ANKARA - Kent ablukalarını gösteren bu fotoğrafların 2’si yasaklı Kürt coğrafyasından, ikisi de Türkiye’nin başkenti Ankara’dan. Kürt kentlerindeki ablukalar, “Hendek ve barikat” gerekçesiyle kamuoyunda meşrulaştırıldı, ama hendek ve barikatların olmadığı Ankara’nın göbeği de 4 gündür abluka altında.
Türkiye, 24 Temmuz 2015 tarihinde ilan edilen “savaş” ile birlikte sokağa çıkma yasakları, kent ablukaları ile tanıştı. Özellikle Ağustos 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonrasında kapsamlı olarak 14 Aralık tarihinde Cizre, Nusaybin, Silopi, Şırnak, Yüksekova gibi kent merkezleri ablukaya alındı. Tank gibi ağır silahlarla yerle bir edilen kentlerde Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) verilerine göre en az 400 sivil insan hayatını kaybetti.
ABLUKA İÇİN HENDEK OLMASINA GEREK YOK
Bütün bu saldırılar kimi muhalif çevrelerce de, “hendek ve barikatlara” bağlanarak meşrulaştırılmaya çalışıldı. Oysa bölgede başlayan savaş süreci, 15 Temmuz’da darbe olarak Ankara’ya döndü. Üstelik bunu öngören ve “bu suça ortak olmayacağız” diyerek bildiri yayınladıkları için işlerinden olan akademisyenler, savaş sürecinin batıyı da etkileyeceği uyarısında bulunmuştu.
BÖLGEDE DENENEN POLİTİKALAR BATIYA İTHAL EDİLİYOR
Darbe sonrasında bölgedeki “Olağanüstü Hal” kalıcılaştırılarak Türkiye geneline yayıldı ve en son Cumhurbaşkanı Erdoğan, “OHAL kalkmayacak neden kaldırılsın ki” çıkışı ile bu sürecin kalıcılaşacağına işaret etti.
ANKARA’NIN GÖBEĞİ DE ABLUKAYA ALINDI
En son Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tamamen “barışçıl” bir eylem biçimi olan açlık grevi gerekçe yapılarak, 21 Mayıs tarihinden itibaren Yüksel Caddesi, Konur Sokağı’nın bir bölümü ile Karanfil caddeleri ablukaya alındı. Daha önce “esnaf rahatsız” diyerek eylemcilere müdahale eden polis, 4 gündür aynı bölgede işyerleri olan esnafı da bölgeye almıyor. Her iki durum arasında şu benzerlik ve farklılıklar dikkat çekiyor:
Kürt bölgelerinde “hendek” gerekçesiyle gerçekleştirilen ablukalar Ankara’da yapılan demokratik eylemler gerekçesiyle 5 gündür sürüyor. Bu da ablukalar için “hendeklerin” sadece bahane olduğunu gösteriyor. 14 Aralık tarihinde ilan edilen abluka bölgelerine insanlar, bölge milletvekilleri ve Kürt siyasetçiler alınmaz iken, Ankara’daki abluka bölgesi insanlara, CHP milletvekilleri ve eylemcilere kapatıldı. Kamu güvenliği gerekçesiyle hem bölge illerinde hem de Ankara’daki ablukalar kamu güvenliğini ve huzurunu tamamen ortadan kaldırdı. Esnaf iş yapamaz, insanlar kamusal alanda rahatça dolaşamaz hale getirildi.
Kürt illerindeki abluka bölgelerine komandolar, özel harekat polisleri ve özel ekipler sevk edilirken, Ankara Yüksel’de binlerce sivil ve resmi polis görevlendirildi. Tıpkı OHAL gibi, ablukalar da önce bölgelerinde denendi ve sonra Türkiye genelinde yaygınlaştırıldı. Ablukalar sonrası Kürt bölgelerindeki askeri görünürlülük, Ankara’da polis mevcudiyeti gözle görünür şekilde arttı. Her iki durumda da Türkiye demokrasisi, insan hakları ciddi yara aldı.
FARKLILIKLAR
Kürt bölgelerindeki ablukalarda yaşam hakkı ortadan kaldırılıp yüzlerce insan hayatını kaybederken, Ankara’daki abluka ile demokratik eylem ve etkinlik hakkı ortadan kaldırıldı.
Kürt bölgelerinde kentler ve yaşam alanı doğrudan hedef alındı. Erken olmakla birlikte Yüksel’deki abluka şimdilik engelleme girişimiyle sınırlı tutuluyor. Kürt illerinde kentler bir bütün hedef alınırken, Ankara’da toplumsal muhalefetin bir araya geldiği alanlar kapatıldı.
Bütün bunlar, Gezi sürecinde eylem yapanları itham etmek için iktidar tarafından dile getirilen, “Mesele sadece ağaç değilmiş hala anlamadınız mı?” suçlaması, ablukalar için de, “meselenin sadece hendek olmadığı” gerçeğini ortaya çıkardı.
Kenan Kırkaya - dihaber