ANKARA - NATO’nun, başını ABD’nin çektiği 15 ülke tarafından oluşturulan DAİŞ Karşıtı Koalisyona katılması pek çok soruyu beraberinde getirdi. NATO’nun ittifaka dahil olması, koalisyonun sahadaki en temel dinamiği olan Demokratik Suriye Güçleri ile ilişkilerini de gündeme getirdi.
DAİŞ, Ortadoğu’da ortaya çıkarak, Musul’u işgal etmesi ve Suriye’ye doğru yayılmasıyla birlikte, dünya ölçeğinde önüne geçilemez bir tehdit haline geldi. Uluslararası güçlerin ilk dönemlerde izlemekle yetindiği ve hatta kimi ülkelerden destek gördüğü bir dönemde, DAİŞ’e karşı en büyük mücadeleyi Kürtler verdi. Özellikle DAİŞ’in Kobanê’ye saldırması ve işgal etme girişimleri karşısında aylarca süren Kürt direnişi, uluslararası güçleri de bu konuda tutum almaya zorladı.
KOBANÊ DİRENİŞİ KOALİSYONU ZORUNLU KILDI
Ağustos 2015 tarihinde başını ABD’nin çektiği 15 ülke tarafından DAİŞ Karşıtı Koalisyon kuruldu. Koalisyon, DAİŞ’e yönelik hava saldırıları düzenlerken, yerelde de DAİŞ’e karşı savaşan güçlere kimi askeri destekler vermeye başladı. Koalisyon kurulduğu ilk günden itibaren DAİŞ’e karşı en büyük mücadeleyi vermiş ve Kobanê’den başlayarak DAİŞ’i geriletmeye başlamış YPG/YPJ ve bu güçlerin bağlı olduğu Demokratik Suriye Güçleri (QSD), koalisyonun doğal bir müttefiki haline geldi.
QSD SAHADAKİ TEK DİNAMİK OLMAYI SÜRDÜRÜYOR
Türkiye’nin, “Onlardan vazgeçin bizimle ittifak kurun” dayatmasına rağmen, QSD DAİŞ Karşıtı Koalisyonun sahadaki en temel dinamiği olmayı sürdürdü. En son ABD’nin QSD’ye doğrudan silah vermeyi amaçlayan kararnamenin ABD Başkanı Donald Trump tarafından imzalanmasıyla birlikte yeni gelişmeler ortaya çıktı. En son iki gün önce, 1949 yılında batı ülkeleri tarafından oluşturulan ve Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO, DAİŞ Karşıtı Koalisyona katılma kararı aldı. Dünyadaki en önemli askeri yapılanmalardan biri olarak kabul edilen NATO’nun koalisyona katılması, NATO’nun QSD ile nasıl bir ilişki geliştireceği sorusunu da gündeme getirdi.
NATO-YPG İLİŞKİLERİ ERDOĞAN’IN GÜNDEMİNDE
Bu soru en son, Avrupa Birliği (AB) ziyaretinde bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a da soruldu. “Acaba DEAŞ ile mücadelede NATO unsurlarıyla YPG arasında bir ilişki olacak mı? NATO’nun YPG’ye bakışı hiç gündeme geldi mi?” sorusunu cevaplandıran Erdoğan, konuyu bu açıklıkta muhataplarıyla gündeme getirdiğini belirterek, şunları dile getirdi:
‘NATO’NUN YPG’YE MÜSPET BİR BAKIŞI YOK!’
“Bu daha önce Stoltenberg’le özel görüşmemizde gündeme gelmişti. NATO’nun YPG’ye öyle müspet bir bakışı söz konusu değil. YPG’ye öyle tertemiz, pirüpak bakmıyorlar. YPG konusunu NATO üyesi olan AB üyesi ülkelerle de konuştuk. YPG’yi ve bizim bu konudaki tavrımızı onlara da anlattık. ABD’nin malum, Rakka’da yapacağı bir operasyon var. Kimle beraber, YPG ile beraber. Ama yine biz tekrar belirttik; ‘Ülkemize yönelik herhangi bir yanlışlık olursa angajman kurallarını uygularız’ dedik. Şu andaki süreç Irak için de geçerlidir, Suriye için de geçerlidir.”
QSD’Yİ DÖNÜŞTÜRME ARAYIŞLARI SÜRÜYOR
Erdoğan’ın “NATO’nun YPG’ye müspet bakışı yok” açıklamalarına rağmen uluslararası düzeyde kabul gören QSD’nin NATO güçleri tarafından sahada yakın bir ilişki içinde olacağını gösteren çok sayıda gelişme var. Ancak bu ilişkinin QSD’nin siyasi yapısını değiştirmeye yönelik girişimler üzerinden yürütüleceği, QSD’nin ise bu tür dayatmalara karşı kendi kimliğini korumayı sürdüreceği belirtiliyor. Sahadaki kimi gözlemciler, QSD’nin dünya ölçeğindeki en önemli güçlerle ilişki geliştirmesini sağlayan demokratik ve çoğulcu yapısını korumasının önemine işaret ederken, aynı zamanda halklara karşı gelişebilecek yönelimlere karşı itiraz ve güç dengesi mekanizmasının önemine işaret ediyor.
Ayrıca QSD'nin NATO ile ilişki ve ittifakı, halklar adına uluslararası güçlerle yapılacak en önemli ilişkilerden birini temsil edecek.