Darbeci general kendini Kürt kentlerindeki savaşıyla savundu

DİYARBAKIR - 15 Temmuz'da "Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı" olarak görevlendirilen tutuklu Diyarbakır 7. Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz, kendisini Kürt illerinde yürüttüğü savaşla savunarak, "Ömrünü ve hayatını terörle mücadeleye adayan bir komutan olarak 10 aydır 10 metrekarelik hücrede yaşıyorum" dedi.

Darbe girişiminde bulunan ve adına “Yurtta Sulh Konseyi” denilen darbeciler tarafından “Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı” olarak görevlendirilen tutuklu Diyarbakır 7'nci Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz ile 16'ncı Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Savaş Beyribey hakkında 3'er kez ağırlaştırılmış ömür boyu ve 15'er yıla kadar hapisle istemiyle açılan davanın ilk duruşması Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olan sanıkların getirildiği duruşmada avukatları hazır bulundu. Çok sayıda sanık yakını da duruşmaya izleyici olarak katıldı. Kimlik tespiti ve iddianamenin özetinin okunması ardından ilk olarak Korgeneral İbrahim Yılmaz savunma yaptı. Savunmasına, “Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen darbe girişiminde yer alanları şiddetle kınıyorum” diye başlayan Yılmaz, “Ben ne FETÖ’cüyüm ne de darbeciyim. Ben Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı vatan, bayrak ve devlet sevdalısı bir Türk subayıyım. Hiçbir cemaat ve tarikat ile ilişkim yok. Darbeden haberim yoktu. Kızım beni arayarak, Ankara ve İstanbul’da karışıklıkların yaşandığını söylemesi üzerine darbeden haberdar oldum. İlk andan itibaren darbe girişimine karşı durdum. Bunun herkese açıkladım. Kanunsuz hiçbir emri uygulamadım. 7. Kolordu Komutanlığı’nın sorumluluk alanında hiçbir şiddet olayı yaşanmadı. Yurtta Sulh Konseyi tarafından gönderilen direktifte Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı olduğumu öğrendim” dedi.

‘HAK İHLALİ VE SAVUNMA KISITLAMASI YAŞADIM’

Tutuklandıktan sonra cezaevinde birçok hak ihlali yaşadığını ifade eden Yılmaz, cezaevindeki kısıtlamalar nedeniyle savunma hakkından fazla yararlanamadığını söyledi.

TSK’de 40 yıldır askerlik mesleğini yaptığını, 5 defa görevlendirildiği bölge illerinde çeşitli düzeylerdeki birliklerde komutanlık yaptığını anlatan Yılmaz, “1997 yılında Siirt’in Eruh ilçesinde iç güvenlik tabur komutanlığı yaptım. 2006 yılında Tunceli’de Hozat ilçesinde iç güvenlik tugay komutanlığı yaptım. Tüm operasyonlara personellerle birlikte silahımla katıldım. EYP saldırısında yaralandım. TSK tarafından üstün hizmet ve cesaret madalyası aldım. 2015 yılında 7. Kolordu Komutanı olarak Diyarbakır’da görevlendirildim. Emrimde 40 bin asker, 300 tank var. 29 Ağustos 2015 tarihindeki Başbakanlık direktifiyle bölücü terör örgütü üyelerine karşı düzenlenen operasyonları yaptım. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik olaylarının yaşandığı dönemde buradaydım. 6-7 Ekim kalkışmasını asker ve polis ile bastırdık. Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde ilk kez asker ve polis ile birlikte operasyon yaptık. Sur ve Nusaybin ilçelerinde kamu düzenini bozan bölücü terör örgütü üyelerini operasyonlar yaparak kamu düzenini sağladık. Kolordu komutanı olarak Sur ve Nusaybin’de çatışmaların yaşandığı en uçtaki mahallelere giderek, operasyona katılan asker ve polislerimize moral ziyaretinde bulundum. Keşke orada şehit olsaydım bu suçlardan yargılanmasaydım diye düşündüğüm oldu. Lice ilçesinde 26 tabur asker, 750 polisin katılımıyla son yılların en büyük operasyonunu yaptım. Bu başarılarımdan dolayı Genelkurmay Başkanı ve Kara Kara Kuvvetleri Komutanı bayramda Diyarbakır’a gelerek beni ve operasyona katılan personeli tebrik etti. Ömrünü ve hayatını terörle mücadeleye adayan bir komutan olarak 10 aydır 10 metrekarelik hücrede yaşıyorum” diye konuştu.

‘ONLAR EMRİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞI’NDAN ALIYOR’

Araya giren mahkeme başkanının, “2 tabur askerin havaalanına gelmesi normal durum mu?” şeklindeki sorusuna Yılmaz, “Onlar, Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı. Benim onlara emir verme yetkim yok. Onlar emri direk Genelkurmay Başkanlığı’ndan alıyor” cevabını verdi.

Mahkeme başkanı, “Cem Terzi’ye ve görüştüğün kişilere ‘Darbenin yanında mısın karşısında mısın?’ diye sordun mu?” sorusuna ise Yılmaz, “Darbenin karşısında olduğumu söyledim” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı “Bağlı bulunduğun birliklere niye yazılı emir göndermedin?” sorusuna da “Kime emir vereyim? Emir subaylarımın hangisinin terörist, darbeci olduğu belli değil ki. Telefonla gerekli talimatları verdim. Komutanın sesi önemlidir” dedi.

Kendisi aleyhine verilen ifadeleri kabul etmeyen Yılmaz, “Beni ipe götürmek için bu ifadeler verilmiş” savunması yaptı.
‘DARBE GECESİ BAŞBAKAN İLE GÖRÜŞTÜM’

Darbe girişimin yaşandığı akşam Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısının davetiyle Diyarbakır Adliyesi’ne giderek, dostça bir ziyarette bulunduğunu, müdahale için oraya gitmediğini savunan Yılmaz, “Başsavcı ile yaptığım görüşmede benim ismimin sıkıyönetim direktifinde yer aldığını, ancak darbeye karşı durduğum için hakkımda gözaltı işlemi yapmayacaklarını söyledi. Daha sonra Adalet Bakanlığı talimatıyla gözaltına alındım ve tutuklandım. Terör örgütü üyelerinin cirit attığı Diyarbakır’da her yere korumaları ve araçlarımla giderim. Adliye binasına müdahale için gitmedim. Müdahale edecek bir görüntü de oluşturmadım… Diyarbakır’da 2 yıl boyunca bu şekilde görev yapmış ve darbeye karşı çıkmış bir kolordu komutanı olarak darbenin seyrine göre değil, devletin birliği ve bütünlüğüne göre hareket ettim. Darbe kalkışmasına asla destek olmadım. Darbe gecesi Diyarbakır Valisi ile Başsavcı ile 5’er kez telefon görüşmesi yaptım. Başbakan ile telefonla ile görüştüm. Diyarbakır Valisi, Cumhuriyet Başsavcısı, MİT Bölge Başkanı ve Emniyet Müdürü yaptıklarıma şahittir. Onların tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum. 10 aydır 10 metrekarelik bir hücrede yaşıyorum. Bu beni üzüyor, kahrediyor. Benim başım dik, vicdanım rahat. Darbe girişimi karşısında takdir edilecek biri varsa o da benim. Adaletin sağlanması için beraatımı ve tahliyemi talep ediyorum” diye ifade etti.

Öğlen arası verilen dava 16'ncı Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Savaş Beyribey’in savunmasıyla devam ediyor.