpkı ona benzeyen kardeşlerine ağabeylerini anlatarak gösteren anne Vehbiye Akyüz, “O bizim ailemizin onuru ve gururu. Oğlum hem ailesine hem de arkadaşlarına oldukça bağlı bir insandı. Ben onu yokluklarla büyüttüm. Onun en büyük hayali dağlardı. Her zaman orada olmak istiyordu. Benim oğlum birçok arkadaşı gibi şeref ve namus yolunda gitti. Yüreğimiz yanıyor ama başımızı her zaman dik bıraktı. Biz ona layık olmaya çalışıyoruz. Bizim en azından bir mezarımız var. Gidip orada onu görüyorum, onunla dertleşiyorum. Onun yokluğunda yaşam hiç güzel değil. Bu durum çok zorumuza gidiyor ama gurur duyuyoruz. Kürt düşmanları çocuklarımızı katletti. Ölüyoruz ama onların yolundan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz” diyor.